YDH - Lübnanlı yazar Ali Haydar, el-Ahbar gazetesinde kaleme aldığı makalede, Lübnan hükümetinin direnişi silahsızlandırma girişimini "stratejik intihar" olarak nitelendirdi. Haydar, bu adımın ülkeyi savunma gücünden yoksun bırakarak İsrail'in hedeflerine hizmet ettiğini ifade etti.
Hükümetin, İsrail’in savaş sırasında başaramadığı hedefleri benimsemesi sıradan bir durum değil. Üstelik kendi eliyle, direnişin silahsızlandırılmasını öngören bir teslim anlaşması formüle etmesi de öyle.
Washington’ın doğrudan talebiyle benimsenen bu yönelim, İsrail’in güvenlik önceliklerine cevap verme çabasının açık bir parçası. Lübnan’ı savunma gücünden —başta direnişin silahı olmak üzere— yoksun bırakma planı bunun merkezinde yer alıyor.
Amerika'nın yaklaşımı, bölge halklarının güvenliği pahasına İsrail’in hâkimiyetini pekiştirmeyi esas alıyor. Ancak bu stratejinin en ağır sonuçlarını, sınırlı coğrafyası, nüfusu ve toplumsal yapısı nedeniyle Lübnan yaşayacak.
Bu bağlamda Washington, diplomatik örtüyle, yaptırım tehdidi ya da yardım vaadiyle, Lübnan’ın siyasi ve güvenlik ortamını yeniden şekillendirmeye çalışıyor.
Direnişin silahsızlandırılması, “güç odaklarını tasfiye” amacına hizmet eden bölgesel düzenlemelerin temel unsuru. Hedef, İsrail’in çevresindeki ülkeleri zayıf, iradesiz ve egemenlikten yoksun bırakmak.
Gerçek ve etkin bir ulusal alternatif olmadan direnişin silahsızlandırılması, ancak güvenlik ve siyaset alanında kaosun kapısını aralamak anlamına gelir.
Direnişin silahı, düşmana karşı belli bir denge yaratan tek unsurdu; toprağı kurtardı, yaklaşık on yedi yıl süren bir caydırıcılık inşa etti ve son savaşta, düşmanın Lübnan topraklarını yeniden işgalini önleyerek etkinliğini kanıtladı.
Bu silah, savaşın tırmanarak sona ermesini sağlayan denklemin oluşmasında da —üstelik direnişin karşı koymasından önce, Hizbullah liderliğinin ağır darbeler aldığı bir dönemde— belirleyici oldu. Dolayısıyla bu gücün zayıflatılması ya da zorla ortadan kaldırılması, ülkeyi belirsizliğe sürüklemek demek. Neden?
— Ulusal dengeyi bozar, ülkeyi geçmişteki yıkıcı iç savaşlara yol açan keskin kutuplaşma iklimine geri iter.
— “Caydırıcılığın ortadan kalktığı” iddiasıyla yeni saldırılar düzenlemek isteyen İsrail’e doğrudan müdahale imkânı verir. Bu da 1970’ler ve 1980’lerde olduğu gibi iç denkleme sert şekilde dâhil olmasına zemin hazırlar.
— Devletin, gelecekteki bölgesel pazarlıklarda elini zayıflatır; üzerine inşa edilebilecek her türlü güç unsurunu ortadan kaldırır.
Lübnan’da yaşananlar, bölgesel ve uluslararası hesaplardan bağımsız değil. Direnişin zayıflatılması, Batı’nın bölgede yeniden nüfuz tesis etmesinin anahtarı olarak görülüyor.
İsrail, 2006 ve 2024 savaşlarında başaramadıklarını gerçekleştirmek için bu adımları “tarihi fırsat” sayıyor.
ABD ise “zorla dayatılan barış (teslimiyet)” iklimini kalıcı kılmak amacıyla, direniş fikrini kökünden silen ve onu egemenlik kalkanı yerine iç yük hâline getiren güvenlik gerçeklikleri dayatıyor.
Suudi Arabistan yönetimi ise bunu Lübnan’ı boyun eğdirip bölgesel normalleşme eksenine çekmenin, bölgede direnişçi siyasi veya halk hareketlerini daraltmanın aracı olarak görüyor.
Hizbullah, daima “ordu, halk, direniş” üçlüsüne dayanan caydırıcılık denklemine bağlı kaldı. Silahının alınmasının, Lübnan’ın son savunma hattının yok edilmesi anlamına geldiğini düşünüyor ve bunu sağlayacak her plana kesin bir dille karşı çıkıyor.
Parti, şu ana dek Emel Hareketi ile stratejik işbirliği içinde, direnişin silahsızlandırılmasına karşı duruyor; orduyla çatışmaktan ve iç savaşa sürüklenmekten kaçınıyor. Ayrıca hükümetten istifa etmeme kararını koruyor.
Lübnan ordusunun tutumu da belirleyici olacak. Zira hükümetin, orduyu faydasız bir iç çatışmaya sokması ya da onu halkın önemli bir kesimiyle karşı karşıya getirmesi, hem ordu hem de ülkenin geleceği açısından ciddi riskler barındırıyor.
Bu nedenle mevcut siyasi yönelim, Lübnan’ı iç savaş döneminden bu yana en ciddi varoluşsal tehditlerle yüz yüze bırakıyor. ABD’nin taleplerine körü körüne boyun eğmek, yalnızca direnişin silahına değil, Lübnan devletinin bütün yapısına darbe indirir.
Güç unsurlarından arındırılmış, başkalarının çıkarlarına hizmet eden bir ülkenin, böylesine çalkantılı bir bölgede yaşama şansı olmaz.
Çeviri: YDH