YDH- New York Times’ın bildirdiğine göre, gece yarısını çoktan geçmişken maskeli saldırganlar, Batı Şeria’daki Filistin köyü Burka’ya gizlice girdi. Yakındaki bir İsrail yerleşiminden geldikleri belirtilen saldırganların köyün kenarındaki bir hurdalığa girdikleri ifade edildi.
Güvenlik kamerası görüntülerine göre, birkaç aracın üzerine yanıcı sıvı dökerek ateşe verdiler. Bir saldırgan da bir ahırın duvarına sprey boyayla grafiti yaparak yakındaki yerleşimin adını ve İbranice “intikam” kelimesini yazdı.
Bu saldırının, o temmuz gecesinde bölgede gerçekleşen üçüncü saldırı ve hurdalığın sahibi tarafından aktarıldığına göre, Ekim 2023’te Gazze’de savaşın başlamasından bu yana aynı hurdalığa yapılan yedinci saldırı olduğu bildirildi.
Hurdalık sahibi 56 yaşındaki Muhammed Sabir Asalya, “Savaştan önce de bizi rahatsız ediyorlardı ama böyle değil. Şimdi olabildiğince çok insanı buradan çıkarmaya ve olabildiğince çok araziyi ilhak etmeye çalışıyorlar.” dedi.
Haberde, 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı Operasyonu sonrası İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım savaşından önce de bu tür saldırıların artışta olduğu, ancak savaşın ardından Batı Şeria’da “yeni normal” haline geldiği belirtildi. Dünyanın dikkatinin Gazze’ye yönelmiş olmasıyla birlikte Batı Şeria’daki aşırılık yanlısı yerleşimcilerin, 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan bu yana görülen en şiddetli ve etkili korkutma ve toprak ele geçirme kampanyalarından birini yürüttüğü ifade edildi.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi verilerine göre yerleşimciler, bu yılın ilk yarısında Filistinlilere ve onların mülklerine karşı 750’den fazla saldırı düzenledi. Bu, aylık ortalama yaklaşık 130 saldırıya denk geliyor ve BM’nin 2006’dan bu yana tuttuğu kayıtlardaki en yüksek oran olarak kaydedildi.
İsrail ordusu da benzer bir şiddet artışı kaydettiğini bildirdi. Ancak New York Times’ın incelediği yayımlanmamış iç kayıtlara göre, aynı dönemde yalnızca 440 saldırı belgelendi.
İşgal altındaki topraklarda egemen güç olan İsrail ordusu, saldırıları engellemeye çalıştığını iddia etti. Ancak gazetenin geçen yıl yaptığı araştırmada, İsrail makamlarının onlarca yıldır yerleşimci şiddetine karşı ciddi bir kısıtlama uygulamadığı kaydedildi.
Filistinlilerin genellikle askeri mahkemelerde yargılandığı, yerleşimcilerin ise çoğunlukla sivil hukuk kapsamında yargılandığı veya hiç yargılanmadığı belirtildi.
Haberde, Times muhabirlerinin yakın zamanda saldırıya uğramış beş köyü ziyaret ettiği, güvenlik kamerası kayıtlarını ve cep telefonu görüntülerini incelediği, köy sakinleri, İsrail ordusu mensupları ve yerleşimci liderleriyle görüştüğü belirtildi.
Bulgulara göre, maskeli yerleşimciler genellikle gece köylere girerek araçları ve binaları ateşe veriyor. Bazı saldırıların gündüz saatlerinde gerçekleştiği, bu durumun köylülerle karşı karşıya gelinmesine yol açtığı bildirildi.
Çatışmalarda İsrail askerlerinin de yer aldığı, bunların bazı Filistinlilerin ölümüne yol açtığı, öldürülenler arasında bir Filistin kökenli Amerikalının da bulunduğu belirtildi. Bir gündüz saldırısında yerleşimcilerin bir çocuğun yatak odasına molotof kokteyli attığı, çocuğun ailesi tarafından dile getirildi.
Haberde, sertlik yanlısı liderlerin, Filistinlileri gelecekte kurulması muhtemel bir devletin bel kemiğini oluşturabilecek stratejik bölgelerden caydırmayı amaçladıkları belirtildi.
Yerleşimci Ariel Danino’nun, Times’a 2023 yılında verdiği röportajda, “Bir nüfusu tahliye etmek hoş bir şey değil. Ama bu toprak için verilen bir savaş ve savaş zamanlarında bu yapılır.” dediği aktarıldı. Danino’nun yakın tarihli bir görüşmede de sözlerinin arkasında durduğunu belirttiği, ancak ikinci bir röportajı reddettiği kaydedildi.
Habere göre yerleşimciler, uzun süre özellikle Ramallah’ın kuzeydoğusundaki ücra tepelerde yaşayan küçük, yarı göçebe çoban topluluklarını hedef aldı.
İsrailli insan hakları grubu B’Tselem’in verilerine göre bu saldırılar, 2023’ten bu yana en az 38 topluluğun köylerini ve kamplarını terk etmesine yol açtı. Bunun sonucunda Filistinlilerin bölgedeki varlığı zayıfladı ve yerleşimciler, yeni küçük yerleşim noktaları kurarak boşalan arazileri ele geçirdi.
Mayıs ayında bir Filistin topluluğu kitlesel olarak bölgeden ayrıldıktan sonra yerleşimci lider Elisha Yered’in sosyal medyada, “Bölgedeki Yahudi yerleşim noktalarının yürüttüğü saldırılar sayesinde” diyerek bu gelişmeyi kutladığı bildirildi. Yered’in ayrıca, “Tanrı’nın yardımıyla, bir gün sizi doğal yeriniz olan Irak ve Suudi Arabistan’a süreceğiz.” ifadelerini paylaştığı belirtildi.
İsrail merkezli bir sivil toplum kuruluşu Peace Now’a göre, 2023’ten bu yana yerleşimciler Batı Şeria’da çoğu kırsal alanlarda olmak üzere 130’dan fazla yeni yerleşim noktası kurdu. Bunların çoğu teknik olarak yetkisiz olsa da İsrail hükümeti tarafından genellikle “tolere” edildiği ifade edildi. Bu sayının, önceki yirmi yıl boyunca inşa edilenlerden daha fazla olduğu belirtildi.
Haberde, yerleşimcilerin artık Ramallah’a daha yakın, daha zengin ve daha büyük Filistin köylerini de hedef almaya başladığı bildirildi. Bu köyler arasında Burka ve komşusu Beytin’in bulunduğu kaydedildi.
Beytin’de bir gece yarısı emekli öğretmen Abdullah Abbas’ın aracının ateşe verildiği, bahçe duvarına ise “Davud Yıldızı” sembolü çizildiği belirtildi. Bir saat sonra maskeli iki saldırganın köyün kenarındaki Leyla Ceraba’nın evinin bahçesine girdiği, aracına yanıcı madde döküp ateşe verdiği ifade edildi. Ceraba, “Sıramızın geleceğini biliyorduk. Bu toprağı almak istiyorlar; bizi buradan çıkarmak istiyorlar.” dedi.
Haberde, aynı gecede maskeli saldırganların Burka’ya geçerek Asalya’nın hurdalığını ateşe verdiği, köylülerin aynı grubun köyden köye geçerek saldırılar düzenlediğinden şüphelendiği belirtildi.
BM verilerine göre, 2025’in ilk yarısında yalnızca bu 100 kilometrekarelik bölgede “ayda ortalama 17 saldırı” gerçekleştiği, bunun 2024’teki oranların “iki katı”, 2022’ye göre ise “beş katı” olduğu bildirildi.
New York Times’a göre, İsrail hükümetinin Batı Şeria’daki kontrolünü pekiştirme yönündeki çabaları da artıyor. 2022’nin sonunda iktidara gelen Başbakan Benyamin Netanyahu hükümetinin, daha önce izinsiz inşa edilmiş bazı yerleşimleri de kapsayan 30’dan fazla yerleşime onay verdiği aktarıldı. Bunun, 1990’larda Oslo sürecinden önceki dönemdeki en büyük “hükümet kaynaklı yerleşim dalgası” olduğu belirtildi.
Eşzamanlı olarak İsrail ordusunun, Batı Şeria’nın kuzeyinde teknik olarak Filistin Yönetimi idaresinde olan bazı kent mahallelerini ele geçirip yıktığı, yüzlerce kontrol noktası kurduğu ifade edildi.
İsrail ordusu bu adımları, “Filistinli silahlı grupların saldırılarını önlemek için” atıldığını iddia etse de ancak bunun Batı Şeria’daki hayatı daha da zorlaştırdığı, ekonomiyi daralttığı, on binlerce kişiyi evsiz bıraktığı ve Filistinlilerin şehirler arası hareketini kısıtladığı kaydedildi.
Haberde, özellikle Burka gibi köylerde yerleşimci saldırılarının yaşamı sürdürülemez hale getirdiği belirtildi. Hurdalık sahibi Asalya’nın, İsrail’den satın aldığı araçların defalarca kundaklandığını, on binlerce dolar değerinde malını kaybettiğini ve işinin büyük ölçüde sekteye uğradığını söylediği aktarıldı.
Asalya, “Hayat yavaş yavaş sürdürülemez hale gelmiyor; çoktan sürdürülemez hale geldi. Kuşatılmış durumdayız. Sığırlarımızı bile otlatamıyoruz. Sıkışıp kaldık.” ifadelerini kullandı.
Haberde ayrıca, İsrail ordusunun ne saldırıları ne de yerleşimcilerin yetkisiz yerleşim noktaları kurmasını engellediği, otoritelerin onlarca yıldır Yahudilerin Araplara yönelik şiddet eylemlerine karşı kayda değer bir yaptırım uygulamadığı belirtildi.
Times’ın görüştüğü üst düzey bir İsrail askeri yetkilisi, askerlerin hem yerleşimcileri hem Filistinlileri korumaya çalıştığını iddia etse de köylüler, askerlerin genellikle yangınlar söndürüldükten çok sonra geldiğini ifade etti.
İsrail polisinin her olayla ilgili soruşturma açtığını açıkladığı, fakat kimsenin yargılanmadığı kaydedildi. Polis, “Bazı durumlarda şüpheliler tutuklandı, ancak delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.” açıklamasında bulundu.