Batı medyası, İsrail’in soykırımını “sahte haber”e nasıl dönüştürdü?

26 Ağustos 2025

İngiliz gazeteci Jonathan Cook, Batı medyasının İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını ve Filistinli gazetecilere karşı işlenen cinayetleri yanıltıcı iddialar üzerinden nasıl meşrulaştırdığını ve “sahte haber” algısı yarattığını aktardı.

YDH- İngiliz gazeteci Jonathan Cook, Middle East Eye için kaleme aldığı makalede, İsrail’in Gazze halkının toplu katliamını ve açlığa mahkum edilmesini -ki bu açlık artık resmen İsrail tarafından yaratılmış bir kıtlık olarak doğrulandı- baştan itibaren kolayca çürütülebilecek yalanlara dayandırdığını belirtti. Bu yalanlar arasında kesilmiş bebekler, fırınlarda pişirilen çocuklar ve kitlesel tecavüz iddiaları yer aldı.

Cook, İsrail’in, tüm soykırım rejimlerinde olduğu gibi, Gazze nüfusunun hayatta kalması için en temel altyapıyı yok etmeye koyulurken benzer şekilde abartılı yalanlar yaymaya devam etmesinin şaşırtıcı olmaması gerektiğini bildirdi.

İsrail’in, Birleşmiş Milletler’e bağlı UNRWA tarafından sağlanan insani yardımı kesip Gazze’deki hastaneleri yok ettiğini, tıbbi personeli öldürdüğünü, hapse attığını ve işkenceye maruz bıraktığını aktardı. İngiliz gazeteci, İsrail’in, BM’nin Hamas için bir ön cephe olduğunu kanıtlayan belgeler olduğunu iddia ettiğini, ancak bu belgeleri hiç sunmadığını belirtti. Bu arada Gazze’deki 36 hastanenin tamamının saldırıya uğradığı ve saldırıların örtük gerekçesinin bu hastanelerin Hamas “komuta ve kontrol merkezleri” üzerine inşa edildiği olduğu ileri sürüldü; ancak bu merkezler hiçbir zaman bulunamadı.

Gazze’deki doktorlar ve işlenen suçlar

Cook, anlatıyı genişleterek İsrail’in, en çok çalışan ve sürekli olarak yaralanmış erkek, kadın ve çocukları tedavi eden Gazze’nin önde gelen doktorlarını, “Hamas operasyonları” gizliliği içinde olduğu gerekçesiyle topluca hapse attığını bildirdi. Ayrıca, herhangi bir soykırım rejiminde olduğu gibi, özellikle dünyanın “en ahlaki ordusuna” sahip olduğu iddiasını sürdürmek isteyen bir rejimde olduğu gibi, İsrail’in, işlediği suçları gizlemek için durmaksızın çalıştığını aktardı.

Cook, İsrail’in Batılı gazetecilerin Gazze’ye erişimini engellediğini ve ardından Gazze’deki Filistinli gazetecileri teker teker hedef alarak öldürdüğünü, bu süreçte 200’den fazla gazetecinin hayatını kaybettiğini, son birkaç hafta içinde yalnızca Middle East Eye ve el- Cezire’ye katkıda bulunan 11 gazetecinin öldürüldüğünü bildirdi. Diğer gazetecilerin ise güvenlik gerekçesiyle yurt dışına kaçmak zorunda kaldığını aktardı. Batılı basın mensuplarının, Gazze’deki meslektaşlarının yavaş yavaş yok edilmesine karşı çoğunlukla sessiz kaldığını ifade etti.

Gazze Şehri’ne yönelik hava saldırıları

Cook, İsrail’in bu ay, Gazze Şehri’ni kapsayan bir hava saldırısını kutladığını ve saldırıda el- Cezire’nin beş kişilik Gazze ekibinin de dahil olduğu altı Filistinli gazetecinin öldüğünü aktardı. Saldırının zamanlamasının son derece “uygun” olduğunu belirtti.

İsrail’in, yaklaşık bir milyon Filistinlinin -yarısı çocuk- açlığa mahkum edildiği Gazze Şehri’nin kalıntılarına son bir saldırı için 60.000 askeri çağırdığını bildirdi. Bu sivillerin ya öldürüleceğini ya da İsrail’in “insani şehir” olarak adlandırdığı bir toplama kampına götürüleceğini ifade etti.

Camp, Mısır sınırına yakın bir bölgede bulunuyor ve burada, nihai olarak muhtemelen Güney Sudan’a sürülecekleri belirtildi. Cook, Güney Sudan’ın başarısız bir devlet olduğunu ve İsrail’in iç savaşı ve şiddeti besleyen silahları sağladığını hatırlattı.

El-Cezire ekibi ve cinayetler

Cook, İsrail’in el-Cezire ekibine yönelik cinayeti, ekipteki Pulitzer ödüllü muhabir Enes eş-Şerif’in gizlice “Hamas teröristi” olduğu iddiasına dayandırdığını bildirdi. Bu iddianın, İsrail’in insani yardım çalışanlarını dışlama ve Gazze’deki yüzlerce sağlık personelini öldürme ve hapse atma gerekçeleri kadar gerçekdışı olduğunu aktardı.

Gazze’deki doktorların, neredeyse iki yıldır her gün, büyük doğal afetlerde görülen sayılara benzeyen ölü ve yaralılarla başa çıkmaya çalıştığını, temel ilaç ve ekipmanlardan mahrum bırakıldıklarını hatırlatan Cook, İsrail’in bunların arasında Hamas savaşçılarıyla işbirliği yapacak zamanları olduğunu iddia ettiğini belirtti.

Cook, Şerif’in de 22 aylık yoğun raporlama süresi boyunca -çoğunlukla kameraya kayıtlı- Hamas komutanı olarak roket saldırılarını yönlendirme görevini üstlenmiş olabileceğinin İsrail tarafından ileri sürüldüğünü aktardı. İsrail’in, Şerif’in iki yıl boyunca uykusuz kalıp, aynı anda iki farklı yerde bulunabilme gibi “süper insani güçlere” sahip olduğunu ima ettiğini belirtti.

Cook, bu absürt hikâyenin kaynağının, İsrail’in “Meşrulaştırma Hücresi” olarak adlandırdığı istihbarat birimi olduğunu bildirdi. Bu birimin görevini, İsrail’in mağdurlarını itibarsızlaştıran hikâyelerle soykırımı meşrulaştırmak ve Batı’da algıyı şekillendirmek olarak tanımladı.

“Meşrulaştırma hücresi” ve propaganda

İngiliz gazeteci, İsrail haber sitesi +972’nin, Hücrenin, 7 Ekim 2023’te Hamas ve diğer grupların Gazze hapishane kampından çıkış yaptığı gün kurulduğunu ve amacının Gazze’nin hastanelerini terör yuvaları, gazetecileri ise “gizli Hamas operasyonları” olarak Batı medyasında göstermeye çalışmak olduğunu aktardığını belirtti.

Cook, üç İsrailli istihbarat kaynağına dayandırdığı bilgilere göre, Meşrulaştırma Hücresi’nin amacının güvenlik değil, tamamen propagandaya yönelik olduğunu bildirdi. Hücre, Gazze’deki birkaç gazeteci ile Hamas arasında herhangi bir bağlantı bulmaya çalışarak Batı’da şüphe uyandırmayı ve İsrail’in basın mensuplarını hedef almasını meşrulaştırmayı amaçladı.

Cook, bu istihbarat görevlilerinin +972’ye verdiği bilgilere göre, hücrenin çalışmalarının “İsrail’in savaşı uzatmasına izin vermek için hayati” olarak görüldüğünü aktardı. Amaç, Batı’da soykırım karşıtlığının büyüyüp, İsrail’in müttefiklerini harekete geçirmesini engellemekti.

Başka bir kaynağın, “Fikir, İsrail ordusunun baskı altında kalmadan operasyon yapabilmesi, Amerika gibi ülkelerin silah desteğini kesmemesi içindi” dediğini belirten Cook, İsrailli yetkililerin, soykırımı uzatacak mesajlarını Batılı kamuoyuna ulaştırmak için kanıt üretme sürecini “kısaltma” yoluna gittiğini, yani aslında delil uydurduklarını bildirdi.

İsrail’in Gazetecilere yönelik cinayetleri

Cook, Temmuz 2024’te el-Cezire muhabiri İsmail el-Gul ve kameramanının öldürülmesinin ardından, İsrail’in 2021 tarihli ve “Hamas bilgisayarında” bulunduğu iddia edilen belgeleri kullanarak Gul’u “askeri kanat üyesi” olarak gösterdiğini ve 7 Ekim 2023 saldırısına katıldığını aktardı. Belgelerde ise Gul’un askeri rütbesini 2007’de, henüz 10 yaşındayken aldığı belirtildi.

Şerif’in durumu için Cook, İsrail’in onu önceden suçladığını ve Ekim 2024’te Şerif ve beş diğer el-Cezire gazetecisinin gizlice Hamas veya İslami Cihad’ın askeri kanadına bağlı olduğunu ileri sürdüğünü aktardı. Mart ayında ise bu gazetecilerden Hüsam Şabat’ın öldürüldüğünü bildirdi.

Cook, İsrail’in sadece sahadaki el-Cezire muhabirlerini değil, Doha merkezli kanalın kendisini de hedef aldığını bildirdi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kanalı “terörist kanal” olarak nitelendirerek, “7 Ekim katliamına” aktif katılım sağladığını ileri sürdü. Cook, bu iddianın İsrail’in el-Cezire’yi işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki faaliyetlerine son vermek için gerekçe oluşturduğunu aktardı.

UNRWA ve Gazze’deki stratejiler

Cook, benzer şekilde, İsrail’in UNRWA’YI hedef alırken en ağır yalanları kullanarak Gazze’den çıkarmak ve halkı İsrail askerleri ile ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (Gaza Humanitarian Foundation/GHF) insafına bırakmak için strateji geliştirdiğini belirtti. GHF’nin, halkı “yardım merkezlerinden” uzak tutmak için ölümcül silah kullandığını bildirdi.

İngiliz gazeteci, Temmuz ayından itibaren Gazze’deki Şerif’in hayatının acil tehlike altında olduğu ve “İsrail’in askeri karalama kampanyasının hedefi” haline geldiği uyarısında bulunduğunu aktardı.

Cook, İsrail’in gerçek kaygılarının geçen ay ordu sözcüsü Avichay Adraee tarafından açıklandığını bildirdi. Adraee, Şerif’in Gazze Şehri’nden yaptığı haberlerin İsrail’in imajını karaladığı ve “Hamas’ın sahte açlık kampanyasını” yaydığı iddiasında bulundu.

Cook, Adraee’nin Şerif’in, BM, Dünya Sağlık Örgütü ve büyük insan hakları örgütlerinin aylarca uyarıda bulunduğu açlık krizini raporlayarak “Hamas’ın askeri makinesinin bir parçası” olduğunu öne sürdüğünü aktardı. BM Gıda Güvenliği Entegre Faz Sınıflandırması (IPC), geçen hafta açlığın en yüksek seviyeye ulaştığını duyurmuştu.

Gazze’de açlık ve medya manipülasyonu

Cook, İsrail’in UNRWA gibi BM yardım kuruluşlarını itibarsızlaştırıp dışlayarak Gazze’de açlığı mühendislik yoluyla yarattığını, benzer şekilde açlık krizinin kapsamlı şekilde raporlanmasını engellediğini bildirdi. İsrail’in Filistinli gazetecileri itibarsızlaştırıp öldürdüğünü aktardı.

Pazartesi günü İsrail’in Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’ni bombaladığını ve burada 21 kişinin öldüğünü, ölenler arasında Middle East Eye, Reuters ve AP gibi ajanslarda çalışan beş gazetecinin bulunduğunu bildiren Cook, Hamas bağlantısı iddialarının her iki durumda da benzer amaçlar taşıdığını belirtti.

Batılı halklar, Filistinli gazetecilerin Hamas kontrolünde haber yaptığına inanırsa, İsrail’in işlediği suçların “sahte haber” olarak reddedilebileceğini aktardı. Makaleye göre, bu durum, soykırımın daha uzun süre devam etmesine yol açıyor ve çocukların açlıktan ölmesine tanık olunan görüntülerin ekranlara gelmesine rağmen devam ediyor.

Şerif’in öldürülmesi ve İsrail’in medya stratejisi

Cook, Şerif’in öldürülmesinde İsrail’in onu “aktif Hamas teröristi” ve “roket tugayında bir hücre başı” olarak gösterdiğini aktardı. Ancak yayımlanan belgeler -bağımsız doğrulama için paylaşılmamış- Şerif’in 2013’te gruba katıldığını ve 2017’de ayrıldığını gösteriyordu.

İngiliz gazeteci, bu iddiaların doğru kabul edilse bile, Şerif’in İsrail tarafından hedef alındığında sekiz yıldır Hamas ile ilgisinin olmadığını gösterdiğini bildirdi. Yani, İsrail’in Şerif ve yanındaki beş gazeteciyi öldürmesi sırasında Şerif sivil statüsündeydi. Bombalama, Cook’a göre açık bir savaş suçuydu.

Cook, İsrail’in yalanlarının beklenebilir olduğunu, çünkü bunun resmi hasbara endüstrisinin amaçlarından biri olduğunu belirtti. Fakat en şaşırtıcı olanın, Batı medyasının İsrail’in yalanlarını hâlâ yayma konusundaki işbirliği olduğunu aktardı.

Cook, Almanya’nın en popüler gazetesi Bild’in, İsrail ordusunun hazırladığı gibi bir ön sayfa yayımladığını ve başlığın “Gazeteci kılığına girmiş terörist Gazze’de öldürüldü” olduğunu bildirdi. İddia veya tırnak işareti yoktu; sadece bir gerçek beyanıydı.

İngiltere medyasının da çok farklı olmadığını söyleyen Cook, çoğu haber kaynağının Şerif’e yönelik İsrail’in “meşrulaştırma” iddialarını başlık ve haberlerde vurguladığını aktardı.

Medyanın rolü ve Batılı gazetecilerin sessizliği

Cook, BBC’nin News at Ten yayınında, İsrail’in Şerif’i meşru bir hedef olarak çerçevelemesini ve İsrail’in onu hedef almasının doğru olduğuna dair varsayımları sorgulamadan sunduğunu bildirdi. BBC’nin, “Orantı sorunu: Sadece birini hedef alırken beş gazeteciyi öldürmek haklı mıdır?” sorusunu sorduğunu aktardı.

Bu orantılı çerçevelemenin, Şerif’in olası terör bağlantısının İsrail’in öldürme hakkını meşrulaştırdığı varsayımını içerdiğini ve İsrail’in ölçeğini sorgulamakla sınırlı olduğunu belirtti. İsrail’in, bu şekilde medya tarafından beklediği sonucu elde ettiğini belirtti.

Cook, Meşrulaştırma Hücresi’nin çalışmalarıyla paralel olarak, BBC News’in İsrail’in gazetecilere karşı işlediği savaş suçunu raporlamaktan uzaklaştırıldığını ve tartışmanın İsrail’in eyleminin ölçülü olup olmadığına kaydırıldığını aktardı.

İngiliz gazeteci, Piers Morgan’ın popüler çevrim içi programı Uncensored’ın, İsrail yanlıları ve eleştirmenlerinin tartıştığı bir platform olduğunu, bunun İsrail’in anlatısını şekillendirmesinde kolaylık sağladığını bildirdi.

Cook, Şerif’in öldürülmesinin ardından Morgan’ın el-Cezire 360 programından Cemal el-Şeyyal’ı, İsrail TV kanalı i24 News’te çalışan ve İsrail’in “kafası kesilmiş bebekler” yalanını yaymada rol almış gazeteci Jotam Confino ile tartışmaya davet ettiğini aktardı.

Cook, Confino’nun Şerif’in Hamas teröristi olduğuna dair İsrail söylemlerini güçlendirdiğini bildirdi. Şeyyal’ın, İsrail’in özellikle Filistinlileri hedef alarak gazetecileri öldürme geçmişini hatırlattığını aktardı.

Şeyyal’ın, Şerif’e yönelik cinayetin gazetecilere yönelik daha geniş tehditleri ve itibarsızlaştırma kampanyalarını vurguladığını belirten Cook, tartışmanın, gazetecilerin kendi siyasi görüşlerinden dolayı hedef alınmasının ve yaşamlarının tehlikeye atılmasının normalleştirildiğini gösterdiğini aktardı.

Cook, Şeyyal’ın, sadece Şerif’i değil, gazetecilerin herhangi bir siyasi görüşten bağımsız olarak güvenle haber yapma haklarını savunmak zorunda kaldığını bildirdi. Ancak programın sunucusu tarafından, İsrail’in Gazze’deki sistematik gazeteci cinayetlerini kınaması yerine, eleştirel gazetecilere karşı cadı avına dönüştüğünü belirtti.

Gazze’deki ölüm ve medyanın sessizliği

Batı medyasının eksik bildirimini vurgulayan ve İsrail’in son iki yılda Gazze’de 240’tan fazla Filistinli gazeteciyi öldürdüğünü söyleyen Cook, bunun Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, eski Yugoslavya savaşları ve Afganistan Savaşı’nda ölen gazetecilerin toplamını geçtiğini bildirdi. Bunun açık bir örüntü olduğunu, ancak Batılı gazetecilerin buna tamamen göz yumduğunu ve İsrail’in Gazze’yi raporlamalarını neredeyse iki yıldır engellediğini aktardı.

İngiliz gazeteci, BM Özel Raportörü Irene Khan’ın, İsrail’in Gazze’de bağımsız haberciliği ortadan kaldırmak için dikkatle planlanmış ve hedeflenmiş bir suikast programı yürüttüğünü gözlemlediğini bildirdi.

Cook, Batı medyasının İsrail’in yüzüne karşı yalanlarını hoşgörmesinin yalnızca gazetecilik etiğinin temelinden sapmakla kalmadığını, aynı zamanda hâlâ Gazze’de haber yapan tüm gazetecilerin hayatına hedef koyduğunu aktardı.

Sonuç: Batılı işbirliği ve Gazze soykırımı

Cook, bu durumun İsrail’e, gazetecilerin yaşamlarının harcanabilir olduğunu gösterdiğini ve onları öldürmek için en ufak bahanenin bile ciddi şekilde değerlendirileceği mesajını ilettiğini belirtti.

Daha da kötü olanın, Batılı gazetecilerin kendi hayatları ve savaş haberciliğinin geleceği açısından en ciddi tehditleri normalleştirdiğini söyleyen Cook, İsrail’in “meşrulaştırma” anlatılarının, yalnızca Batılı gazetecilerin bu dezenformasyon kampanyalarına açık olması ve Batılı izleyicilerin de buna hazırlıklı olması nedeniyle işe yaradığını aktardı.

Cook, bunun nesiller boyunca Batı’nın siyasi ve medya sınıfları tarafından derinlemesine kökleşmiş bir ırkçılıkla pekiştirildiğini belirtti.

İngiliz gazeteci, İsrail’in Meşrulaştırma Hücresi’ni yalnızca Batılı korkuları istismar etmenin ne kadar kolay olduğunu bildiği için kurduğunu aktardı.

Cook, İsrail’in davasını Batı’daki sözcüler aracılığıyla sunarak, izleyicilerin uzun süredir var olan sömürgeci kaygılarını, “kapıdaki barbarlar” ve “Batı medeniyetine tehdit” söylemlerini kullandığını bildirdi.

Cook, buna rağmen, İsrail’in Gazze’deki katliamı aylar boyunca sürdükçe, Batılı halkların bu anlatıları kabul etmesinin giderek zorlaştığını aktardı.

Cook, İsrail’in Gazze’yi halı bombalaması ve nüfusunu kitlesel açlıkla cezalandırmasının devam ettikçe, yalanlarının örtbas edilmesinin zorlaştığını ve ortaya çıkan tabloya göre bunun “kendini savunma savaşı” değil, soykırımsal bir hedefin sonucu olduğunu bildirdi.

Cook, İsrail’in Gazze halkını aç bırakmasını açıkça itiraf etmesine rağmen, çocukların açlıktan ölmesine dair çarpıcı görüntülerin kendi hikayesini anlattığını belirtti. Bu hikaye o kadar açık ki, IPC’nin resmi onayına gerek kalmamıştı.

Cook, +972’nin geçen hafta yayımladığı araştırmaya göre, İsrail’in uzun süredir iddia ettiği gibi Gazze’de ölenlerin çoğunun Hamas savaşçıları olmadığı, İsrail ordusunun kendi verilerinin dörtte beşinin sivil olduğunu gösterdiğini bildirdi. Cook, bu oranın kasıtlı olduğunu aktardı.

İngiliz gazeteci, İsrail’in Kanal 12’ye sızan bir ses kaydına göre, Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısına yanıt olarak altı ay boyunca askeri istihbaratı yöneten Tümgeneral Aharon Haliva’nın, on binlerce Filistinliyi öldürmenin “gelecek nesiller için gerekli” olduğunu söylediğini bildirdi.

Haliva’nın, “7 Ekim’de bir kişi öldüyse, 50 Filistinli ölmelidir. Çocuk olup olmadığı önemli değildir” dediğini aktaran Cook, yani İsrail ordusunun başlangıçtan itibaren hedefinin, Filistinlileri kalıcı olarak susturmak ve onların sürekli boyun eğmesini sağlamak için rastgele kitlesel öldürme olduğunu belirtti.

Cook, izleyiciler Gazze’nin topluca yok edilmesine, hastanelerin yok edilmesine ve İsrail’in mühendislik yaptığı açlığa dair görüntüleri gördükçe, ölüm sayısının geçen yıl boyunca neden pek artmadığını sorgulamaya başladığını aktardı.

İsrail’in 62.000 ölüm rakamının Hamas kontrollü sağlık bakanlığı tarafından abartıldığı iddiasının saçma olduğunu belirten Cook, İsrail’in Gazze’deki hükümet ofislerini yok ettiğini ve ölüleri sayma kapasitesini büyük ölçüde ortadan kaldırdığını aktardı.

Cook, çoğu izleyicinin gerçek ölü sayısının yüz binlerce olabileceğini şüphe etmeye başladığını bildirdi.

İngiliz gazeteci tüm bunların çok daha önce netleşebileceğini, eğer Batılı basın kuruluşları yerine Filistinli gazetecilerin söylediklerini dinleseydi ortaya çıkacağını aktardı.

BBC ve Piers Morgan gibi medya organlarının İsrail’in soykırımını meşrulaştırmasında bütünleşik rol oynadığını belirten Cook, Batılı gazetecilerin Gazze’de gerçeğin güvenilir hakemleri olmaktan tamamen uzak olduğunu ifade etti.

Cook, ancak soykırımın, neyin haber sayıldığı ve kimin haber yapmaya izinli olduğuna dair genel bir ders sunduğunu bildirdi.

Cook, Gazze soykırımının ve Batılı işbirliğinin gizlenmesinin, haber olarak adlandırdığımız şeyin kontrolünü elinde bulunduran ırkçı ve sömürgeci gündemlerin yüksek çözünürlüklü bir örneğini verdiğini aktardı.

İngiliz gazeteci son olarak, bu dersin öğrenilmeye hazır olup olmadığını sordu.

Çeviri: YDH