YDH - ABD elçisi Tom Barrack’ın Lübnan’da basın mensuplarına yönelik hakareti büyük tepki topladı. Cumhurbaşkanlığı Sarayının tepkileri yumuşatma çabaları sonuçsuz kaldı, gazeteci sendikaları ve kamuoyu özür talep etti. Aynı heyetteki Morgan Ortagus ve Lindsey Graham da İsrail yanlısı ve üstenci tutumlarıyla öne çıktı. El-Ahbar gazetesi yazarı Ali Sarur'un değerlendirmesine göre ziyaret, Washington’ın demokrasi maskesini çıkarıp bölgeye yalnızca İsrail’in çıkarları üzerinden bakan yüzünü gözler önüne serdi.
"Durum kaotik ya da hayvani bir hâle gelirse her şeyi bitireceğiz." ABD’nin özel temsilcisi Tom Barrack dün Cumhurbaşkanlığı Sarayında Lübnanlı basın mensuplarına bu sözlerle seslendi.
Kibirli bir kovboy edasıyla konuşan Barrack, sömürgeci misyoner dilini yeniden dolaşıma soktu. Bölge halklarını "hayvani" davranışlardan kurtarıp Batı medeniyetine sokma iddiasındaki bu ırkçı ve üstenci yaklaşım, uzun süredir Amerika’nın siyasetini pazarlayan Lübnan medyasını dahi hedef aldı.
Barrack’ın sözleri yalnızca salondaki basın mensuplarını değil, tüm Arap halklarını da küçümseyen bir içerik taşıyordu.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı, tercümanın kaba ifadeleri çevirmemesine ve fotoğraflarda Cumhurbaşkanını "mutlu" göstermesine rağmen büyüyen tepkiler karşısında açıklama yapmak zorunda kaldı.
Açıklamada, "konuklardan birinin ağzından istemeden çıkan sözler" için üzüntü belirtildi. Ancak bu tavır öfkeyi dindirmedi. Sosyal medyada gazeteciler, siyasiler ve aktivistler sert tepki gösterdi.
Lübnan Gazeteciler Sendikası "gayri diplomatik ve yakışıksız" tavrı kınayarak ABD Dışişleri ve Barrack’tan açık özür istedi, aksi takdirde boykot çağrısı yapacağını duyurdu.
Görsel-işitsel medya çalışanlarının sendikası da sarayın bu ifadeleri taşımasına tepki gösterdi, bunun hem devletin itibarına hem de halkın onuruna zarar verdiğini vurguladı.
Barrack’ın tavrı tekil değil. ABD’nin eski temsilcisi Morgan Ortagus da Lübnan’a yönelik küçümseyici tutumuyla biliniyor.
Son ziyaretinde yerel medyada kuaför videosu yaygınlaştırılarak sempati yaratılmaya çalışılsa da geçmişte hem Cumhurbaşkanı Jozef Aun’u hem de siyasi lider Velid Canbolat’ı hedef alan açıklamalarıyla tepki toplamıştı.
Ortagus, ayrıca "Hasan Nasrullah’ın yardımcısı Naim Kasım Lübnan halkını değil İran’ı temsil ediyor" diyerek diplomasi sınırlarını zorladı.
Heyetteki Senatör Lindsey Graham ise İsrail yanlısı söylemleriyle biliniyor. Lübnanlıların geleceğinin, Hizbullah’ın silahsızlanmasına bağlı olduğunu savundu.
ABD’nin desteğini bu koşula bağladı ve İsrail’in sınırdan çekilmesinin de ancak bu şartla gündeme geleceğini söyledi.
Graham, kısa süre önce "Amerika İsrail’den koparsa Tanrı bizden kopar" sözleriyle İsrail’e desteğini ilan etmişti.
Gazze’de ABD silahlarıyla çocukların öldürüldüğü, gazetecilerin hedef alındığı bir dönemde Barrack, Ortagus ve Graham’ın Lübnan ziyaretinde sergilediği tavırlar, Washington’ın gerçek yüzünü yansıttı. Üçlü, siyasal müdahale, kibir ve İsrail’in çıkarlarını koruma söylemini bir arada temsil etti.
ABD’nin demokrasi ve insan hakları maskesi, yeni küresel düzen sancılarında giderek düşüyor. Konferansta ise tek eksik, ABD işgaline ayakkabı fırlatan Muntazar ez-Zeydi gibi cesur bir sesin varlığıydı.
Çeviri: YDH