HTŞ, Tel Aviv’in taleplerine gönüllü boyun eğiyor

27 Ağustos 2025

"Colani'nin önünde fazla seçenek bulunmuyor. Tek hedefi iktidarda kalmak ve bunun için özellikle ABD ile İsrail’in rızasına güveniyor."

YDH - İsrail ve Colani rejimi, barış değil “savaşsızlık” esasına dayanan güvenlik anlaşmasına yaklaşıyor. Şaraa iktidarda kalmak için İsrail’in koşullarını kabul etmek zorunda kalıyor. El-Ahbar yazarı Yahya Dabuk'un değerlendirmesine göre Tel Aviv taviz vermeden, İran’ın dışlanmasını, milislerin tasfiyesini ve güneydeki askeri varlığını korumayı şart koşuyor. ABD ise süreci, İsrail’in güvenliği temelinde yeni bir bölgesel düzen kurmak için yönlendiriyor.

İsrail ile Ebu Muhammed el-Colani liderliğindeki yeni Suriye rejimi, eski rejimin çöküşünden sonra iki taraf arasındaki ilişkileri yeniden tanımlayacak bir güvenlik anlaşmasına yaklaşıyor.

Bu anlaşma, barış ya da normalleşmeden ziyade, İsrail’in sahada dayattığı koşulların resmileştirilmesine dayanıyor ve Tel Aviv’de “savaşsızlık anlaşması” olarak anılıyor.

Colani'nin önünde fazla seçenek bulunmuyor. Tek hedefi iktidarda kalmak ve bunun için özellikle ABD ile İsrail’in rızasına güveniyor.

Bu yüzden İsrail’le uzlaşma, onun için stratejik bir tercih değil, baskıya boyun eğiş ve mecburi bir yönelim niteliği taşıyor.

İsrail cephesinde ise herhangi bir taviz söz konusu değil. Tel Aviv, işgal ettiği bölgelerden çekilmiyor, tanıma ya da diplomatik ilişki sunmuyor; aksine Hermon tepelerinde ve Suriye’nin güneyinde kalıcı varlıkta ısrar ediyor.

İsrail güvenlik kuralları olarak; sınırda yeni bir Suriye ordusu ya da cihatçı grupların bulunmaması, İran’ın etkisinin tamamen dışarıda tutulması, Dürzi azınlığın korunması ve güvenlik geriliminin engellenmesi şartlarını öne sürüyor.

Washington, Donald Trump yönetiminde, bu yakınlaşmanın başlıca itici gücü.

ABD, anlaşmayı uluslararası bir başarı olarak lanse etmeyi hedefliyor ancak asıl amacı, İsrail’in güvenliği etrafında şekillenen yeni bir Ortadoğu güvenlik mimarisi inşa etmek.

İsrail’de ise muhalif yazılarda görülen “taktiksel taviz” değerlendirmesine rağmen, hükümet bunu İran’ı dışlayan, İsrail karşıtı silahlı aktörleri zayıflatan ve kuzey sınırında kalıcı istikrar sağlayan stratejik bir yatırım olarak görüyor.

Bu nedenle anlaşma, tarafların sessiz, sahadaki gerçeklik üzerine kurulmuş, kalıcı ateşkes, istihbarat paylaşımı, sınırda serbest hareket ve Amerikan gözetimi içeren düzenlemeler üzerinden ilerliyor.

Bununla birlikte, 1974 anlaşması mı yoksa mevcut fiili sınırlar mı esas alınacak sorusu taraflar arasında ihtilaf konusu.

Colani iç kamuoyuna taviz vermediğini göstermek isterken, İsrail yeni kazanımlarını elinde tutmayı hedefliyor.

Ayrıca anlaşmada milislerin silahsızlandırılması gündeme gelirken, İran nüfuzunun engellenmesi konusunda taraflar arasında mutabakat bulunuyor.

Anlaşma imzalanırsa, Suriye artık askeri güç ya da bağımsız bölgesel aktör değil; varlığını dış desteğe dayandıran zayıf bir devlet olarak şekillenecek.

İsrail ise koşullarını dayatan taraf olacak. Bu süreç, uzlaşmadan değil, güç dengesinin dikte ettiği bir düzenin başlangıcı anlamına geliyor.

Çeviri: YDH