ABD-Çin yapay zekâ yarışı askeri alana taşındı

27 Ağustos 2025

ABD ile Çin arasındaki yapay zekâ rekabeti, sivil teknoloji alanından çıkarak güvenlik ve askeri sahaya taşındı. Washington teknoloji ihracı ve ittifaklarla üstünlük kurmaya çalışırken, Pekin açık kaynak vizyonuyla küresel güneyde etki alanını genişletiyor.

YDH - Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Çin arasındaki yapay zekâ rekabeti, teknolojik yenilik sahasının ötesine geçerek güvenlik ve askeri alanda yeni bir boyut kazandı.

İki ülke, bir yandan kendi teknolojik vizyonlarını dünyaya sunarken diğer yandan küresel siyasi ve ekonomik ittifaklar için mücadele ediyor.

ABD'nin teknoloji ihracı stratejisi

ABD yönetimi, yapay zekâ yarışında öne geçmek amacıyla Amerikan teknolojisini ihraç etmeyi ve küresel standart haline getirmeyi hedefliyor.

Bu strateji kapsamında 4 Ağustos’ta Güney Kore’de düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu’nda 21 ülkenin iletişim ve dijital ekonomi bakanlarına yönelik bir tanıtım yapıldı.

Washington, Asya ülkelerini sağlık gibi hayati sektörlerde Amerikan çipleri ve yazılımlarının en iyi tercih olduğuna ikna etmeye çalıştı.

Bu adımlar, Başkan Donald Trump döneminde imzalanan ve Exim Bank ile ABD Uluslararası Kalkınma Finans Kurumunu (DFC) yapay zekâ teknolojisi ihracatını kolaylaştırmaya yönlendiren başkanlık kararnamelerine dayanıyor.

Bu sayede Nvidia ve OpenAI gibi şirketlerin küresel pazarda güçlenmesi amaçlanıyor. Washington’un bu hamleleri, son 20 yılda telekomünikasyon altyapısında önemli pazar payı elde eden Huawei gibi Çinli şirketlerin yükselişine karşı bir önlem olarak görülüyor.

Çin'den açık kaynak hamlesi

Pekin yönetimi ise ABD’nin adımlarına, kendi yapay zekâ ürünlerini küresel kullanıma açma vizyonuyla yanıt veriyor. Çinli yetkililer, aynı forumda devlet destekli ürünlerinin dünya çapında kullanıma açık olacağını vurguladı.

Pekin'in "küresel açık kaynaklı modeller toplumu" olarak adlandırdığı bu yaklaşım, lisans gerektiren kapalı Amerikan sistemlerine karşı özellikle gelişmekte olan ülkeler için cazip bir alternatif sunuyor.

DeepSeek ve Alibaba gibi şirketlerin yükselişi, bu stratejinin bir yansıması olarak öne çıkıyor. DeepSeek’in düşük maliyetli ve yüksek verimli modeli, yıl başında Amerikalı yasa yapıcılarda endişe yaratmıştı.

Gözlemcilere göre Çin’in açık kaynak ve düşük maliyet stratejisi, Pekin’e küresel güneyde önemli bir avantaj sağlıyor.

Rekabet askeri alana taşınıyor

ABD ile Çin arasındaki rekabet artık sivil uygulamalarla sınırlı kalmıyor ve doğrudan güvenlik ile askeri sahaya odaklanıyor. İki ülke de yapay zekâdaki üstünlüğün, geleceğin savaşlarında belirleyici bir avantaj sağlayacağının farkında.

Askeri kurumlar, otonom silah sistemlerinden istihbarat analizine, komuta-kontrol sistemlerinden lojistik ve siber savunmaya kadar geniş bir yelpazede yapay zekâdan faydalanıyor.

Bu teknoloji, geleneksel askeri doktrinleri değiştirerek gücün tanımını, bilgiyi işleme ve hızla eyleme dönüştürme kabiliyeti olarak yeniden şekillendiriyor.

RAND uzmanı Mitre: "Gerçek yapay zekâ yarışı başladı"

Konuyla ilgili el-Cezire'ye konuşan RAND Vakfı Küresel ve Yeni Tehditler Programı Direktörü Jim Mitre, rekabetin boyutlarını değerlendirdi.

Mitre’nin, eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Colin Kahl ile Foreign Affairs dergisinde yayımladığı "Gerçek Yapay Zekâ Yarışı: ABD’nin Çin ile rekabette yenilikten fazlasına ihtiyacı var" başlıklı makalesi, tartışmaların merkezinde yer alıyor.

Mitre, mevcut yapay zekâ modellerinin belirli sorunlara odaklanan "dar yapay zekâ" olduğunu ancak araştırmacıların insan düzeyinde bilişsel kapasiteye sahip "genel yapay zekâ" eşiğine yaklaştığını belirtti.

Mitre, "Bu modeller, geliştiricilerin bile öngöremediği sorunları çözebilir ve toplumları, hatta savaşları kökten değiştirebilir," dedi.

"Algoritma savaşı" ve geleceğin orduları

Yapay zekânın güvenlik alanında dönüştürücü bir teknoloji olduğunu vurgulayan Mitre, "İstihbarat toplama ve analiz süreçlerini insanlardan çok daha hızlı yapabilir, veriye dayalı kararları olağanüstü hızla alabilir. Lojistiği geliştirir, insansız sistemleri daha etkili hale getirir, hatta kritik bir ‘süper silah’ geliştirilmesine yol açabilir," diye konuştu.

RAND’da yürütülen çalışmalara atıfta bulunan Mitre, Çin’in "algoritma savaşı" konseptine hazırlandığını söyledi.

Mitre, "Yapay zekâ destekli bir savaş yönetim sistemi, bilgiyi işleyip kararları saniyeler içinde uygulayabilir. Bu, sürü halinde insansız hava araçlarından siber saldırılara kadar her alanda belirleyici olabilir. Daha iyi algoritmaya sahip taraf, rakibinin ağını çökertip savaşı baştan kazanabilir," ifadelerini kullandı.

Çin neden tehdit olarak görülüyor?

Mitre, Çin'in küresel güvenlik açısından neden bir tehdit olarak algılandığını ise şu sözlerle açıkladı:

"Çin, Tayvan’ı anakaraya katmayı açık hedef olarak ilan etti. Bu nedenle orduyu güçlendiriyor. ABD için mesele, Çin’in saldırıyı kârlı görmesini engellemek."

Tayvan’ın dünyanın en ileri çip üreticisi TSMC’ye ev sahipliği yaptığını hatırlatan Mitre, "Bu şirketin üretimi durursa, küresel ekonomi iki ayda resesyona girer. Bu nedenle Tayvan hem stratejik hem ekonomik bakımdan hayati," dedi.

"Dibe doğru yarış" tehlikesi

Yapay zekâ yarışının en tehlikeli boyutunun "dibe doğru yarış" olduğunu belirten Mitre, bunun modellerin insan niyetleriyle uyumsuz çalışmaya başlaması ve kontrol kaybı riski taşıdığını ifade etti.

Mitre, "ABD ve Çin’in bu senaryoyu önlemek için işbirliği yapması gerekiyor," diye konuştu.

En büyük zamanını yapay zekâ risklerini anlamaya ayırdığını söyleyen Mitre, sözlerini şöyle tamamladı:

"Genel yapay zekâ eşiğine hızla yaklaşıyoruz. Eğer insan bilişini otomatikleştirebilirsek, bu toplumlarımızı ve devletlerin işleyişini kökten değiştirecek. Şu anda en büyük risk, bu geleceğe hazırlıksız yakalanmamız. Bu güçlü teknolojiyi insanlığın yararına yönlendirmek için ciddi düşünce ve planlama şart."