"Tetik mekanizması": Avrupa'nın İran’dan taviz koparma aracı

28 Ağustos 2025

İran’la 2015’te imzalanan nükleer anlaşmanın en tartışmalı unsurlarından “tetik mekanizması”, anlaşmanın ve BM’nin 2231 sayılı kararının süresinin dolmasına haftalar kala yeniden gündeme geldi.

YDH - İran’la 2015’te imzalanan nükleer anlaşmanın ardından, tarafların yükümlülüklere uyup uymadığını denetlemek üzere bir “ihtilaf çözüm mekanizması” kuruldu.

“Tetik mekanizması” adı verilen bu düzenek, herhangi bir tarafın yükümlülükleri ihlâl etmesi halinde devreye girerek anlaşmayı tümden geçersiz kılmayı ve önceki BM Güvenlik Konseyi kararlarını yeniden yürürlüğe sokmayı öngörüyordu.

O tarihten bu yana mekanizma taraflar arasında başlıca ihtilaf noktası oldu. Bugün ise “Avrupa üçlüsü”, anlaşmanın ve 2231 sayılı kararın süresinin dolmasına haftalar kala bu mekanizmayı işletme tehdidinde bulunuyor.

Mekanizma neden kuruldu?

Amaç, nükleer anlaşmanın eksiksiz uygulanmasını güvenceye almak ve tarafların taahhütlerini yerine getirmesini sağlamaktı. İran; ek protokolün uygulanması, özel denetimler, uranyum zenginleştirme seviyesinin düşürülmesi, zenginleştirilmiş madde miktarının kısıtlanması, santrifüj sayısı ve türünün azaltılması, Arak ağır su reaktörünün yeniden tasarlanması ve Fordo tesisinin kapatılması gibi adımları kabul etti.

Karşılığında, diğer taraflar nükleer kapsam dışındaki yaptırımlar hariç, İran’a yönelik bazı yaptırımları kaldırdı veya askıya aldı. 2231 sayılı karara göre önceki tüm BM yaptırım kararları on yıl süreyle askıya alındı; bu sürenin sonunda tüm tarafların taahhütlere bağlı kalması halinde kararların kalıcı olarak kaldırılması öngörüldü.

Anlaşmada “tetik mekanizması”, 36 ve 37. maddelerde düzenlendi. Süreç, öncelikle tarafların oluşturduğu Ortak Komite’nin şikâyeti 15 gün içinde incelemesiyle başlıyor.

Çözüm bulunamazsa dosya bakanlar kuruluna aktarılıyor. İtiraz üzerine ayrıca tarafların temsilcileri ve bağımsız bir isimden oluşan danışma heyeti de devreye girebiliyor, ancak karar bağlayıcı değil. Sorun çözülemezse şikâyet beş gün daha Ortak Komite’de kalıyor, ardından BM Güvenlik Konseyine taşınıyor. Konsey, 30 gün içinde 2231 sayılı kararın yürürlüğünün devam edip etmeyeceğini oyluyor.

Beş daimi üyenin veto hakkı bulunmuyor; çoğunluk kararıyla yaptırımların tümü yeniden devreye girebiliyor.

Ancak 18 Ekim 2025’e kadar mekanizma işletilmezse 2231 sayılı karar kendiliğinden yürürlükten kalkacak ve dosya kapanacak. Bu yüzden Batı, İran’a baskıyı artırıyor; Tahran ise Avrupa tarafının kendi yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle şikâyet hakkı olmadığını savunuyor.

Muhtemel etkiler

Batı’nın tehditlerinin odak noktası, mekanizmanın İran ekonomisine olası etkileri. Oysa önceki BM kararları esasen uranyum zenginleştirme programı, balistik füze faaliyetleri ve İran’ın silah ticaretiyle sınırlıydı.

Tahran bu alanlarda dış destekten ziyade kendi imkânlarına dayandığını, dolayısıyla yaptırımların daha çok psikolojik etki yaratacağını vurguluyor.

Kararlar doğrudan petrol satışını ya da bankacılık sistemini kapsamıyor; yalnızca nükleer ve füze programıyla bağlantılı işlemlerde “ihtiyatlı davranılması” ifadesine yer veriyor.

Bu durumda Avrupa’nın “tetik mekanizması” tehdidi, esasen İran’ı masada taviz vermeye zorlama aracı olarak öne çıkıyor. Amaç, son dönemde ağır darbe alan nükleer program karşısında Tahran’ı geri adım attırmak, bölgesel etkisini sınırlamak.

Strateji aynı zamanda iç kamuoyuna yönelik: Yaptırım korkusunun toplumda kaygı yaratacağı ve bunun karar alıcıları Batı’nın şartlarını kabule mecbur bırakacağı hesaplanıyor.