YDH- Kanada merkezli mühendislik ve profesyonel hizmetler danışmanlık şirketi WSP, İsrail’deki ofisini kapatma kararı aldığını açıkladı.
Şirket, kararın küçük ülkelerdeki ofislerini kapatma amacıyla yapılan “organizasyonel” bir değişikliğin parçası olduğunu ve taahhüt ettiği projelere, özellikle Tel Aviv metropol bölgesindeki Metro projesine desteğini sürdüreceğini belirtti. Ancak Globes’un aktardığına göre, bazı kaynaklar İsrail’in küçük bir ülke olarak değerlendirilemeyeceğini, büyük ve önemli bir pazar olduğunu ifade etti. Bu nedenle resmi açıklamanın ötesinde, piyasa kaynakları, Gazze savaşının ardından Batılı şirketler üzerinde uygulanan baskının WSP’nin kararında etkili olduğunu belirtti.
Uzmanlar, İsrail’in önümüzdeki on yıllarda altyapı projelerine yüz milyarlarca şekel yatırım yapma potansiyeline sahip olmasına rağmen, ülkenin bugün “hassas bir konum” olarak algılandığını ve sektörün, büyük Metro ihale projelerinde rekabetin azalabileceği “endişesi” taşıdığını belirtti.
25 yıllık deneyim
Gazeteye göre, WSP, dünyanın en büyük mühendislik danışmanlık şirketlerinden biri olarak biliniyor. Toronto Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören şirketin 50 ülkede 70 bin çalışanı bulunuyor; İsrail’de ise 150 çalışanıyla faaliyet gösteriyor. WSP, İngiltere, Kanada ve ABD merkezli şirketlerin birleşmesiyle kuruldu ve gayrimenkul, ulaştırma, altyapı, enerji ve çevre alanlarında hizmet veriyor.
Şirketin İsrail’deki faaliyetleri 25 yıl önce başladı ve bu süre zarfında işgal altındaki Kudüs-Tel Aviv yüksek hızlı tren hattı, Kudüs hafif raylı sistemi ve Tel Aviv Kırmızı Hat hafif raylı sistemi gibi projelerin yönetimi, planlaması ve denetimi gerçekleştirildi. İki yıl önce ise M2 metro hattının yönetim ihalesi kazanıldı. Uluslararası şirket bu süreçte İsrail’de bir ofis açtı.
WSP, şimdi İsrail’de bir organizasyonel değişiklik planladığını açıkladı; buna göre yerel şube kapatılacak ve şirket Metro projesine hizmet vermeye devam edecek, diğer faaliyetler ise yeni kurulacak bir İsrail şirketine devredilecek.
Habere göre, Kanadalı şirketin hareketi rutin bir değişiklik olarak yansıtılmaya çalışılsa da hükümet kaynakları WSP’nin İsrail pazarından çekilmeye başladığı “endişesini” dile getirdi. Ayrıca kurulacak İsrail şirketinin, uluslararası deneyim gerektiren ihalelerde gerekli hizmet kalitesini sağlayıp sağlayamayacağı konusunda “soru işaretleri” bulunuyor.
Yoğun baskı ortamı
Sektör yetkilileri, WSP’nin kararının dış faktörlerden etkilenmeden alınmadığını belirtti. Globes’a göre, son yıllarda şirket, Filistin’in haklarını savunan kuruluşlar tarafından “ayrımcılığı desteklemekle” suçlandı ve savaşın devam etmesiyle bu baskının arttığı ifade edildi.
105 kuruluş, WSP’nin işgal altındaki Kudüs’teki hafif raylı hatların inşasında yer alması nedeniyle “yasadışı İsrail yerleşimlerinde faaliyet gösteren şirketler” listesine alınması için BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne başvurdu.
WSP’nin yalnız olmadığını belirten gazete, İsrail’de faaliyet gösteren Avrupa şirketlerinin yoğun baskı ve kampanyalara maruz kaldığını bildirdi. Gazetenin bildirdiğine göre, bu baskılar kimi zaman işçi sendikaları ve yatırımcılar üzerinden de uygulanıyor.
İspanya örneğinde, COMSA şirketi siyasi baskılar nedeniyle işgal altındaki Kudüs’teki Mavi Hat hafif raylı projeinden çekildi. Öte yandan, İsrail Demiryolları’nın elektrifikasyonundan sorumlu SEMI ve Kudüs-Tel Aviv hafif raylı hatlarını Shapir Engineering ile birlikte inşa eden CAF şirketleri İsrail’de kalmayı sürdürdü, ancak bunun kolay olmadığı belirtildi.
Belçika’da CAF’ın 3 milyar Euro’yu aşan vagon tedarik ihalesini kazanması, faaliyetlerinin “uluslararası hukuk ve insan hakları gerekliliklerine uygun” olması şartına bağlandı.
Planlamacı Omar Raz’in incelemesine göre, bu durum geniş bir modelin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bir BM raporunda, “uluslararası hukuka aykırı İsrail eylemlerinden faydalananlar” arasında CAF’ın adı geçti.
Fransız şirket Alstom’un da yabancı basına göre, Barcelona Metro ihalesini İsrail’deki faaliyetleri nedeniyle kaybetme riski bulunuyor. Almanya’nın Siemens, Fransa’nın Aegis ve İtalya ile Avusturya’dan bazı şirketler de İsrail’de faaliyetlerinden dolayı eleştirildi.
Alternatifler ve riskler
Gazeteye göre, İsrail “cazip bir yatırım noktası” olsa da Avrupa’daki “olumsuz algının” yabancı katılımı azaltabileceği, rekabetin düşebileceği belirtiliyor. Bu nedenle hükümetin, metro ihalelerinde ön yeterlilik aşamasından vazgeçmeyi düşündüğü ancak nihai olarak aşamanın korunmasına karar verildiği kaydedildi.
Duruma Çin konusunun da eklendiğini söyleyen Globes, nisan ayında ABD baskısı sonucu İsrail’in, SIPG tarafından üretilen vagonları satın alma anlaşmasını iptal ettiğini bildirdi. Nihayetinde üretimin Avustralya’da yapılacak şekilde yeni bir anlaşma imzalandığı, ancak Çinli şirketlerin hâlâ yarışıp yarışmayacağının ve kazanırlarsa sözleşmeleri yerine getirip getiremeyeceklerinin belirsizliğini koruduğu ifade edildi.
Habere göre, bu süreçte İsrail hükümeti uzun süredir Hindistan ve Güney Kore’den şirketleri çekmeye çalışıyor. NTA ile Maliye ve Ulaştırma Bakanlıkları’ndan oluşan resmi bir heyet, geçen yıl bu ülkeleri ziyaret ederek potansiyel şirket ve yatırımcılarla görüştü; ancak sahada henüz olumlu bir etki gözlenmedi.
Uzmanlar, İsrailli şirketlerin toplu taşıma sistemlerini planlama ve inşa etme konusunda deneyim kazanmış olsa da yükü tek başlarına kaldıramayacaklarını belirtti.
Globes’a göre, “endişe”, sadece projeyi yönetecek iş gücü, yönetici ve mühendislerle sınırlı değil; ekonominin genel “çıkarı” açısından mümkün olduğunca çok ülkenin şirketlerinin İsrail’de rekabet etmesi gerekiyor. Geniş uluslararası rekabet olmadan, proje kalitesinin düşeceği ve maliyetlerin artacağı ifade edildi.