YDH- İsrail, dün Filistin topraklarının dışında yeni bir suikast girişimine imza attı.
Katar’ın başkenti Doha’da Hamas liderliğinin toplantısını hedef alan saldırı, Gazze savaşı boyunca yürütülen “kafa kesme” stratejisinin bir halkasıydı.
İbranice “Ateş Zirvesi” adı verilen operasyon, sadece askeri bir eylem değil; aynı zamanda yürütülen arabuluculuk sürecini sabote etmeyi amaçlayan açık bir girişim olarak öne çıktı.
Bu saldırı, Washington’un desteğiyle sürdürülen ve Katar üzerinden Hamas ile ateşkes ve esir takası müzakereleri yürüten kanalı doğrudan hedef alıyordu.
İsrail’in kaosu, öngörülebilirliği ne olursa olsun, daha örtük ve küstah yöntemlerle de olsa saldırının ilk anından itibaren büyük bir boyuta ulaştı.
El-Ahbar’a konuşan kaynaklara göre, arabuluculuğun ortak sponsorlarından Mısır, son iki haftadır Hamas’la, özellikle Lübnan ve Türkiye’deki liderlerin karşı karşıya olduğu güvenlik tehditlerini görüşüyordu.
Ancak Doha’da, bu kadar açık bir saldırı gerçekleştirilmesi hem Mısır’ı hem Katar’ı şoke etti. Dahası, Washington’un saldırıdan sadece on dakika sonra Katarlıları bilgilendirmesi, Amerikalıların “önceden uyarı yaptık” iddialarını boşa düşürdü.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, Kudüs’teki intihar saldırısından sonra bu suikasta karar verildiğini ileri sürmesi ise inandırıcı değildi.
Zira Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Hamas’ın yurtdışındaki liderlerini bir haftadan fazla süredir doğrudan tehdit ediyordu. Bu tehditler, Gazze savaşının ilk gününden beri sürekli pompalanan bir söylemin yeniden sahneye sürülmesiydi.
Operasyonda en az on İsrail savaş uçağı yer aldı.
Ürdün, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan hava sahaları kullanılarak yaklaşık bin 800 kilometrelik mesafe kat edildi. Doha’da Hamas’ın siyasi liderlerinin toplandığı binaya on hassas füze fırlatıldı.
İsrail’in, ABD’nin bilgisi ve onayı olmadan böyle bir operasyonu Körfez’deki müttefik bir ülke topraklarında gerçekleştirmesi mümkün görünmüyor.
El-Udeyd’deki Amerikan üssü dikkate alındığında, CENTCOM’un saldırıdan önceden haberdar olduğu neredeyse kesin. Üstelik, CENTCOM’un yeni komutanı birkaç gün önce Tel Aviv’de üst düzey güvenlik yetkilileriyle görüşmüştü.
Bu, İsrail’in işgal altındaki topraklar dışında planladığı büyük operasyonlar öncesinde alışılagelmiş bir diplomatik-askeri adımdı.
Eğer Amerikalılar gerçekten saldırıdan önceden haberdar değilse, asıl soru şu: Washington, bu girişime karşı nasıl bir tutum alacak? Katar gibi, en önemli Amerikan üslerine ev sahipliği yapan “stratejik müttefik” söz konusuyken, ABD İsrail’e karşı BM Güvenlik Konseyi’nde önlem almayı veto etmeyecek mi? Üstelik saldırı, Katar-Mısır arabuluculuğunun, Trump tarafından duyurulan ve ABD elçisi Steve Witkoff’un Paris’e taşıdığı ateşkes-esir takası önerisi üzerinde yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşti.
Netanyahu ise, Kudüs ve Gazze’deki saldırıların ardından Hamas liderlerini hedef alma emri verdiğini duyurdu. Katar’daki operasyonun hava kuvvetleri ve güvenlik kurumlarının onayıyla yapıldığını belirterek, “düşmanın dokunulmazlığı yoktur, İsraillilerin kanı yerde kalmayacaktır” dedi.
Hamas liderlerinin 7 Ekim operasyonunu Doha’da kutladıkları iddiasını da dillendirdi. Oysa söz konusu video kaydının İstanbul’da yapıldığı biliniyor.
Hamas ise saldırıyı “iğrenç bir suç, Katar’ın egemenliğine yönelik doğrudan saldırı” sözleriyle kınadı. Açıklamada, görüşmeleri yürüten heyetin hedef alındığı, şehitler verildiği ancak “girişimin başarısız olduğu” vurgulandı. Hamas, saldırının, esirlerin hayatını hiçe sayarak tüm sükûnet çabalarını baltaladığını ve ABD’nin de bu operasyondan sorumlu olduğunu açıkladı.
Direniş taleplerini yineledi: Saldırının durdurulması, Gazze’den tam çekilme, gerçek bir esir takası ve yeniden inşa sürecinin başlatılması.
Katar da tepki göstermeye çalıştı.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman es-Sani, saldırıyı “devlet terörü” olarak tanımladı.
Doha’nın egemenliğinden taviz vermeyeceğini, ihlallere karşılık vereceğini, bu amaçla caydırıcı önlemler için bir hukuk ekibi kurulduğunu duyurdu. Netanyahu’yu “Orta Doğu’yu felaketle yeniden şekillendirmeye çalışan bir haydut” olarak niteledi. Saldırıdan önce hiçbir bilgi almadıklarını, sadece on dakika sonra Amerikalılardan haber verildiğini de ekledi.
İsrail medyası da içerideki tartışmaları açığa çıkardı.
Kanal 13’e göre, ordu ve hükümetten üst düzey yetkililer, saldırının zamanlamasını “uygunsuz” buldu; Katar’ın yürüttüğü müzakerelerin tüketilmesini tercih ettiler.
Genelkurmay Başkanı, Mossad Başkanı, Askeri İstihbarat ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, saldırının prensipte doğru ancak zamanlama açısından hatalı olduğunu dile getirdi.
Kanal 12 ise Mossad’ın operasyondan haberdar olmasına rağmen fiilen katılmadığını bildirdi.
Washington’da ise Trump’ın danışmanları, İsrail’in saldırıdan önce ABD’ye danışmadığını ve geç bildirim yaptığını savundu.
ABD’nin, İsrail uçaklarını radar üzerinden fark ettiğini ve bu durumun, Washington’un yürüttüğü arabuluculuk süreci sırasında ciddi hoşnutsuzluk yarattığını belirtti.
İsrael Hayom ise, Hamas liderlerini Katar’da hedef alma fikrinin bir yıl önce gündeme geldiğini, Amerikalılarla yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle ertelendiğini, ancak Dışişleri Bakanı Ron Dermer’in ABD ziyaretinden sonra “yeşil ışık” aldığını yazdı.