YDH - Farklı siyasi partileri, düşünce akımlarını ve çeşitli çevrelerden şahsiyetleri bünyesinde barındıran Suriye Ulusal İttifakının kuruluşu, Beşşar Esed hükümetinin devrilmesi sonrası dönemin ilk fiili siyasi hareketini temsil ediyor.
Bu oluşum, aynı zamanda Ebu Muhammed el-Colani başkanlığındaki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimine karşı kurulan ilk parti ve sivil güçler birliği olma niteliği taşıyor. Bu, ittifakın omuzlarına, ABD himayesi, Türkiye ve Körfez ülkeleri desteği ile Avrupa'nın zımni onayına sahip mevcut askeri ve dini unsurların birleşiminden oluşan yönetime karşı ayakta kalabilme gibi pek çok sorumluluk yüklüyor.
İttifakın kuruluşunu duyuran video bildiride yer alan İletişim Komisyonu üyeleri, tanınmış Suriyeli insan hakları aktivisti Heysem el-Menna, Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi yöneticilerinden Tarık el-Ahmed ve Suriyeli aktivist Fransis Tannus, Suriye'nin gelecekteki şekli, yönetimi, kurumları ve temel ilkelerine dair kapsamlı bir yol haritası çizdi.
İttifakın kurucularının, projelerine mümkün olan en geniş Suriyeli kitleyi dahil etme arzusu göz önüne alındığında, oluşumun önümüzdeki dönemde istikrarlı bir şekilde büyümesi bekleniyor.
El-Ahbar'a konuşan ittifak içi kaynaklara göre, aralarında aşiret liderleri, iş insanları ve siyasetçilerin de bulunduğu Suriye'nin farklı kesimlerinden ve bölgelerinden pek çok kişi projeye destek veriyor.
Bu destekçilerden bazılarının, proje olgunlaşana kadar başlangıçta gizli kalmayı tercih ettikleri belirtiliyor.
İletişim Komisyonu Üyesi Ramia İbrahim, el-Ahbar'a yaptığı açıklamada, ittifakta neden bazı isimlerin şimdilik gizli tutulduğuna ilişkin, "İttifak, siyasi güçleri, partileri, sivil toplumu ve yurt içinden ve dışından etkili ulusal şahsiyetleri kapsıyor. Ancak ülkedeki mevcut koşullar, Şam'daki yetkililerin parti faaliyetlerini ve siyasi çalışmaları yasaklaması ve güvenlik baskısının artması nedeniyle, içerideki arkadaşlarımızı korumak amacıyla ittifakın kuruluşunu ve faaliyetlerini yurt dışından yönetme kararı aldık. Suriye içinde özgür ve herkese açık bir siyasi iklimde aleni bir şekilde çalışma hedefimize ulaşana kadar içerideki faaliyetlerimiz gizli kalacaktır," ifadelerini kullandı.
İbrahim, ittifakın faaliyet göstereceği yer ve çalışma mekanizmalarına ilişkin ise, "Kuruluş ilanından sonraki ilk pratik adımlarımız, ittifakı, hedeflerini ve ilkelerini medya büromuz aracılığıyla halkımızın en geniş kesimine tanıtmak ve üyelik başvurularını açmaktır. Halihazırda çok sayıda üyelik başvurusu aldık ve bunları daha sonra duyuracağız," dedi.
İbrahim, sözlerine şöyle devam etti:
"Adımlarımız arasında, BM Genel Kurulu çalışmaları esnasında uluslararası platformlarda faaliyet göstermek, altıdan fazla dile çevrilen ittifak belgelerini dağıtmak, ulusal projemizi tanıtmak ve Suriye halkının her türlü bölünmeyi reddeden büyük çoğunluğunun sesini duyurmak da var."
El-Ahbar'a konuşan Menna ise, "Suriye Ulusal İttifakı keyfi bir arzuyla değil, Suriyeli olmayan herkesin Suriyeliler adına müdahale etme, değerlendirme yapma ve hüküm verme cüretini gösterdiği trajik bir duruma yanıt olarak doğdu," diye konuştu.
Geçmiş yıllardaki pek çok girişimin başarısız olduğu hatırlatılarak ittifakın devamlılığını sağlayacak araçların ne olduğu sorusuna Menna, "Bugün sessiz Suriyeli çoğunluğun görüşü gündüz gözüyle katlediliyor. Vatandaşlık temelinde bir Suriye ve birleşik bir vatan inşa etme konusunda kararlı unsurların görevi, Suriye toplumunun intiharı ve katliamı reddettiğini dünyaya göstermek için harekete geçmektir," yanıtını verdi.
Menna, "Bu yeni durum ve onun getirdiği zorluklara verilecek yanıt, 14 yıldır yaşadığımız tüm acılara rağmen değişim için direniş ve mücadelenin gerekliliğine inanan herkes için gerçek bir sınavdır," şeklinde konuştu.
Kuruluş bildirgesinde, ittifakın kendisini bağladığı bir dizi birleştirici ilke sıralandı.
Bu ilkelerin başında, ülkeyi parçalamaya yönelik ayrılıkçı oluşumları destekleme çabalarının yaşandığı bir dönemde, "Suriye'nin coğrafi ve siyasi birliğinin bölünmezliği ve her türlü ayrılıkçı çağrının suç sayılması" geliyor.
Bu bağlamda, ittifakın, ülkenin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak, tam bir ayrışmaya ve toprak bütünlüğünün parçalanmasına sürüklenmesini önlemek için "en uygun çözüm" olarak ademi merkeziyetçilik fikrini benimsemesi dikkat çekti.
Aynı şekilde, bu ilkelerin "anayasa üstü" olarak nitelendirilmesi, yani pazarlığa veya değişikliğe açık olmaması ve herhangi bir anayasa değişikliğinden etkilenmeyip gelecekteki anayasaların temelini oluşturması da öne çıkan bir diğer husus oldu.
Menna tarafından okunan kuruluş bildirgesinde ayrıca dış müdahalelere son verilmesi gerektiği açıkça vurgulandı ve isim verilerek Türkiye ile İsrail zikredildi.
İttifakın İsrail'i bir devlet olarak değil, bir varlık olarak tanımlamak için bu ifadeyi seçmesi, Suriyelilerin bu varlığın ortaya çıktığı ilk andan itibaren benimsediği tarihi duruşla örtüşüyor.
Bu tutum, yeni siyasi oluşumun çabalarını güçlendirebilir ve başta Suriye'nin düşmanı olarak İsrail'e yönelik tutumu olmak üzere, pazarlık edilemez siyasi fikirleri ve ilkeleri için net bir çerçeve çizebilir.
İletişim Komisyonu Üyesi Tarık el-Ahmed, el-Ahbar'ın ittifakın siyasi faaliyetlerinin boyutlarına ilişkin sorusuna, bu faaliyetlerin "öncelikle bölgeler ve mezhepler üstü bir anlayışla Suriye halkına ulaşmaya dayandığını" belirtti.
Ahmed, "Halkımızı mezhepsel veya etnik temelde bölen tüm yaklaşımlara karşıyız. Bu reçetenin Suriye kanını tüketmeye başladığına inanıyoruz. Ulusal İttifak olarak, halkın mezhep temelinde bölünmeye devam etmesi halinde Suriye'nin kan gölüne dönmesi tehlikesine karşı uyarıyoruz," dedi.
Suriye'nin sahil kesimi ve Süveyda'daki durumlara örnekler veren Ahmed, "Bu fikre karşı duruyoruz ve bunu temel bir mesele olarak görüyoruz. Hiçbir Suriyeliyle çalışmayı reddetmiyoruz; herkesi ulusal çizgiye çekmek istiyoruz," diye konuştu.
Ahmed ayrıca, mezheplerin aksine birleştirici nitelikte olan siyasi partilerin ve sivil toplum güçlerinin katılımının gerekliliğini vurguladı.
Kuruluş bildirgesi, ilkeler ve onur sözleşmesi, ittifakın hedefleri, çalışma mekanizmaları ve arzulanan sivil devlet modeline ilişkin tüm yönleri detaylı bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu modelin başında, ülkenin çıkarlarını korumada, bölünmesini önlemede ve dış müdahalelere son vermede hayati bir rolü olduğu belirtilen ve anayasanın belirleyeceği bir süre içinde zorunlu askerlik sistemine geri döneceği ifade edilen ordu gibi dokunulmaz ulusal kurumlar yer alıyor.