UNRWA'dan Lübnan'da İsrail'in hedefindeki Filistin kampları için tasfiye planı

15 Eylul 2025

ABD, Lübnan'ın güneyindeki Filistin mülteci kamplarının tamamen silahsızlandırılması için baskıyı artırırken, İsrail'in gelecekteki bir savaşta bu kampları hedef alacağı uyarısında bulunuyor. Bu süreçte, UNRWA'nın Alman hükümetinin desteğiyle mültecileri başka bölgelere taşıyarak güneydeki varlıklarını tasfiye etmeyi amaçlayan 'güvenlik odaklı' bir proje yürüttüğü ifade ediliyor.

YDH - ABD'li özel temsilci Tom Barrack ile güney Lübnan'daki silahların geleceği üzerine yapılan müzakereler esnasında Amerikalı yetkililer, silahsızlandırma sürecinin ciddi ve İsrail'e düşmanlığını açıkça beyan eden tüm örgütleri kapsayacak şekilde kapsamlı olması gerektiğini vurguladı.

Barrack ve diğer Batılı ve Arap ülkelerinden yetkililer, İsrail'in artık düşmanları arasında ayrım yapmadığına dikkat çekti.

Son savaşta Hizbullah'a odaklansa da İsrail ordusunun, aralarında Hamas, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin de bulunduğu Filistinli direniş örgütlerinden kadro ve unsurlara yönelik hedefli operasyonlar düzenlediği belirtildi.

Amerikalı yetkililer, Lübnan'ın güneydeki Filistinlileri silahlarını teslim etmeye ikna etmesi gerektiğini, nihai hedefin Avali Nehri'nden güneydeki uluslararası sınıra kadar uzanan Filistin kamplarının her türlü silah ve silahlı örgütten arındırılması olduğunu açıkladı.

İsrail'in hedefi artık tüm kamplar

El-Ahbar gazetesine bilgi veren konuya aşina kaynaklara göre, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de katıldığı baskı, er-Reşidiye, el-Bass, Burc eş-Şimali, el-Kasımiye, Ayn el-Hilve ve Miyeh Miyeh kamplarındaki Filistinlileri, kampların her türlü silahtan tamamen arındırılmasına yönelik bir planı koordine etmeye zorlamaya odaklandı.

Uluslararası aktörler, İsrail'e ulaşma kabiliyetine sahip roketler, top mermileri ve hava savunma kapsamında sınıflandırılan ağır makineli tüfekleri içeren ilk aşamayı destekliyor.

Ayrıca, Hamas'ın kamplar içinde insansız hava aracı imalathaneleri kurduğu suçlamasıyla bu tesislerin sökülmesine yönelik güvenlik çalışmaları da planın bir parçasını oluşturuyor.

Bu silahların teslim edilmesi yönündeki baskı kapsamında, taleplere uyulmamasının kamplardaki Filistinli sivilleri büyük bir tehlikeye atacağı yönünde uyarılar yapıldı.

Tehditler daha da netleşerek, İsrail'in artık Lübnan'daki kamplara müsamaha göstermeyeceği ve kendisine hasım örgütlerin kadrolarını ve militanlarını avladığı gibi, yeni bir savaşta sivil ve askeri alan ayrımı yapmaksızın kampları hedef alacağı doğrudan ifade edildi.

Filistinlilere, İsrail'in bugün Gazze ve Batı Şeria'da yaptığı gibi kamplarını yerle bir edeceği tehdidinde bulunuldu.

Tasfiye misyonu UNRWA'ya verildi

İlgili taraflar, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA), Alman hükümetinin doğrudan desteğiyle İklim el-Harrub ve kuzey Lübnan bölgelerinde mülk satın alma veya birleştirme projeleri yürüttüğünü gözlemledi.

Bu durum, söz konusu yerlerin Avali Nehri'nin güneyindeki kamp sakinleri için alternatif konutlara dönüştürülmesinden endişe duyulmasına neden oldu.

Bu çevreler, UNRWA'nın Lübnan'daki hizmetlerini hızla azaltması ile bu proje arasında bağlantı kurarak, Avrupa ve Lübnan'da güneydeki kamp sakinlerinin Lübnan devletinin tam otoritesi altında olan ve hiçbir silahlı varlığa izin verilmeyen başka bölgelere tehcir edilmesini öngören planı onaylayanların olduğunu değerlendiriyor.

Bu bağlamda, UNRWA yönetiminin Lübnan'daki faaliyetleri bariz bir güvenlik boyutu kazanmaya başladı. Mevcut direktör Dorothee Klaus'un, başında Almanya'nın bulunduğu Batılı büyükelçiliklerden doğrudan destek aldığı anlaşılıyor.

Gözlemcilere göre, Lübnan güvenlik makamlarına ajansla işbirliği alanını genişletmeleri için baskı yapılıyor.

Bu durumun en son örneği, Lübnan ordusu istihbaratının, Bir Hasan'daki UNRWA merkezi önünde oturma eylemi yapmaya çalışan çok sayıda Filistinli genci gözaltına alarak türünün ilk örneği olan bir bastırma operasyonu gerçekleştirmesiyle görüldü.

Klaus'un çalışmalarının güvenlik boyutu, UNRWA'nın eski çalışanı Feth Şerif Ebu el-Emin ile yaptığı soruşturmalar sırasında net bir şekilde ortaya çıktı.

Ebu el-Emin, Eylül 2024'ün sonunda el-Bass kampındaki evine düzenlenen hava saldırısında eşi ve iki oğluyla birlikte İsrail tarafından öldürülmüş ve daha sonra Hamas tarafından şehit olarak anılmıştı.

Şerif, Hamas'a üyeliği gerekçesiyle UNRWA'dan ihraç edilmişti. Durumunun düzeltilmesi için çeşitli arabuluculuk girişimleri olmuş ve öldürülmesinden yaklaşık on gün önce sonuncusu olmak üzere Klaus ile basından uzak toplantılar yapması kararlaştırılmıştı.

Bu süre zarfında UNRWA'nın Lübnan'daki yönetim ekibi tarafından sorgulandı. Soruşturma esnasında

Klaus ve ekibinin, Şerif'in şahsi iletişim verilerini içeren bir güvenlik dosyası sunması şaşkınlık yarattı.

Bu tür bilgilere, siyasi bir suçlamayla değil, ancak cezai bir dosyaya bağlı adli izinle ulaşılması gerekiyordu.

Bu durum, Klaus'un, Lübnan'daki mülteci dosyasını sona erdirme projesinin bir parçası olarak ajansı tasfiye etme kampanyasını yönetirken yerel ve dış güvenlik desteğine sahip olduğunu ortaya koydu.

Klaus'un siyasi yönelimini yansıtan sembolik adımlar arasında, Burc eş-Şimali kampındaki Filistin Okulu'nun kapatılması da yer alıyor.

Kararın, masrafların kısılması veya 100'den fazla öğretmenin işine son verilmesiyle değil, sadece okulun adıyla ilgili olduğu anlaşıldı.