YDH - İran'ın nükleer programını sınırlamayı hedefleyen ve diplomatik bir başarı olarak görülen on yıllık anlaşma, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki oylamayla resmen sona erdi.
Rusya ve Çin'in, yaptırımların askıda kalması için sunduğu karar tasarısı reddedilince, İran'a yönelik askıya alınmış tüm BM yaptırımları yeniden yürürlüğe girdi. Bu adımla, kamuoyunda "nükleer anlaşma" olarak bilinen Ortak Kapsamlı Eylem Planı hukuken ve fiilen bitmiş oldu.
Süreç, neredeyse on yıllık bir iniş çıkış öyküsünün son perdesiydi. 2015'te İran, nükleer programını kısıtlama, uranyum zenginleştirme oranını yüzde 3,67'de tutma ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) denetimlerini kabul etme sözü vermişti.
Bunun karşılığında BM, ABD ve Avrupa Birliği, Tahran'a yönelik ağır ekonomik yaptırımları askıya almıştı. Ancak ABD'nin 2018'de anlaşmadan tek taraflı çekilerek yaptırımları yeniden uygulaması, kırılgan dengeyi temelden sarstı.
Tahran da bu adıma uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 60'a çıkararak ve denetimleri kısıtlayarak yanıt verdi.
Anlaşmayı kurtarma yönünde yürütülen diplomatik çabalar sonuçsuz kalırken, son darbe anlaşmanın Avrupalı taraflarından geldi. Almanya, Britanya ve Fransa, ABD ile eşgüdüm içinde hareket ederek anlaşma metnindeki "otomatik yaptırımların geri dönüş mekanizmasını" işleme koydu.
Üç ülke bu adımı, İran'ın anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getirmemesine dayandırdı.
Yeniden devreye alınan yaptırımlar, 2006 ile 2010 yılları arasında çıkarılan altı kapsamlı BM kararını içeriyor. Bu kararlar, İran'ın nükleer programında kullanılabilecek teknoloji ve malzeme transferini yasaklıyor, programda rol alan kişi ve kurumların varlıklarını donduruyor, silah satışı ve askeri işbirliğini engelliyor.
En kapsamlısı olan 1929 sayılı karar, füze programına mali desteği kesmeyi ve uluslararası finans hizmetlerini kısıtlamayı hedefliyordu.
İran Dışişleri Bakanlığı, yaptırımların geri getirilmesini "hukuki sürece açık bir saldırı" olarak niteledi ve atılan adımların "hükümsüz" olduğunu duyurdu.
Bakanlık, tüm ülkeleri bu yaptırımları uygulamamaya çağırarak, "İran, ulusal hak ve çıkarlarını kararlılıkla savunacak, halkının menfaatlerini hedef alan her girişime uygun karşılık verecektir," açıklamasını yaptı.
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ise daha net bir uyarıda bulundu. Bu yaptırımların ABD'nin tek taraflı yaptırımları kadar belirleyici olmadığını söyleyen Kalibaf, "Bu kararlara dayanarak İran’a karşı adım atmak isteyen her ülke, aynı karşılığı alır," dedi.
İran'ın bu kararları "yasa dışı" gördüğünü ve uranyum zenginleştirmeyi durdurma gibi yükümlülükleri tanımayacağını vurguladı. Kalibaf, Batı'nın müzakere arayışını "İran'ın füze gücünü elinden alma amaçlı aldatma ve baskı" olarak tanımladı ve ekledi: "İranlıların milli çıkarlarını ve güvenliğini koruyacak temel unsur, sadece güç sahibi olmaktır."
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Ali Laricani de ülkesinin müzakerelerden kaçmadığını, ancak sonuçsuz diyalogların anlamsız olduğunu belirtti. Laricani, PBS televizyonuna verdiği mülakatta, "ABD'nin savaşla müzakereleri aynı anda yürütmesini eleştiriyoruz. İran’ın nükleer programını kimse ortadan kaldıramaz," diye konuştu.
İran basınında ise muhafazakâr Keyhan gazetesi Batı ile görüşmelerin bir fayda sağlamayacağını savunurken, reformist Ham Mihan gazetesi asıl sorunun "Rusya ve Çin'in bu tavırlarını sürdürüp sürdürmeyecekleri" olduğunu yazdı.