BM uzmanlarından Trump’ın Filistin planına sert eleştiri

03 Ekim 2025

Birleşmiş Milletler uzmanları, Trump’ın Filistin planının uluslararası hukukun temel ilkeleriyle çeliştiğini, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını engellediğini ve İsrail işgalini meşrulaştırdığını bildirdi.

YDH- Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları, ABD Başkanı Donald Trump’ın ortaya koyduğu planın temel unsurlarının, uluslararası hukukun ana ilkeleriyle ve 2024’te Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) açıkladığı, “İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasadışı varlığına son vermesi gerektiğini” belirten danışma görüşüyle büyük ölçüde uyuşmadığını bildirdi.

Uzmanlar Cenevre’den yayımladıkları açıklamada, herhangi bir barış planının “Filistinlilerin insan haklarını tamamen koruması ve yeni baskı koşulları yaratmaması gerektiğini” vurguladı.

Açıklamada, “Kanun ve adaleti göz ardı ederek veya onlara açıkça aykırı biçimde, her ne pahasına olursa olsun anında barış dayatmak, gelecekte daha fazla adaletsizlik, şiddet ve istikrarsızlık için bir reçetedir.” ifadeleri kullanıldı.

Uzmanlar, savaşın sona erdirilmesi, ateşkes ilanı, esirlerin serbest bırakılması ve insani yardımların ulaştırılmasının memnuniyetle karşılandığını belirtti.

Gazze’den zorla göç ettirmeye son verilmesi, İsrail güçlerinin çekilmesi ve toprakların ilhak edilmemesinin de önemli adımlar olduğu ifade edildi.

Ancak uzmanlar, tüm bu hususların “uluslararası hukukun geniş gerekliliklerinin bir parçası olduğunu ve tek taraflı bir barış planına bağlanmaması gerektiğini” kaydetti.

Bu çerçevede uzmanlar, Trump’ın planının ortaya koyduğu ana maddeleri çürüttü ve planın şu alanlara ilişkin başlıca boşluklarını vurguladıklarını bildirdi. Uzmanlar, söz konusu boşlukların detaylandırılacağı hususları işaret etti. Aşağıda bu yönlere ilişkin ayrıntılar sıralandı.

1. Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı engelleniyor

Uzmanlara göre, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı, yani bağımsız bir devlet kurma hakkı, uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde güvence altına alınmıyor. Bunun yerine, Gazze’nin yeniden inşası, Filistin Yönetimi’nin reformu ve “İsrail ile Filistin arasındaki diyalog” gibi belirsiz önkoşullara bağlı kılınıyor.

Bu durum, Filistin’in geleceğini Filistinlilerin elinden alarak yabancı aktörlerin kararlarına bırakıyor. Ayrıca plan, başarısız mevcut statükoyu koruyarak İsrail ile yeni müzakereler talep ediyor. Oysa İsrail başbakanı, bir Filistin devleti kurulmasına “güç kullanarak karşı çıkacaklarını” açıklamıştı. Bu yaklaşım, UAD’nin kararlarıyla açık bir şekilde çelişiyor; zira mahkeme, kendi kaderini tayin hakkının müzakerelere bağlanamayacağını vurgulamıştı.

2. Geçici hükümetin meşruiyet sorunu

Plana göre, oluşturulacak “geçici hükümet” Filistinlileri temsil etmiyor, Filistin Yönetimi’ni dışlıyor ve kendi kaderini tayin hakkını daha da ihlal ediyor. Somut bir takvim ya da temsilî yönetime geçiş için mekanizmalar da bulunmuyor.

Barışı denetlemesi öngörülen “Barış Konseyi” ise ABD Başkanı’nın başkanlığında çalışacak; bu yapı ne BM’nin yetkisine bağlı ne de şeffaf çok taraflı bir mekanizma. ABD’nin İsrail’e güçlü desteği göz önünde bulundurulduğunda, bunun “tarafsız bir arabuluculuk” olmadığı kaydedildi. Uzmanlar, bu yaklaşımın sömürgeci uygulamaları hatırlattığını belirtti.

3. “Uluslararası güç” yeni bir işgal anlamına geliyor

Planın öngördüğü “uluslararası istikrar gücü”, Filistin halkının ya da BM’nin denetiminde olmayacak ve İsrail işgalinin yerini ABD öncülüğündeki yeni bir işgal alacak. Buna ek olarak, Gazze’nin içinde oluşturulacak “güvenlik çevresi” aracılığıyla İsrail’in kısmi işgali süresiz şekilde devam edebilecek.

4. Gazze’nin tek taraflı silahsızlandırılması

Gazze’nin silahsızlandırılmasının herhangi bir bitiş tarihi bulunmuyor. Sürekli bir silahsızlandırma, Gazze’yi İsrail saldırılarına açık hale getirebilir. Öte yandan İsrail’in silahsızlandırılmasına dair hiçbir hüküm bulunmuyor. Uzmanlar, İsrail’in hem Filistinlilere karşı hem de bölgedeki diğer devletlere karşı saldırılar düzenleyerek uluslararası suçlar işlediğini vurguladı.

5. Aşırılıkla mücadelede çifte standart

Plana göre, yalnızca Gazze’de aşırılığın ortadan kaldırılması hedefleniyor. Oysa uzmanlar, İsrail’de son iki yılda Filistin ve Arap karşıtı nefret, soykırıma çağrı niteliğindeki söylemler ve aşırıcılığın hâkim diskur haline geldiğine dikkat çekti. Ayrıca plan, Gazze’yi Batı Şeria’dan —Doğu Kudüs dahil— ayrı ele alıyor. Uzmanlara göre bu bölgeler tek ve birleşik bir Filistin devleti olarak görülmeli.

6. Ekonomik kalkınma planının riskleri

Plana eklenen “ekonomik kalkınma” ve “özel ekonomik bölge” düzenlemelerinin, Filistinlilerin onayı olmadan kaynakların yabancı aktörlerce yasa dışı biçimde sömürülmesine yol açabileceği ifade edildi.

7. Tazminat yükümlülüğü yok

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü saldırılar sonucu oluşan zararların tazmini konusunda hiçbir yükümlülük getirilmedi.

8. Esir takası ve adalet sorunu

Plan, tüm İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını öngörürken, yalnızca bazı Filistinlilerin salıverilmesini içeriyor. Ayrıca, Hamas’a yönelik “af” önerisinin koşulsuz olduğu, uluslararası suç işlemiş olsalar dahi bu kapsama alınabilecekleri kaydedildi. Uzmanlara göre bu, uluslararası suç mağdurlarına adaletin inkârı anlamına geliyor.

9. Hesap verebilirlik eksikliği

Plan, İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği uluslararası suçlar ve insan hakları ihlalleri konusunda herhangi bir hesap verme mekanizması içermiyor. Geçiş dönemi adaleti, tarihsel gerçeklerin açıklanması ve gerçek bir uzlaşma da gündemde değil. Bağımsız gazetecilerin erişimi de garanti edilmiyor. Uzmanlar, hesap verebilirlik ve adaletin kalıcı barışın ayrılmaz parçası olduğunu vurguladı.

10. Temel sorunlar göz ardı ediliyor

Plan, Batı Şeria’daki (Doğu Kudüs dâhil) yasadışı İsrail yerleşimlerinin sona erdirilmesi, sınırlar, tazminatlar ve mülteciler gibi temel meseleleri kapsamıyor.

11. BM’nin rolü dışlanıyor

Plan, BM, Genel Kurul veya Güvenlik Konseyi’ne öncü bir rol vermiyor. Özellikle Filistinli mültecilere yardım ve koruma sağlayan BM Ajansı UNRWA’ya da herhangi bir görev yüklenmiyor.

Uzmanlardan son uyarı

BM uzmanları, tüm bu değerlendirmeler ışığında, herhangi bir barış planının “uluslararası hukukun temel kurallarına saygı duyması gerektiğini” ve Filistin’in geleceğinin “yabancıların değil, Filistin halkının elinde olması gerektiğini” belirtti.

Uzmanlar ayrıca, UAD’nin, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının hiçbir şarta bağlanamayacağını açıkça vurguladığını hatırlattı. Mahkemenin, İsrail işgalinin derhal, tamamen ve koşulsuz olarak sona ermesi gerektiğini ve Filistinlilere gereken tazminatın ödenmesi gerektiğini belirttiği kaydedildi.

Son olarak, UAD’nin, işgalin sona erdirilmesi ve siyasi çözüm sürecinin denetiminde meşru otorite olarak BM’yi işaret ettiği, bu sorumluluğun İsrail’e veya ABD’ye bırakılamayacağı ifade edildi.