YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, Cumartesi günü Şeyh Nabil Kavuk ve Seyyid Süheyl el-Hüseyni’nin şehadetlerinin yıldönümünde yaptığı açıklamada, Kavuk’un 2018’den itibaren Önleyici Güvenlik’in başında olduğunu, mücahitlerle yakın ilişkisini ve İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı verilen mücadeledeki katkılarını anlattı.
El-Hüseyni içinse, şehit lider İmad Muğniye’nin en yakın yol arkadaşlarından biri olduğunu, güvenlik çalışmalarında ona eşlik ettiğini aktardı.
1991’den itibaren güvenlik sorumlulukları üstlendiğini, 2008’de Genelkurmay Başkanlığı’na ve daha sonra Genel Sekreter Hasan Nasrullah’ın yardımcılığına yükseldiğini belirtti.
Şeyh Naim Kasım, el-Hüseyni’nin mücahitlerin aileleriyle yakından ilgilendiğini, onu bir eğitimci ve öğretmen olarak gördüğünü söyledi. Gözlerden uzak kalmayı seçtiğini, şöhretten kaçan bir asker olduğunu vurguladı.
Parti'nin Genel Sekreteri, konuşmasının devamında ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze planını değerlendirerek Gazze konusunda son sözün Filistin direnişine ait olduğunu vurguladı.
Filistinliler için teslimiyetin hiçbir zaman bir seçenek olmayacağını belirten Genel Sekreter, Trump'ın girişiminin risklerle dolu olduğunu söyledi.
Planın bazı Arap ülkelerine özel bir formatla sunulduğunu, Trump ile İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu arasındaki görüşmelerde “Büyük İsrail” projesi doğrultusunda düzenlemeler yapıldığını ifade etti.
İşgalcilerin saldırılarla ve katliamlarla başaramadıklarını, şimdi siyaset yoluyla gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirten Şeyh Naim Kasım’a göre, Gazze’de son iki yılda yaşananlar bu projenin bir parçası ve bölgedeki gelişmelerin tamamı birbirine bağlı.
Şeyh Naim Kasım, planın aslında “Amerikan kılıfına sokulmuş bir İsrail projesi” olduğunu ve İsrail’in savaşı sonlandırmak için öne sürdüğü beş ilke ile uyumlu olduğunu dile getirdi.
Trump’ın bu planı gündeme getirme amacının, İsrail’i uluslararası kamuoyu önünde aklamak olduğunu söyledi.
“Soru işaretleriyle dolu bir planla karşı karşıyayız. Arap ülkelerindeki bazı yetkililer bile şaşkınlıklarını gizleyemedi ve açıklama talep etti” dedi.
Ardından ekledi: “İşgalle yüzleştiğimizde, her konumdan ona karşı durmalıyız.”
Lübnan’a dair değerlendirmesinde ise Şeyh Naim Kasım, ülkenin İsrail saldırganlığı ve suçları nedeniyle bir fırtınanın ortasında olduğunu belirtti.
Bu saldırıların ABD’nin siyasi, askeri ve medya desteğiyle sürdüğünü söyledi. İsrail’in sivilleri, mühendisleri, aileleri ve çocukları hedef alarak evleri ve ekinleri bombaladığını, bununla Lübnan’ı zayıflatmayı ve kendi planlarını hayata geçirmeyi amaçladığını aktardı. Ancak İsrail’in hedeflerinin kaçınılmaz olmadığının altını çizerek şunları ekledi:
“İsrail hedefler koyar, Amerika ve dünya da baskı uygular. Ama bunları başaracaklarını kim söyleyebilir? Başaramazlar.”
Şeyh Naim Kasım, İsrail’in Lübnan’daki planlarını engelleyen beş noktayı şöyle sıraladı:
''İhlallere karşılık vermemiz beklendi, fakat biz sabırlı davranıp devletin sorumluluğunu esas aldık. ABD’nin desteğiyle Lübnan devletini kendi çıkarlarına göre yeniden inşa etmek istediler. Ancak bizim devletin kuruluşuna aktif katılımımız onları şaşırttı. Savaştan elde edemediklerini siyaset yoluyla kazanmaya çalıştılar. Fakat Hizbullah ve Emel Hareketi’nin güçlü halk desteği ve referandumların silahsızlanmayı reddetmesi nedeniyle bu mümkün olmadı. Ordu ile direnişi karşı karşıya getirmek istediler. Ancak ordu aklıselim davrandı, birlik sağlandı. Çekişmenin lanetli olduğu konusunda ortak bir tutum gelişti. İsrail’in askeri üstünlüğüne rağmen halkın bağlılığı, inancı, fedakârlığı ve direniş azmi, düşmanın projelerini boşa çıkaran eşitlik yarattı. Bu beş unsur onları şaşırttı ve ilerlemelerini engelledi. Çünkü bu halk cesur, inançlı, teslimiyeti reddeden bir iradeye sahip.''
Şeyh Naim Kasım, Lübnan hükümetinin ihmalkâr davrandığını ve İsrail’in egemenlik ihlallerini her oturumda gündeme getirmesi gerektiğini belirtti.
Küçük meselelerle oyalanmak yerine ülkenin yeniden yapılanmasına odaklanılması gerektiğini vurguladı. Yeniden inşa için bütçede özel bir kalem ayrılmadan ülkenin toparlanamayacağını söyledi.
Hizbullah’ın adil parlamento temsilini desteklediğini hatırlatan Şeyh Naim Kasım, bazı partilerin kendi çıkarları için seçim yasasını değiştirmeye çalıştığını belirtti. Bu taleplerin vesayet baskısıyla gündeme geldiğini, dolayısıyla kabul edilemez olduğunu dile getirdi.
Şeyh Naim Kasım, dünyanın farklı ülkelerinden insanların Gazze’deki soykırımı durdurmak için bir araya geldiği Sumud Filosu hareketinin anlamına değindi. Bunun çok önemli bir mesaj taşıdığını söyleyerek, özellikle Arap ülkelerinin İspanya’nın tutumundan ders alması gerektiğini ifade etti.