YDH- Dürzi ruhani lider Şeyh Hikmet el-Haceri, Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi ve uluslararası kuruluşlara, bölgeye uygulanan ablukanın derhal kaldırılması, güvenli insani koridorların açılması ve bölge halkının uluslararası denetim altında kendi kaderini tayin etme hakkını kullanabilmesi çağrısında bulundu.
El-Haceri, Süveyda’da giderek kötüleşen insani duruma dikkat çekerek mevcut durumu “benzeri görülmemiş bir felaket” olarak nitelendirdi.
Vilayeti etkisi altına alan kapsamlı ablukanın yaşamın her alanını felç ettiğini belirten lider, sağlık hizmetlerinden eğitime, temel altyapıdan kamu hizmetlerine kadar yaşamın durma noktasına geldiğini vurguladı.
Güney halkının kamu hizmetlerindeki çöküşten dolayı büyük sıkıntı yaşadığını ifade eden el-Haceri, maaş ve emeklilik ödemelerinin kesildiğini, devlet kurumlarının merkezi internet erişiminin kapatılması ve resmi belgelerin düzenlenmesinin askıya alınması nedeniyle işlevsiz hale geldiğini aktardı.
Binlerce üniversite öğrencisinin ise mezhepçi kışkırtmalar ve tekrar eden saldırılar nedeniyle eğitimlerine geri dönemediğini belirtti.
Sağlık sektöründe ciddi bir bozulma yaşandığını dile getiren el-Haceri, tıbbi personelin hedef alınması ve sağlık tesislerinin tahrip edilmesi nedeniyle birçok hastanın ilaç ve tıbbi malzeme eksikliğinden hayatını kaybettiğine dikkat çekti.
El-Haceri, insani yardımın girişine izin verecek ve dış dünya ile güvenli iletişimi sağlayacak uluslararası bir geçiş noktası açılması çağrısında bulunarak, mevcut durumun “insanlığa karşı suç ve soykırım” boyutuna ulaştığını vurguladı.
Önemli bir ayrıntı olarak, el-Haceri Süveyda’yı tanımlarken “Basan Dağı” ifadesini kullandı. Bu isim, günümüz vilayet sınırlarının ötesine geçen, Hauran ve Golan bölgelerini kapsayan tarihsel ve coğrafi bir anlam taşıyor. Kullanım, ayrılıkçı bir bağlam taşımıyor; aksine, onlarca yıl süren marjinalleşme ve dışlanmaya karşı bölgenin coğrafi ve siyasi kimliğini yeniden tanımlama çabası olarak görülüyor.
Gözlemciler, bu söylemin Süveyda topluluklarının kültürel ve siyasi ayrıcalıklarını vurgulama ve yerel haklarını yeni bir anayasal çerçevede talep etme arzusunu yansıttığını belirtiyor. Bu çerçevede, yerel yönetimde gerçek temsil ve yetki devrinin garanti altına alınması gerektiği ifade ediliyor.
Yerel aktivistler, el-Haceri'nin çağrılarının toplulukta geniş yankı bulduğunu, bölge sakinlerinin devlet kurumlarının yokluğu ve hükümetin temel hizmetleri sunmaması nedeniyle kaderleriyle baş başa bırakıldığını hissettiklerini aktarıyor.