Gazze'deki işbirlikçi silahlı milisler nasıl ortaya çıktı?

20 Ekim 2025

Gazze Şeridi'nde, İsrail'le işbirliği içinde hareket eden yeni silahlı çeteler faaliyette. Gazze'deki güvenlik birimleri, savaşın kaotik ortamında kurulan bu yapıları tasfiye etmek amacıyla geniş çaplı bir operasyon başlattı ve çıkan çatışmalarda çok sayıda kişiyi etkisiz hale getirdi.

YDH - Gazze Şeridi'nde kuzeyden güneye uzanan karmaşık bir silahlı çeteleşme var oluyor.

Bu gruplar, yerel halkın "sarı hattın arkası" olarak tanımladığı, İsrail güçlerinin konuşlandığı bölgelerle Filistinlilerin geçişine yasak olan alanlar arasında faaliyet gösteriyor.

Her birinin farklı adı ve lideri olmasına rağmen, hepsi hakkında ortak bir gerkçek bulunuyor: İsrail’le işbirliği. Milisler bu suçlamaları şiddetle reddetse de yalnızca İsrail ordusunun izin verdiği bölgelerde hareket ediyor.

Sahadaki kanıtlar ve medyada çıkan haberler, faaliyetlerinin bu yasaklı alanlarla sınırlı olduğunu ortaya koyuyor.

Güneyden kuzeye uzanan şüpheli ağ

Bu silahlı şebekenin ilk halkası, güneyde Refah kapısı çevresinde faaliyet gösteren Yasir Ebu Şebab liderliğindeki Halk Güçleri adlı grupla başlıyor.

Grup, İsrail’in mayıs ayındaki Refah harekâtının ardından ortaya çıktı. Ebu Şebab ve adamları, bölgeye giren insani yardımların bir kısmına el koyuyor ve doğrudan İsrail’le koordinasyon içinde hareket ediyor.

İsrail basını bu iddiaları açıkça dile getirirken, Ebu Şebab ise tüm suçlamaları kesin bir dille reddediyor.

Bir diğer önemli figür olan Hüsam el-Astal, Han Yunus’ta öne çıkıyor. El-Astal, ağustos ayında “Terörle Mücadele Güçleri” adını verdiği kendi silahlı yapısının kurulduğunu duyurdu. Bu açıklama, el-Astal'ın geçmişte Gazze İçişleri Bakanlığınca İsrail’le işbirliği suçlamasıyla tutuklanmış olması nedeniyle tepki çekti.

Kuruluşundan bu yana el-Astal'ın grubunun, Han Yunus’un güneyinde sivil geçişin yasak olduğu bölgelerde çekilmiş görüntüleri yayımlandı ve bu durum gruba yönelik şüpheleri güçlendirdi.

Gazze kentinin Şucaiye Mahallesi’nde ise Rami Adnan Helles isimli bir liderin komutasındaki başka bir grup faaliyet yürütüyor. Bu yapı, kuzeydeki bazı bölgeleri kontrol altına aldığını kaydederek milis ağının etki alanını genişletme çabasında olduğunu gösteriyor.

Zincir, kuzeydeki Beyt Lahya ve Beyt Hanun civarında Eşref el-Mensi önderliğindeki “Halk Ordusu” isimli grupla tamamlanıyor.

El-Mensi’nin örgütü, Ebu Şebab’ın doğrudan desteğiyle eylül ayında kuruldu. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler, İsrail kontrolündeki yollar üzerinden bu gruba yakıt ve erzak sevkiyatı yapıldığını gösteriyor.

Bu sevkiyat, söz konusu yapılarla İsrail güçleri arasında örtülü bir koordinasyon olduğu savını destekliyor.

İsrail istihbaratının rolü

İsrail güvenlik çevreleri, Gazze’deki bu milis olgusunun İsrail istihbarat kurumlarının, özellikle de iç istihbarat teşkilatı Şin Bet ile İsrail ordusunun 8200. Birimi’nin yönlendirmesi olmaksızın düşünülemeyeceğini belirtiyor. 8200. Birim, elektronik dinleme ve dijital iletişim analizi konusundaki uzmanlığıyla biliniyor.

Kaynaklara göre bazı milis liderleriyle İsrailli subaylar arasındaki temas, şifreli kanallar üzerinden sağlanıyor. Görüşmeler, özellikle ateşkes dönemlerinde sahadaki gelişmelere paralel olarak koordine ediliyor. Bu temasların amacının, grupların hareketlerini İsrail’in güvenlik çıkarları doğrultusunda yönlendirmek ve Hamas üzerinde sürekli bir iç baskı yaratmak olduğu ifade ediliyor.

Güvenlik analistleri, Şin Bet'in savaşın ilk aylarında “gri alanları yönetme” planını devreye soktuğunu bildiriyor. Bu plan, sivil ya da güvenlik kisvesi altında faaliyet gösteren küçük yerel grupları destekleyerek Gazze’nin kritik temas hatlarında bir istihbarat ağı kurmayı amaçlıyor. Bu gruplar gözetleme, bilgi toplama ve sınırlı operasyonlar yürüterek bölgede sürekli bir güvenlik belirsizliği yaratıyor.

Bununla birlikte İsrail medyasında yayımlanan bazı haberler, 8200 Birimi’nin dijital iletişim araçlarını kullanarak mali veya güvenlik baskılarıyla bazı Filistinlileri devşirdiğini ortaya koydu.

Söz konusu şahısların, belirlenmiş bölgelerde görev yapmaları için talimat aldıkları ve faaliyetlerinin insansız hava araçları ile uydu sistemleriyle anlık olarak izlendiği ifade ediliyor.

İstihbarat uzmanları, bu stratejinin nihai amacının yalnızca direniş yapısını içeriden zayıflatmak olmadığını, aynı zamanda gelecekte Gazze’de güvenliği denetleyebilecek paralel oluşumlar inşa etmek olduğunu belirtiyor.

Uzmanlara göre bu yaklaşım, İsrail’in uzun vadeli güvenlik ve siyasi mühendislik stratejisinin bir parçasını oluşturuyor.

Çetelere geniş çaplı operasyon

İsrail, milislerle doğrudan bağlantısı olduğunu reddetse de sahadaki bulgular, bu grupların faaliyetlerinin rastlantısal olmadığını ve organize bir destek ağıyla sürdüğünü gösteriyor. Özellikle İsrail kontrolündeki bölgelerden bu gruplara yakıt ve erzak sevkiyatı yapılması, ilişkinin sistematik olduğuna işaret ediyor.

Geçtiğimiz cuma günü yürürlüğe giren ateşkesin ardından Gazze’deki güvenlik birimleri, savaşın başından bu yana en geniş çaplı operasyonunu başlattı. “İç Güvenliği Yeniden Tesis Planı” kapsamında yürütülen operasyon, savaşın kaotik döneminde İsrail’le işbirliği yapan silahlı grupları tasfiye etmeyi hedefliyor.

Operasyona iç güvenlik teşkilatına bağlı özel birlikler, askeri polis timleri ve saha istihbarat ekipleri katıldı. Ekipler, Gazze’nin doğu mahallelerinde onlarca silahlı kişinin yerini tespit etti. En şiddetli çatışma, kentin doğusundaki Tuffah semtinde, nüfuzlu bir aileye bağlı silahlı grubun deposunda yaşandı.

Saatler süren çatışmaların ardından grup tamamen etkisiz hale getirildi. Operasyon sonucunda 32 kişi öldü, 30 kişi yaralandı ve 24 kişi yakalandı. Ayrıca çok sayıda silah, mühimmat ve şifreli iletişim cihazı ele geçirildi.

Şehab News'in haberine göre güvenlik kaynakları, bu grubun İsrail’le doğrudan temas kurduğunu ve son hava saldırılarında hedeflerin belirlenmesine katkıda bulunduğunu bildirdi.

Operasyon sırasında aralarında bir saha subayının da bulunduğu altı güvenlik mensubu hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler için resmi cenaze töreni düzenlendi.

Yeni güç dengesi ve istikrarsız bir gelecek

Yerel gözlemcilere göre bu operasyon, Gazze’de savaş sonrası dönemin güvenlik yaklaşımını açıkça ortaya koyuyor ve artık İsrail’le doğrudan ya da dolaylı temasta bulunan hiçbir silahlı yapıya müsamaha gösterilmeyeceğini belli ediyor.

Yapılan gözaltılar, milisler arasındaki bağlantı ağını da ortaya çıkardı. Soruşturmalarda bazı kişilerin, Güney Gazze’deki gruplarla doğrudan iletişim kurduklarını itiraf ettiği öğrenildi. Bu durum, operasyonların önümüzdeki günlerde daha geniş bir alana yayılabileceğine işaret ediyor.

Uzmanlar, Refah’tan Beyt Lahya’ya kadar uzanan bu milis ağının artık yalnızca savaş kaosunun bir yan ürünü olmadığını, Gazze’nin güvenlik mimarisi içinde dikkatle tasarlanmış yeni bir yapılanmaya dönüştüğünü düşünüyor.

Aynı kaynaklar, farklı isimlerle hareket eden bu grupların finansman, örgütlenme biçimi ve hareket tarzı açısından benzerlik göstermesinin, arkasında tek bir koordinasyon mekanizmasının bulunduğunu gösterdiğini söylüyor.

'Gri güvenlik' doktrini ve kontrollü kaos

Analistlere göre İsrail, Gazze’de yalnızca Hamas’ı zayıflatmayı değil, aynı zamanda genel güvenlik düzenini yeniden biçimlendirmeyi hedefliyor. Bu kapsamda, “gri alanlarda” faaliyet gösteren yeni silahlı yapılar üzerinden hem iç dengeyi bozacak hem de gelecekte denetim sağlayacak bir güvenlik ekosistemi kurmaya çalışıyor.

Bu yapılar ne tamamen direniş örgütü ne de resmi otoriteye bağlı bir güç olarak tanımlanıyor. Aksine, İsrail’in çıkarlarına göre yönlendirilebilen esnek baskı araçları olarak işlev görüyorlar. Bu nedenle analistler, bu grupları “kontrollü kaosun milisleri” olarak nitelendiriyor.

Gazze toplumu açısından ise tablo daha karmaşık bir hal alıyor. Bu gruplar, bazı kesimlerce “işbirlikçi yapılar” olarak görülürken, kimileri tarafından savaşın yıktığı güvenlik boşluğunu doldurmaya çalışan unsurlar olarak değerlendiriliyor. Bu ikilem, toplumsal güveni zedeliyor ve gelecekteki iç çatışma riskini artırıyor.

Sonuç olarak Gazze, bugün ne tam bir barış içinde ne de yeni bir savaşın eşiğinde bulunuyor. Sahadaki güçler, istihbarat ağları ve yerel milisler birbirine geçmiş durumda ve kent, yıkımın ortasında yeniden tanımlanan bir güvenlik düzeninin laboratuvarına dönüşüyor.