
YDH- Sanad Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Filistin topraklarının işgalinin üzerinden yetmiş yılı aşkın süre geçmesine rağmen veriler, İsrail’in bugün yalnızca füze saldırılarından veya silahlı direnişten değil, aynı zamanda “Yahudi devleti” fikrinin temellerini sarsan demografik kayıptan da endişe ettiğini ortaya koyuyor.
Ajansa göre, Siyonist projenin “nehirden denize kadar Yahudi çoğunluğu” hedefi, uzun süredir uygulanan zorunlu göç ve etnik temizlik politikalarına rağmen zayıflıyor. Mevcut veriler, İsrail’in Filistin’in tarihî topraklarında Yahudi nüfus üstünlüğünü dayatmakta zorlandığını gösteriyor.
Kudüs: Sessiz mücadelenin odak noktası
Sanad’ın aktardığına göre, Kudüs, bu sessiz demografik savaşın en belirgin örneğini oluşturuyor. Kudüs Merkezi’nin verilerine göre, İsrail işgali Ekim 2023 ile Ekim 2025 arasında şehirde 19 yeni yerleşim projesi yürüttü. Bu projeler kapsamında 19 bin 287 yeni yerleşim birimi inşa edildi. Amaç, Filistin mahallelerini kuşatarak genişlemelerini engellemek ve önümüzdeki yıllarda Doğu Kudüs’teki Yahudi yerleşimci sayısını 350 bine çıkarmak.
Ancak bu yoğun yerleşim politikasına rağmen, Kudüslü araştırmacı ve Birzeit Üniversitesi tarih profesörü Nazmi el-Caba, “İsrail, Kudüs’te ve Filistin’in geri kalanında demografik savaşı fiilen kaybetti.” ifadesini kullandı.
Caba, Sanad’a yaptığı açıklamada, “78 yılın ardından Celile hâlâ büyük ölçüde Arap, Nakab Arap çoğunlukta ve Üçgen bölgesi de öyle. Yahudi varlığı sahil ovasıyla sınırlı kaldı; bu da Siyonist demografi projesinin başarısızlığını gösteriyor.” dedi.
Araştırmacı, işgalin Kudüs’te dahi çoğunluk yaratamadığını belirterek, “Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın kubbesinden on kilometrelik bir daire çizsek, o alanın içinde nüfus çoğunluğunun Filistinli olduğunu görürüz.” ifadelerini kullandı.
“Kudüs’te Filistinliler sıkıştırıldı”
Caba, İsrail yönetiminin Kudüslüleri yalnızca 10 kilometrekarelik bir alana hapsettiğini, bunun Doğu Kudüs’ün toplam yüzölçümünün sadece %12’sine denk geldiğini belirtti. Buna karşılık yerleşim birimlerinin kentin %35’ini kontrol ettiğini ifade etti.
Sanad’ın aktardığına göre, söz konusu dar alanda 400 bin Filistinli, 220 bin Yahudi yerleşimciye karşı yaşam mücadelesi veriyor. Bu durum, yaşam standardında ve hizmetlerde ciddi bir uçurum yaratıyor.
Filistin mahallelerinin, Caba’nın ifadesiyle, “yoksulluk ve aşırı kalabalık bölgeler” haline geldiği; İsrail’in resmî verilerine göre, Kudüslülerin %80’inin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bildirildi.
“Demografi İsrail için varoluş meselesi”
Lid kentindeki Halk Komitesi üyesi ve insan hakları savunucusu Halid Zabarka, Sanad’a yaptığı açıklamada, İsrail’in demografiyi “varoluşsal bir mesele” olarak gördüğünü belirtti. Zabarka, “İsrail devleti, Yahudi çoğunluğunu korumaya yönelik tüm politikalarını bu ilke üzerine inşa etti.” dedi.
Zabarka, “İşgal yönetimi 1967’de ‘İsrail Demografi Kurumu’nu kurdu. Amaç, Yahudiler arasında doğum oranlarını artırmak, Filistinlilerde ise doğurganlığı azaltmaktı.” bilgisini paylaştı.
Bu politikanın, “aile planlaması programları” ve “ekonomik-sosyal baskı araçları” yoluyla Filistinlileri göçe veya düşük nüfus artışına zorladığını kaydetti.
Zabarka ayrıca, dönemin maliye bakanı Benyamin Netanyahu’nun 2003’te yaptığı bir açıklamayı hatırlatarak, “‘Demografik bir sorunumuz var. Devletin Yahudi karakterinin ortadan kalkmaması için Yahudi çoğunluğu güvence altına almalıyız.’ demişti.” sözlerini aktardı.
Zabarka, İsrail siyasetinde sağ ve solun bu konuda ayrışmadığını da vurgulayarak, “Tüm siyasi yelpaze Filistin demografik tehdidi konusunda hemfikir, yalnızca çözüm yöntemlerinde farklılaşıyor.” ifadelerini kullandı.
Göç eden yerleşimciler, kalan Filistinliler
Kudüslü araştırmacı Nasır el-Hedmi, Sanad’a verdiği demeçte, demografik krizin özellikle Kudüs’te derinleştiğini belirtti. Hedmi, “İsrail, şehirdeki yüksek yaşam maliyeti nedeniyle Yahudi yerleşimcileri burada kalmaya ikna edemiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Buna rağmen Filistinlilerin baskılara ve yıkımlara rağmen inşaat yapmayı sürdürdüğünü vurgulayan Hedmi, “İşgal belediyesi dahi 30 ila 35 bin ruhsatsız konutun bulunduğunu, bu evlerde yaklaşık 150 bin Kudüslünün yaşadığını kabul etti. Bu, tüm zorluklara rağmen olağanüstü bir direnci gösteriyor.” dedi.
Hedmi, İsrail’in demografik dengeyi lehine çevirmek için “dramatik adımlar atabileceği” uyarısında bulunarak, “İşgal yönetimi, yaklaşık 170 bin Kudüslüyü belediye sınırlarının dışına çıkarıp, Maale Adumim ve Giv’at Ze’ev gibi büyük yerleşim bölgelerini Kudüs’e dahil etmeyi planlayabilir.” değerlendirmesini yaptı.
Sonuç: Demografik savaşın kaderi
Sanad Haber Ajansı, tüm bu göstergelerin, hızla ilerleyen yerleşim projelerine rağmen İsrail’in Filistin’in tarihî topraklarında istikrarlı bir Yahudi çoğunluğu koruma kapasitesini giderek kaybettiğine işaret ettiğini bildirdi.
Ajansa göre, Filistinlilerin doğurganlık oranı artarken ulusal bilinç de genişliyor. Buna karşılık, İsrail toplumunda “demografik dengeyi lehimize çevirebiliriz” inancı zayıflıyor.
Sanad, sonuç olarak askeri savaşların İsrail açısından kazanılabilir olsa da demografik savaşın yönünün farklı bir doğrultuda ilerlediğini; bu sürecin Filistinlilerin lehine geliştiğini belirtti.
Ajans, “Her şeye rağmen sayıca, ruhta ve toprakla bağda en güçlü olanlar hâlâ Filistinliler.” ifadeleriyle haberini tamamladı.