
YDH - Venezuela, olası bir dış müdahale tehdidine rağmen sakinliğini koruyor. Halk, yıllardır süren ekonomik ambargo, sabotajlar ve siyasi baskılar karşısında hayatta kalma ve direniş konusunda büyük bir deneyim kazandı. Gazeteci Clodovaldo Hernández'in aktardığına göre devlet kurumları da bu süreçte dayanıklılığını artırarak iç ve dış saldırılara karşı daha etkili tepki vermeyi öğrendi. ABD’nin ve müttefiklerinin hesapları yine boşa çıktı; Venezuela halkı direnişine devam ediyor.
Bugün herhangi bir Venezuela kentinde, genellikle yalnızca 24 Haziran ya da 5 Temmuz gibi ulusal bayramlarda görülen teçhizat ve silahlarla donatılmış bir askeri konvoyla aniden karşılaşmak mümkün. Ancak dikkat çeken asıl unsur araçlar ya da silahlar değil; onları kullanan ve onlara eşlik eden insanlar: askerlerle sivillerin oluşturduğu karışık bir topluluk.
Bu, çoğu geçit töreninde ya da tatbikatta görülen profesyonel askerlerin ya da zorunlu hizmetteki erlerin klasik bir seferberliği değil. Subayların ve erlerin yanı sıra, milis üyeleri -yani sınırlı askeri eğitim almış siviller- ve aralarına yeni katılmış vatandaşlar da yürüyor. Birçoğu hâlâ sivil kıyafetli; ilk kez bir zırhlı araçta ya da Çin yapımı Beiben 6×6 kamyonunda (2629 modeli) yolculuk etmenin nasıl bir his olduğunu yaşıyor.
Başkan Nicolás Maduro’nun “halk-ordu-polis kaynaşması” adını verdiği sivil-askeri birlik görüntüsü başlı başına dikkat çekici. Özellikle de milislerin ve yeni katılanların arasında çok sayıda yaşlı insanın ve her yaştan kadının bulunması, onların olası bir ABD askeri saldırısına karşı hazırlanma görevini üstlenmeleri bakımından önem taşıyor. Daha da çarpıcı olan ise bu konvoyların geçtiği şehirlerin olağan, hatta canlı kalmaya devam etmesi.
Ülkenin geniş kapsamlı ve yoğun acil durum planları, her türlü istikrarsızlaştırma girişimine, kumpasa ve komploya on yılı aşkın süredir direnen halkın günlük yaşamını kesintiye uğratmıyor. İnsanlar çalışmaya, eğitim görmeye devam ediyor; eğlenceden de vazgeçmiyor. Gece kulüpleri, konserler, plajlar, parklar ve meydanlar hâlâ dolup taşıyor. Venezuelalıların neşeli ruhu sapasağlam. Eğer denizde gerçekleştirilen yargısız infazlar, kuşatma taktikleri ve psikolojik operasyonlarla amaçlanan panik yaratmak, halkı süpermarketlere hücum ettirmekse, bu plan tamamen başarısız olmuş durumda.
Ülke en yüksek teyakkuzda, ancak paniğe kapılmadan. Kimi çevreler, bunun dünyanın en güçlü ordusunun -çoğu zaman hiçbir gerekçe olmaksızın birçok ülkeyi yerle bir etmiş bir gücün- yarattığı tehdidin ciddiyetini yeterince kavrayamamaktan kaynaklandığını öne sürüyor. Ancak diğerleri, bunun halkın derin bilincinin bir göstergesi olduğunu düşünüyor; çünkü düşmanın önce zihinleri işgal etmeye çalıştığını, ancak ondan sonra toprağa adım atabileceğini anlıyorlar.
19 Ekim’de, savaş gemileri ve denizaltılar Venezuela’yı hedef almışken, Kolombiyalı-Amerikalı şarkıcı Nicky Jam, başkentin güneyindeki ve başkentin savunma gücünün büyük bölümünü barındıran ana askeri kompleks Fuerte Tiuna’nın yakınındaki Caracas Simón Bolívar Anıt Stadyumu’nda 30 bin neşeli ve sakin hayranı önünde sahne aldı.
Uzun süredir ABD müdahalesi çağrısı yapan Venezuela muhalefetinin o kesimi, bu olasılığın hiç olmadığı kadar yakın göründüğü düşüncesiyle coşkuya kapıldı. Ancak ilk heyecanın ardından sabırsızlık, hatta hayal kırıklığı dalgası geldi; çünkü olaylar beklendiği gibi gelişmedi.
Bu gergin bekleyişin ortasında yeni bir kıvılcım belirdi: aşırı sağ lider María Corina Machado’ya verilen Nobel Barış Ödülü. Fakat bu karar, tuhaf bir etki yarattı. Ülke içinde tepkiler sönük, hatta neredeyse yok denecek kadar azdı; bu da Machado’nun, danışmanlarının iddia ettiği gibi karizmatik bir figür olmadığını ve desteğini esasen ülkenin en katı, emperyalizm yanlısı kesimlerinden aldığını ortaya koydu.
Uluslararası düzeyde ise açıklamaları, onun ABD ve Siyonist çıkarların bir temsilcisi olduğunu, Benjamin Netanyahu’ya destek verdiğini ve barış için değil, Venezuela’daki iç çatışmayı derinleştirmek için çaba harcadığını doğruladı. Machado ödülü, Başkan Maduro’yu devirmek için belirleyici bir dönüm noktası olarak sundu; birlikten, uzlaşıdan değil, intikamdan, cezalandırmadan ve yenilmiş rakiplerin peşine düşmekten söz etti.
Machado ve destekçileri, José Gregorio Hernández ile Carmen Rendiles’in (Venezuela’nın ilk aziz ilan edilen Katolikleri) kutsanmasını bile şiddetli bir politik gösteriye dönüştürmeye çalıştı. Oysa bu tören toplumun geniş kesimlerini bir araya getirmişti. Protesto girişimleri ülke içinde etkisiz kaldı, ancak İtalya’da çirkin bir hâl aldı; burada Machado taraftarlarından öfkeli bir grup, eski Büyükelçi Roy Chaderton’a bir kilisenin içinde sözlü saldırıda bulundu. Barış yanlısı bir hareketin sergileyeceği bir davranış olmaktan oldukça uzaktı.
En uç muhalefet çevrelerinin propagandacıları, kendilerini tarafsız olarak sunan bazı sözde analistlerle birlikte, savaş gemilerinin konuşlandırılmasının, küçük teknelerin bombalanmasının ve özellikle de işgal tehdidinin toplu paniğe yol açacağını, devrimci hükümetin ve kamu kurumlarının birliğini sarsacağını öngörüyordu.
Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Ülke sakinliğini koruyor, devlet ise uyum içinde çalışmayı sürdürüyor. Bolivarcı sürecin başlangıcından bu yana, özellikle de son on yılda biriken deneyim, hem halkı hem de yöneticileri güçlendirdi.
Halkın kararlı ama soğukkanlı tepkisi, yıllardır süren yoğun direniş hazırlığının bir yansıması. Bu hazırlık, Barack Obama’nın 2015 tarihli kararnamesiyle Venezuela’yı ABD’nin ulusal güvenliğine yönelik “alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit” olarak tanımlamasının ardından başladı. Ardından yaklaşık bin tek taraflı yaptırım, ekonomik ablukalar ve CITGO ile diğer varlıklara el konulması geldi.
O yıllar boyunca ülkede kalan Venezuelalılar, eskiden ithal edilen pek çok ürünü üretmeyi öğrenmek zorunda kaldı; hayatta kalma becerilerini keskinleştirdi ve özellikle komünal sistem aracılığıyla yeni toplumsal örgütlenme biçimlerini geliştirdi. Kısacası, savaş ekonomisinin ne olduğunu artık çok iyi biliyorlar. Böylesine çok acı çekmiş bir halkı korkutmak için psikolojik operasyonlar pek uygun bir araç değil.
Aynısı hükümet için de geçerli. Darbe girişimlerinden işgal denemelerine, renkli devrimlerden suikast planlarına, petrol sanayisine yönelik sabotajlardan ülke genelinde yaşanan elektrik kesintilerine, para saldırılarından zorunlu göçe kadar her tür saldırıya maruz kaldı. Her olay, direniş ve etkili karşılık verme konusunda yeni dersler kazandırdı. Güvenlik güçleri bu planları tespit etme ve etkisiz hale getirme konusunda daha yetkin hale gelirken, diplomasi de bunları uluslararası alanda teşhir etme kabiliyetini geliştirdi.
Her zamanki gibi, bu komploları planlayanlar hem Venezuelalı halkı hem de hükümetini hafife aldı. ABD elitleri, onların müttefikleri ve bağımlı ortakları, kendilerini sürekli başarısızlığa sürükleyen o üstünlükçü zihniyetten kurtulamadı. ABD’nin yanlış hesaplarının üzerinden neredeyse 27 yıl geçti. Biz direnmeye devam ediyoruz.
Clodovaldo Hernández, yükseköğretim alanında deneyime sahip gazeteci ve siyasal analist. 2002 yılında Ulusal Gazetecilik Ödülü’nü kazandı. “Reinventario” (şiir ve öyküler), “De genios y de figuras” (gazetecilik portreleri) ve “Esa larga, infinita distancia” (roman) adlı kitapların yazarı.
Çeviri: YDH