
YDH- El-Ahbar'ın haberine göre, en az bir milyon Iraklının ölümünden sorumlu savaş suçlusu, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, bu kez ABD’nin “Barış Konseyi” adıyla Filistin’e dayatmaya çalıştığı yeni planın bir parçası olarak yeniden sahneye çıktı.
El-Ahbar'a göre, bu plan, özünde bir “manda formülü” –yani sömürgecilik modelinin modern versiyonu– dayatmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor.
Üstelik Amerika’nın bölgeye ve halklara karşı yürüttüğü kirli savaşların sürekli ortağı olan Blair, hâlâ “göreve hazır” durumda; üstelik yalnızca Filistin dosyasında değil.
El-Ahbar’ın edindiği bilgilere göre, Blair’in önümüzdeki hafta Beyrut’a yapacağı ziyaret için hazırlıklar sürüyor. Henüz niteliği veya uyruğu belli olmayan bir heyetin başkanlığında gelmesi beklenen Blair’in, Gazze dosyasında kendisine yardımcı olan uzman ekibini de beraberinde getireceği tahmin ediliyor.
Konuya yakın kaynaklar, “Blair’in üç cumhurbaşkanıyla görüşmesinin planlandığını, ancak tarihlerin henüz netleşmediğini” aktardı.
Ziyaretin amacı ve Blair’in taşıdığı olası mesaj bilinmiyor.
Ancak bazı siyasi çevreler, Blair’in, Gazze’de olduğu gibi Lübnan’a dayatılması planlanan yeni bir sömürge düzeninin uygulanmasını denetlemekle görevlendirilebileceğini öne sürüyor.
Ziyaretin, Amerikalıların Lübnan’ın güney sınırındaki geleceğe dair planlarıyla bağlantılı olduğu belirtiliyor.
Özellikle “güney bölgesini ekonomik, turistik, sanayi ve tarım yatırımları için cazibe merkezi hâline getirme” iddialarıyla gündeme gelen ve bölgenin işlerini yönetmek üzere “sivil bir konsey kurulması” önerisini içeren projeyle ilişkili olabileceği konuşuluyor.
Öte yandan sızan bilgilere göre, İsrail hükümeti, ABD yönetimine Lübnan hükümetine verdiği desteği kesmesi için baskı yapıyor.
Tel Aviv, Beyrut yönetiminin “Hizbullah’ın silahları konusunda olduğu gibi, taahhütlerini yerine getirmekte ciddi davranmadığını” sık sık ileri sürüyor.
İsrail ayrıca, Cumhurbaşkanı Josef Aun’un dolaylı müzakereler talebini “Hizbullah’a zaman kazandırma manevrası” olarak nitelendiriyor ve “İsrail’in bu duruma uzun süre sessiz kalamayacağı” görüşünü dile getiriyor.
Düne kadar Lübnan’a ulaşan tüm göstergeler, İsrail’in gerilimi tırmandırma niyetine ve çatışmanın giderek tehlikeli bir boyut kazandığına işaret ediyordu.
Hizbullah’ın askeri gücünü ve kapasitesini yeniden inşa ettiğine dair haberler sık sık gündeme geliyor.
Bu haberlerin Blair’in beklenen ziyaretiyle çakışması, Lübnan’da hem Hizbullah’ı hem de devleti hedef alan, onları geri adım atmaya ve Trump döneminden kalan planın –özellikle Lübnan ayağının– uygulanmasını kabul etmeye zorlayabilecek bir gerilim olasılığını güçlendiriyor.
Üstelik bu planın maddeleri arasında, Blair’in denetleyeceği uluslararası bir organ kurulması fikrinin de yer aldığı öne sürülüyor.
El-Ahbar, tüm bu gelişmelerin ortasında, Lübnan’ın resmî makamlarının zayıf ve kararsız bir görüntü sergilediğini gözlemledi.
Cumhurbaşkanı Josef Aun, görüşmelerinde sürekli olarak müzakere niyetini vurguluyor; ancak henüz biçim ya da çerçeve konusunda hiçbir karar alınmış değil.
Genel müzakere ilkesi dışında üzerinde mutabık kalınmış bir anlaşma da bulunmuyor.
Bu arada güvenilir kaynaklar, “Cumhurbaşkanı Aun’un, Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü Başkanı Paul Salem dâhil bazı isimleri yaklaşan müzakere heyetinde ülkeyi temsil etmek üzere belirlediğini” bildirdi.
Bu gelişme, Aun’un yakın çevresinde şaşkınlık yarattı.
Zira Salem sadece bir teknokrat veya uzman olarak değil, politik bağlantıları olan bir isim olarak görülüyor.
Bu nedenle, heyetin temsil seviyesinin teknik düzeyin ötesine geçip siyasi isimleri de kapsayacak biçimde genişletilip genişletilmeyeceği merak konusu.