Hamas ve Hizbullah’ın Yahudi çetelerden aldığı dersler

08 Kasım 2025

''Modern direnişte, sivil ve askeri alanların bütünleşmesi öne çıkar. Tıpkı Hagana’nın 1940’larda yeraltı fabrikaları kurması gibi, Hamas da tünelleri yeraltı silah atölyelerine dönüştürdü. Hizbullah zamanla, Hagana’nın müstahkem yerleşimlerine benzer şekilde, karmaşık sığınak ve depo ağı kurdu.''

YDH- El-Ahbar'da yer bulan analizinde Kasım S. Kasım, asimetrik savaşın, modern teknolojinin ötesinde, örgütlenme, gizlilik ve halk desteğiyle şekillendiğini açıkladığı yazısında, İngiliz Mandası dönemi Siyonist askeri örgütlenmesinin ayrıntılarını ve önemini (örneğin Hagana’nın silah üretimi, Palmach’ın elit komandoları, emperyal işbirliğinin silah teminini) anlatıyor. Filistin’de ve Lübnan’da direniş hareketlerinin İsrail’in 1948 öncesi deneyimlerinden aldığı derslerin, günümüz savaş ortamının anlaşılması için kritik önemde olduğunu vurgulayan Kasım, “en doğru işler gizlice yapılır” anlayışının, hem geçmişte hem günümüzde direniş ve savaş stratejisinin temel taşı olduğunu kaydediyor.

20. yüzyıl ortalarında, İngiliz Mandası Filistin’de, Siyonistlerin gizli bir askeri güç kurarak İsrail Devleti’ni inşa etme yönündeki yoğun çabaları yaşandı.

Bu dönemde kullanılan yöntemler, günümüzde Gazze’de Hamas ve Lübnan’da Hizbullah gibi direniş hareketlerinin taktikleriyle dikkat çekici biçimde paralellik taşıyor.

Her iki örnekte de hareketler, gizlilik içinde faaliyet göstererek askeri altyapı oluşturdular ve kendilerinden çok daha güçlü güçlere karşı mücadele etmek üzere gizlice silah temin etmek zorunda kaldılar.

İngiliz Mandası döneminde, Siyonist projenin yükselişiyle birlikte Hagana adlı askeri örgüt, Yahudi yerleşimcilerin savunmasının temel omurgası olarak ortaya çıktı.

1920’de “savunma” amacıyla kurulan Hagana, kısa sürede bu rolün ötesine geçerek Filistinlileri yerlerinden etmeye ve Yahudi göçmenlerin yerleşimini sağlamaya başladı; sonrasında ise İsrail işgal ordusunun ilk çekirdeği oldu. 

936-1939 Büyük Filistin İsyanı sırasında, Hagana ayaklanmayı bastırmak için İngiliz Mandası yetkililerinin yardımına başvurdu.

İngiltere, subayı Orde Wingate’e Siyonist gece birlikleri kurma görevi verirken, Hagana’nın tüfek ve makineli tüfeklerle donatılmış 22 bin kişilik Notrim (Kır Muhafızları) kuvvetini kurmasına izin verdi. İngiliz gözetimindeki bu sınırlı silahlanma, Filistinlilerin silahlanmasını engelleyen İngiliz yetkililerin gözü önünde, Hagana’nın on binlerce genç Yahudi’ye savaş eğitimi vermesini mümkün kıldı.

2. Dünya Savaşı’nın 1945’te sona ermesiyle, Hagana tam anlamıyla gizli bir orduya dönüştü. İngiliz istihbaratı 1942’de Hagana’nın yaklaşık 30 bin savaşçısı olduğunu ve bunların yarısından fazlasına yetecek silaha sahip olduğunu tahmin ediyordu.

Ayrıca Hagana’dan ayrılan Irgun’da bin savaşçı bulunuyordu. Savaş süresince 26 binden fazla Filistinli Yahudi, İngiliz kuvvetlerine katılarak önemli askeri deneyimler kazandı.

1941’de, İngiliz desteğiyle Palmach adlı elit bir komando gücü kuruldu; bu kanat, yüksek eğitimli uzman operasyonlar gerçekleştirebiliyordu. Bu gelişmeler, Araplarla yaklaşan çatışmaya hazırlık için Siyonist insan ve eğitim altyapısını güçlendirdi.

İngiliz Mandası sona ererken, Siyonist liderlik, Araplarla silahlı çatışmanın kaçınılmaz olduğuna giderek daha fazla ikna oldu. Ekim 1947’de Yahudi Ajansı başkanı David Ben-Gurion, yaklaşan savaşa hazırlık için Hagana milislerini ve Siyonist çeteleri düzenli bir orduya dönüştürme planı hazırlattı.

Hagana Genelkurmay’ı, İngiliz sonrası dönemde Yishuv’un siyasi ve askeri hedeflerini içeren bir savaş planı taslağı hazırladı. Siyonistler, karşılarında üç düzeyde Arap gücü olacağını anladı: yerel, düzensiz Filistin direnişi; birkaç bin savaşçıdan oluşan yarı düzenli Filistin gücü; ve komşu Arap devletlerinin düzenli orduları.

Bu nedenle Siyonist liderlik, ideolojik farklılıklara rağmen silahlı gruplarını birleştirmeye çalıştı. 1948’e gelindiğinde Haganah, Irgun ve Lehi güçleri ortak bir komuta altında koordine edildi; bu da İsrail devletinin ilanıyla ordunun resmi kuruluşuna zemin hazırladı.

Tarihçiler, o dönemdeki Siyonist stratejisini “silahlı bir ulus” doktrini olarak tanımladı; yerleşim projesini gerçekleştirmek için sivil ve askeri faaliyetlerin tam entegrasyonu esas alındı.

Siyonistlerin askeri güç inşasında en kritik araçlardan biri, İngiliz Mandası yetkililerinin gözü önünden, Filistin içinde gizli silah ve mühimmat fabrikaları kurmaktı.

Hagana liderleri, silahlı bir devlet olmak için İngiltere’nin silah tekelini kırmaları gerektiğini biliyordu. 1938’de, Avrupa’daki artan gerilimlerin ortasında, Hagana operasyon sorumlusu Yosef Avidar, Filistin’e mühimmat üretim makineleri sokmak için plan yaptı.

1938’de Polonya’dan satın alınan on iki özel fişek üretim makinesi gizlice deniz yoluyla Beyrut’a nakledildi ve savaş boyunca orada bir Hagana deposunda saklandı. İngiliz Ordusu’ndaki Yahudi askerlerin yardımıyla, ekipmanlar daha sonra trenle Filistin’e taşındı.

2. Dünya Savaşı sonrası, İngiliz kısıtlamalarının artmasıyla Hagana, gizli silah atölyeleri ve fabrikaları kurma çalışmalarını hızlandırdı. Arşiv belgeleri, 1946-1947 yıllarında Yishuv liderliğinin çiftliklerin ve yerleşim garajlarının altında fabrikalar ağı oluşturduğunu ortaya koyuyor. Bu atölyeler genellikle yeraltı veya inek ahırları gibi tarımsal yapıların içinde gizleniyordu.

1944-1946 arasında Avrupa ve ABD’den gizlice satın alınan ağır ekipmanlarla desteklenen bu yerel endüstri, 1947’nin sonlarında çeşitli mühimmat ve hafif silah üretimine ulaşmıştı. Ekim 1947-Mayıs 1948 döneminde, Haganah’ın gizli atölyeleri 15 binden fazla Sten makineli tüfek, 200 binden fazla el bombası, 130 bin mermili 125 havan topu ve yaklaşık 40 milyon adet 9 mm mühimmat üretti. Bu üretim, savaş öncesi Siyonist savaşçılar için hayati bir kaynak oluşturdu.

En ünlü gizli üretim merkezlerinden biri, Tel Aviv’in güneyindeki Rehovot yakınlarında, 1945’te kurulan Ayalon Enstitüsü idi. Çiftlik altında, tarım kampı kılığında faaliyet gösteren 8 metre derinliğinde yeraltı fabrikasında, İngiliz kamplarına yakın olmasına rağmen, genç işçiler 1945-1948 arasında Sten tabancaları için yaklaşık 2,25 milyon adet 9 mm mühimmat ürettiler. Fișekler “A” harfiyle, Ayalon’a atfen işaretleniyordu.

Fabrika 24 saat boyunca, tam gizlilikle çalışıyordu. İngiliz müfettişleri kandırmak için hayali bir kibbutzda çamaşırhane kurma bahanesi kullanıldı. Şlomo Hillel liderliğindeki Yahudi İzci Hareketi’nden gençler burada çalışıyor, yer üstünde normal tarım hayatı sürdürüyormuş gibi davranarak gizlice mühimmat üretiyordu (Yediot Ahronot, 18.09.2023).

Bu gizli çalışma ruhu, 1945’te New York’ta, Ben-Gurion’un da katıldığı toplantıda, Haganah operasyonlarını finanse etmek için ABD’deki Yahudi iş adamlarını harekete geçiren Amerikan ekibinden Rudolph Sonborn tarafından doğrulandı. Sonborn, anılarında “O tarihi günde, Haganah adlı gizli bir örgütün Amerikan kolu olmamız istendi... Hazır olmamız gerektiğini biliyorduk” ifadelerini kullandı.

Siyonist liderlik, yerli üretimin yanında, uluslararası silah ambargosunun aşılması için yurt dışından gizli silah satın alma kampanyası başlattı. ABD ve BM, Kasım 1947’de Filistin’in bölünmesi kararını desteklese de, taraflara silah ambargosu uyguladı.

Yahudi Ajansı öncülüğünde, Doğu ve Batı Avrupa’dan para toplayıp silah satın almak için küresel gizli kampanya başlatıldı. Nazi Soykırımı sonrası dünya Yahudilerinin sempatisi, ABD’deki büyük Yahudi topluluklarını mali ve siyasi destek kaynağına dönüştürdü.

1948 başlarında Golda Meir, ABD’de bağış toplama turuna çıktı. Kısa sürede, Ben-Gurion’un talebinin iki katı olan 50 milyon dolar toplandı; ikinci turda 50 milyon dolar daha sağlandı. Tarihçi Benny Morris’e göre, bu fonlar, Nisan-Ekim 1948 savaşlarında belirleyici olan Çekoslovakya’dan silah alımında kullanıldı. Ben-Gurion, “Çek silahları bizi kelimenin tam anlamıyla kurtardı” diyerek bunu doğruladı.

Doğu Bloku, Batı Avrupa ve Latin Amerika’da karmaşık aracı ve kaçakçı ağları silah temin etti. Hagana ajanları, savaş sonrası Batı ordularından fazla teçhizat satın almak için paravan şirketler kullandı; nakliye uçakları, tanklar ve eski savaş uçakları Filistin’e kaçırıldı.

Silah alımları sadece Yahudilerle sınırlı kalmadı; Yahudi olmayan destekçiler de yer aldı. Örneğin, Amerikalı Protestan iş adamı Charles Winters, 1948’de Haganah için üç B-17 bombardıman uçağı satın aldı ve birini İsrail’e uçurdu; daha sonra silah kaçakçılığı suçundan yargılandı.

Kasım 1947 sonlarında, Haganah’ın cephaneliğinde yaklaşık 10 bin 600 tüfek, 3 bin 600 Sten makineli tüfek, 775 hafif makineli tüfek, 157 orta makineli tüfek, 16 tanksavar topu, 700’den fazla 5 cm’lik havan topu ve 84 adet 7,5 cm’lik havan topu bulunuyordu. Ağır top ve tanklar yoktu; ancak ilkel zırhlı araçlar ve hafif keşif uçaklarına sahiptiler. Mühimmat nispeten sınırlıydı, ancak yerel üretim ve kaçak silah sevkiyatları hızla açığı kapattı.

Aynı dönemde, Yishuv, Arap saldırılarına karşı yerleşimlerde güçlü savunma altyapıları oluşturdu. Benny Morris, yaklaşık 250 Yahudi kırsal yerleşiminin hendekler, beton barınaklar, dikenli teller ve mayın tarlaları ile tahkim edildiğini belirtmişti. Bölge sakinleri organize acil durum planlarıyla savunmaya hazırlandı. Yerleşim polisi (İngiliz komutası altında resmen olsa da) bu tahkimatta rol oynadı ve yaklaşık 6 bin 800 tüfek ile 48 makineli tüfek yerleşimlere dağıtıldı.

Böylece, bölünme kararı sonrası patlak veren savaşta, Filistinliler iyi örgütlenmiş, üstün silah ve iletişim altyapısına sahip, güçlü bir Siyonist askeri yapı ile karşılaştı. Filistin ulusal hareketi ise, İngiliz baskısı ve iç bölünmeler nedeniyle birleşik bir milis gücü oluşturamadı; farklı silah ve eğitim seviyelerine sahip, merkezsizleşmiş gruplarla sınırlı kaldı.

14 Mayıs 1948’de Ben-Gurion, İsrail Devleti’ni ilan etti. Siyonist milisler, düzenli bir ordu olan 'İsrail Savunma Kuvvetleri’ne'* dönüştü. Ben-Gurion, tüm silahlı örgütleri feshedip yeni orduya entegre eden kararnameyi derhal yayımladı.

Bağımsızlık ilanı arifesinde günlüklerine şöyle yazdı: “Öğleden sonra saat dörtte İsrail Devleti ilan edildi... kader artık güvenlik güçlerinin elinde.”

Bu, yıllar süren gizli askeri hazırlıkların devletin bekasını belirleyeceğini gösteriyordu.

İlan sonrası, Siyonistler Arap ordularına karşı çetin çatışmalara girdi. Kayıplara rağmen, örgütlenme, üstün silahlar ve uluslararası gizli destekle üstünlük sağladılar. 1948 yazında ikinci safhaya giren savaşta, Doğu Avrupa’dan ağır top ve uçak sevkiyatları geldi; güç dengesini değiştirdi.

Bu deneyimler, günümüz Hamas ve Hizbullah’ın gizli direniş hareketleriyle benzerlik taşıyor. Farklı hedef ve bağlamlarda olsalar da, her iki hareket kuşatma koşullarında askeri güçlerini gizlice inşa etti.

Gazze İslami Direnişi - Hamas, dış kaynakların kesileceğini görüp yerel mühendislik ve üretim sistemleri kurdu. Tıpkı Hagana’nın 1940’larda yeraltı fabrikaları kurması gibi, Hamas da tünelleri yeraltı silah atölyelerine dönüştürdü. Son saldırılar, bu yerel üretimin binlerce savaşçının karmaşık operasyonlar yürütmesini sağladığını gösterdi.

Lübnan İslami Direnişi - Hizbullah ise, 1980’lerden beri cephaneliğini gizlice inşa etti. İran ve Suriye’den destek aldı, ama silahlarını İsrail istihbaratından saklamak zorundaydı. Zamanla, Hagana’nın müstahkem yerleşimlerine benzer şekilde, karmaşık sığınak ve depo ağı kurdu. İsrail’in İran’dan Lübnan’a silah konvoylarına yönelik bombalama girişimleri çoğunlukla başarısız oldu. Bu başarı, Hagana’nın İngiliz ambargosunu aşmadaki başarısına benzer.

Modern direnişte, sivil ve askeri alanların bütünleşmesi öne çıkar. Hagana, Yahudi sivil toplumunun yerleşim, eğitim ve bağışlarla savaşa katkısını esas aldı.

Benzer şekilde, Hamas ve Hizbullah, mücadeleyi günlük hayatın parçası sayan halk tabanlarına dayanır. Savaşçılar halktan çıkar; finansman yerel bağışlardan ve dış ağlardan sağlanır.

Bu sivil-asker iç içeliği, günümüzün asimetrik savaşının sadece teknolojik cephanelikten değil, gizli örgütlenme ve halk iradesinden beslendiğini ortaya koyar.

1948’de dünya, İsrail’in kuruluşuyla birlikte silahlı ve savaşa hazır bir güç olarak aniden sahneye çıkmasına şaşırdı. Ancak bu sürpriz, yıllarca süren, hem İngilizlerin gözü önünde hem de arkadan yapılan gizli kaynak, silah ve eğitim teminine dayanıyordu. Bu deneyim, gizlice kendi gücünü inşa edenin savaşta kaderi değiştirebileceğini gösterdi.

Günümüzde Hamas ve Hizbullah da aynı yöntemi sürdürüyor. Gizli operasyonlar üzerine kurulu İsrail, şimdi tünellerden yerel roket üretimine, ambargonun engellerini aşmaya kadar benzer stratejilerle mücadele ediyor. İsrail, kuruluşunda meşru gördüğü yöntemleri bugün terörizm olarak tanımlıyor.

Tarih farklı şekillerde tekerrür eder; ancak kesin olan şu ki, irade ve inisiyatif savaşı belirler. “En doğru işler gizlice yapılanlardır” sözü, direnişin bugün de yarının savaşına hazırlanmak için gizlice çalıştığını vurgular. İsraillilerin 1948’de Filistinlilere zorla içirdiği kadehten kendilerinin de içmesi kaçınılmaz bir kader olarak yaklaşmaktadır. 

Çeviri: YDH

*İsrail işgal varlığının, askeri yapılanmasını “Savunma Kuvvetleri” olarak tanımlaması, salt bir terminolojik tercih olmaktan öte, derin bir algı yönetimi ve jeopolitik stratejinin temel unsurlarından biridir. Bu adlandırma, saldırganlık ve yayılmacı dış politika pratiklerinin meşrulaştırılması amacıyla uluslararası kamuoyunda oluşturulan sistematik bir emperyal bilinç manipülasyonudur. Bu isimlendirme, sadece askeri değil, aynı zamanda psikolojik savaşın da bir parçasıdır; karşı tarafın haklı direnişi “terörizm” olarak damgalanırken, işgalci güç “savunma” maskesi takar. (çev.)