ABD'nin Şam'da üs planı: Davut Koridoru'nun yeni halkası mı?

09 Kasım 2025

"Şam’da askeri üs kurulması, işgalci İsrail'in Suriye’deki güç dengesini kendi lehine çevirmeyi ve Tel Aviv’in güvenliğini kalıcı biçimde sağlamayı amaçlayan projeler zincirinin yeni bir halkası olarak değerlendirilmeli."

YDH - ABD, Şam’ın batısındaki stratejik Mezze bölgesinde askeri üs kurmaya hazırlanıyor. Resmi olarak “istikrarı sağlama” gerekçesiyle açıklanan planın, aslında İsrail’in güvenliğini pekiştirmeyi ve Washington’un bölgedeki nüfuzunu kalıcılaştırmayı amaçladığı görülüyor. Islam Times portalının aktardığına göre Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimi konuyu kamuoyundan gizlemeye çalışırken, üs anlaşmasının teknik ayrıntıları üzerinde görüşmelerin sürdüğü belirtiliyor. Uzmanlara göre bu adım, ABD’nin Irak’taki üslerine bağımlılığını azaltmak ve Türkiye’nin Suriye’deki etkisini dengelemek gibi daha geniş bir stratejik planın parçası.

ABD Başkanı Donald Trump, ilk başkanlık döneminde birkaç kez Amerikan güçlerinin Suriye’den çekilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Ancak silahlı grupların yeniden güç kazanması Washington’un politikalarını tamamen değiştirdi.

Artık yalnızca çekilme planı gündemden kalkmakla kalmadı, Amerikalılar Suriye topraklarındaki askeri varlıklarını genişletme niyeti de gösteriyor.

Reuters’a konuşan kaynaklar, Washington’un Şam’da kilit bir hava üssünde askeri varlık tesis etmeye hazırlandığını bildirdi.

Kaynaklara göre söz konusu üs, Suriye ile İsrail arasında ABD arabuluculuğunda yapılan bir saldırmazlık anlaşması kapsamında “gerilimi azaltma bölgesi” ilan edilmesi planlanan alanların girişinde yer alıyor.

Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejiminden bir yetkili, ABD’ye ait C-130 nakliye uçaklarının pistin durumunu değerlendirmek için bölgeye keşif uçuşları yaptığını doğruladı.

Bir ABD yetkilisi, operasyonel güvenlik gerekçesiyle üssün adının ve konumunun açıklanmamasını talep ederken, gayriresmî kaynaklar Şam’daki stratejik el-Mezze bölgesini muhtemel yer olarak işaret etti.

Amerika'nın bu yeni planı, ABD’nin Lübnan ve İsrail’de yürüttüğü ateşkes gözetim görevlerine benziyor. Daha önce duyurulmamış bu girişim, Esed'in geçen yılın sonlarında devrilmesinin ardından Şam’ın ABD ile ilişkilerine yönelik stratejik bir yeniden değerlendirmeye işaret ediyor.

Anlaşmayı gizli tutma çabası

Ahmed eş-Şaraa (eski adıyla Ebu Muhammed el-Colani) liderliğindeki yeni Suriye rejimi, ABD üssüyle ilgili bilgileri kamuoyundan saklamaya çalıştı. Amaç, hükümeti bağımsız göstermek ve dış güçlere bağımlı olduğu izlenimini reddetmekti.

Dışişleri yetkililerinden biri, haberleri resmen yalanlayarak “Yeni Suriye, ulusal egemenlik ve karşılıklı saygı ilkeleri temelinde uluslararası işbirliğini geliştirmeye devam edecek” açıklamasını yaptı.

Buna karşın iki Suriye askeri kaynağı haberin özünü reddetmedi; görüşmelerin şu ana kadar lojistik kullanım, gözetleme, yakıt ikmali ve insani operasyonlar gibi teknik konulara odaklandığını doğruladı.

Yetkililer, tesisler üzerinde tam kontrol ve egemenliğin Şam’da kalacağını vurguladı.

Ancak bu güvencelere rağmen rejimin ABD üssünün kurulmasına zımnen onay verdiği, anlaşmanın kapsamını küçülterek etnik ve milliyetçi tepkileri önlemeye çalıştığı görülüyor.

Haber, ABD Başkanının pazartesi günü Colani ile Beyaz Saray’da görüşmesi öncesinde geldi. İç savaşın başlangıcından bu yana bir Suriye devlet başkanının ABD’ye yaptığı ilk resmî ziyaret olarak kayıtlara geçen bu buluşmanın, ekonomik yaptırımların kaldırılması ve savaş yıkımının ardından yeniden inşa planları üzerine odaklanması bekleniyor.

Uzmanlar, askeri üs anlaşmasının da görüşmenin resmî gündeminde yer almayan, fakat kilit bir başlık olduğunu belirtiyor.

Üssün kurulması kamuoyuna “Suriye’de istikrarı güçlendirme hamlesi” olarak sunulsa da, analizler bu güvenlik anlaşmasının arkasında çok daha karmaşık hedeflerin bulunduğunu gösteriyor.

Suriye-İsrail çatışmalarını önleme iddiası

ABD yetkilileri, bu askeri üssün amacının Suriye ile İsrail rejimi arasında gelecekteki gerilimleri önlemek olduğunu öne sürüyor. Ancak pek çok gözlemciye göre bu, Amerikalıların Şam’ın en güvenli ve en stratejik bölgesinde varlık tesis etmek için hesaplanmış bir adımı.

Tel Aviv ile Şam arasındaki gerilimleri önleme iddiası, her iki tarafın da saldırgan tutumda olması durumunda anlam kazanabilir. Oysa Colani rejimi, son on bir aydır İsrail rejiminin art arda gerçekleştirdiği saldırılar karşısında sessiz kalıyor.

Bu pasif tutum, Tel Aviv’i daha cüretkâr biçimde hareket etmeye ve başkent yakınlarındaki Kuneytra gibi hassas bölgelere saldırılarını genişletmeye teşvik etti. Savunma Bakanlığı binası ve diğer güvenlik tesislerine yönelik doğrudan saldırılara bile Şam’dan ciddi bir yanıt gelmedi.

Sonuç olarak, İsrail rejiminin Suriye topraklarındaki yayılmacı hamleleri kesintisiz devam ediyor. ABD’nin Şam’daki varlığı gerçekte bu işgali meşrulaştırmak için bir perde işlevi görüyor.

“Çatışmayı önleme” bahanesiyle Washington, Tel Aviv açısından kritik öneme sahip bir bölgede askeri ve siyasi etkisini pekiştirmeye çalışıyor.

Mezze’nin stratejik önemi

Washington’un Şam’ın batısındaki stratejik Mezze bölgesinde üs kurma planı, dikkatle hesaplanmış bir hamle olarak değerlendiriliyor.

Mezze, başkentin güvenlik ve strateji açısından en hassas bölgelerinden biri. Coğrafi konumu nedeniyle Şam Uluslararası Havalimanı’na ve Akdeniz kıyısına uzanan ana ulaşım yollarını kontrol ediyor.

Mezze, Suriye’nin birçok güvenlik, istihbarat ve devlet kurumuna ev sahipliği yapıyor. Üssün kilit askeri komuta merkezleri ve diplomatik bölgelerle yakınlığı stratejik önemini ikiye katlıyor.

Ayrıca bölgenin Tartus limanına ve ülkenin batısına giden yollar üzerindeki hâkim konumu, Şam’ın güvenliği ve başkent çevresindeki askeri hareketlerin kontrolü açısından hayati öneme sahip.

Bu nedenle ABD güçlerinin Mezze’ye konuşlandırılması Washington açısından büyük bir stratejik kazanım anlamına geliyor. Böylece Amerikan kuvvetleri Suriye'nin güvenlik faaliyetlerini yakından izleyebilecek ve özellikle Rusya’nın operasyonlarını ayrıntılı biçimde takip edebilecek.

“Davut Koridoru” planının parçası

ABD’nin Şam’daki askeri varlığı, İsrail rejiminin “Davut Koridoru” olarak bilinen geniş kapsamlı stratejik planının bir uzantısı olarak görülüyor. İşgal altındaki topraklardan Suriye’nin kuzeydoğusuna uzanacak stratejik bir hat oluşturmayı amaçlayan bu plan, Washington ile Tel Aviv’in yıllardır gündeminde. Esed'in devrilmesinin ardından daha da hız kazandı.

“Davut Koridoru” özünde, İsrail rejimine enerji kaynaklarına ve ticaret yollarına doğrudan erişim sağlamakla kalmayıp, işgal altındaki topraklar, Ürdün ve Suriye’nin doğusu arasında güvenlik bağlantısı kurmayı hedefliyor.

Bu bağlamda, ABD güçlerinin Şam’ın belirli bölgelerine konuşlandırılması, İsrail çıkarlarını koruyacak bir güvenlik şemsiyesi oluşturarak planın uygulanmasını kolaylaştırabilir.

Washington’un bölgedeki etkisini kalıcılaştırmanın ötesinde, bu hamle İsrail rejimi ve Batılı müttefikleri lehine bölgesel güç dengesinde kayma yaratabilir.

Colani rejiminin İsrail saldırılarına yönelik pasif tutumu nedeniyle ülkede hoşnutsuzluk artıyor. Süregelen işgal ve askeri saldırılardan bıkan halk, İsrail’in güney Suriye’deki ilerleyişi devam ederse kendiliğinden direnişe yönelebilir.

Bu politikanın mimarları açısından ABD askeri varlığı, böyle bir halk ayaklanmasını bastırmanın ve direnişi önceden engellemenin aracı olarak işlev görebilir.

Başka bir ifadeyle, Amerikan askerlerinin konuşlandırılması Suriye’de istikrarı sağlamak için değil, İsrail rejiminin çıkarlarını ve güvenliğini garantiye almak için gerekçelendiriliyor.

Irak üslerine bağımlılığı azaltma çabası

ABD, Suriye’deki askeri varlığını resmileştirerek Irak’taki üslerine olan bağımlılığını azaltmayı hedefliyor.

Zira Washington son yıllarda, kendisini işgal gücü olarak gören direniş gruplarının baskısı ve tehditleri sonucu Irak’taki bazı mevzilerinden çekilmek zorunda kaldı. Ayrıca Suriye’deki varlık, ABD’ye Bağdat üzerinde siyasi ve güvenlik açısından yeni bir baskı aracı sunacak.

Bu stratejik hamleyle ABD, Irak hükümetine açık bir mesaj veriyor: İkili işbirliği zayıflasa bile Washington bölgedeki etkisini sürdürebilecek ve hatta genişletebilecek kapasiteye sahip.

Ayrıca Washington’un, Suriye’deki el-Hol Kampı’ndan faaliyet gösteren terör gruplarını da Irak’ın iç güvenliğine doğrudan tehdit unsuru olarak kullanabileceği belirtiliyor.

Türkiye’nin etkisini dengeleme hamlesi

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı farklı bir açıdan da okunabilir. Son aylarda Türkiye, Suriye’deki istikrarsız ortamdan ve milislerin güç kazanmasından yararlanmaya çalışıyor. Türk birliklerinin Lazkiye kıyı kentine girerek çeşitli bölgelerde üs kurmak amacıyla keşif ve haritalama faaliyetleri yürüttüğüne dair raporlar mevcut.

Siyasi zayıflık ve güvenlik istikrarsızlığıyla boğuşan Colani rejimi, Türk askeri varlığını kendi otoritesini pekiştirme fırsatı olarak görüyor. Fakat ABD, Şam’da kendi güçlerini konuşlandırarak Suriye liderliğine “istikrarı sağlamak için Washington yeterli, Türkiye’nin müdahalesine gerek yok” mesajı veriyor.

Amerika'nın yaklaşımı, Ankara’nın etkisinin Şam merkezinde genişlemesini sınırlamayı hedefliyor. Aynı zamanda İsrail’in çıkarlarıyla da örtüşüyor; zira İsrail, işgal altındaki topraklar sınırına yakın bölgelerde Türkiye’nin askeri varlığını doğrudan tehdit olarak görüyor.

Nitekim son aylarda İsrail, Suriye’deki Türk lojistik noktalarını defalarca hedef aldı.

Bununla birlikte Washington, Ankara’yla ilişkilerini sürdürmek adına Türkiye’ye Suriye’nin kuzeyindeki, özellikle Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde daha geniş bir manevra alanı tanıyarak, bu NATO üyesinin tepkilerini yumuşatmayı ve ABD ve İsrail'in güvenlik projelerine karşı çıkmasını önlemeyi hedefleyebilir.

Şam’da askeri üs kurulması, işgalci İsrail'in Suriye’deki güç dengesini kendi lehine çevirmeyi ve Tel Aviv’in güvenliğini kalıcı biçimde sağlamayı amaçlayan projeler zincirinin yeni bir halkası olarak değerlendirilmeli. Bu adım, bölgedeki yeni jeopolitik gelişmelerin de önünü açabilir.

Çeviri: YDH