
YDH- Yüksek İslam Şii Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib, eğitimci Mustafa el-Yahfufi anısına Nehla ilçesindeki Hüseyniyye’de düzenlenen, siyasi, dini ve toplumsal figürlerin yanı sıra belediye başkanları ve muhtar birliklerinin de katıldığı törende bir konuşma yaptı.
Şeyh El-Hatib, ayrıca Baalbek Erkek Lisesi’nin 35 yıl boyunca yöneticiliğini yapan ve eğitim alanında büyük hizmetleri bulunan merhum Mustafa el-Yahfufi’yi anarak, “O, ülkesi uğruna yaşayan erdemli ve samimi bir adamın örneğiydi.” dedi.
Yüksek İslam Şii Konseyi Başkan Yardımcısı, Lübnan’daki ulusal Şii birliğini zayıflatmaya, toplumu bölmeye ve buna mezhepsel ya da ırkçı bir anlam yüklemeye çalışanların başarısız olduğunu söyleyerek “Biz, Kayıp İmamımız Seyyid Musa es-Sadr’ın ‘Lübnan uğruna fedakârlık’ ilkesini rehber edindik; Lübnan bayrağını, tüm Lübnanlılar için ortak ve nihai vatanın sembolü olarak yükselttik.” dedi.
El-Hatib, Arap Şiilerinin hiçbir zaman özel bir siyasi proje peşinde olmadığını belirterek şöyle dedi:
“Tarih boyunca uğradığımız zulüm ve adaletsizliklere rağmen, ne ırkçı ne de mezhepçi bir slogan attık. Lübnan’ı, tüm evlatları ve kızları için eşit hak ve sorumlulukların paylaşıldığı, herkesin inancını özgürce yaşadığı bir vatan olarak görmeye devam ediyoruz. Bu, hoşgörüye dayalı bir kültürün ürünüdür.”
Bugün İsrail’in çıkarı doğrultusunda mezhep çatışması çıkarmaya çalışanların kimseye fayda sağlamayacağını vurgulayan El-Hatib, şöyle konuştu:
“Direniş karşıtı sloganlar atanlara soruyorum: Bu sloganlar kimin işine yarıyor? Lübnan, Güney, Bekaa ve banliyölerde; Gazze’de Filistin halkına karşı her türlü aracı kullanan düşmanla savaş halindeyiz. Lübnanlıların görevi, iç kavgaları körüklemek değil, safları birleştirmektir. Düşmanın istediği şey, bölünme ve iç savaş. Bizim cevabımız ise birlik olmalıdır.”
El-Hatib, söylentilere kulak asılmaması gerektiğini belirterek, “Savaşta elde edemediğini söylentilerle almaya çalışanlar, bir karış bile kazanamayacak. Bizi yenildiğimize inandırmak istiyorlar. Bu mu vatanseverlik? Bu mu Lübnan’ın birliğine olan inanç? Düşman iç zaaflarımızı kullanıyor; bizim görevimiz o boşlukları kapatmaktır.” dedi.
Ekonomik çıkar uğruna düşmanla iş birliği yapanlara da seslenen el-Hatib, “İsrail’in açgözlülüğü yalnızca bir mezhebe değil, tüm Lübnan’ın zenginliğine yöneliktir. Biz ise mezhepler üstü bir ulusal birliği koruyarak, herkesin çıkarını savunmaya kararlıyız. Unutmayın, bazı Hristiyan köyleri bombalandığında İmam Musa es-Sadr onların yanında durmuştu. Biz de hem kendimiz hem komşularımız için kaygı duyuyoruz.” diye konuştu.
El-Hatib, İsrail’e bel bağlayanları uyararak, “İrademizi kıramayacaksınız. Düşman Güney Lübnan’da kalamayacak. Diplomasiye, hükümete ve yetkililere güvenliği sağlama ve halkı köylerine döndürme konusunda zaman tanıyoruz. Ama düşman saldırılarını sürdürür, her gün sivil şehitler verilmeye devam ederse, bu saldırganlık karşılıksız kalmayacaktır.” dedi.
Direnişin devlete destek olduğunu vurgulayan el-Hatib, “Biz hükümeti olduğu kadar devleti de destekliyoruz. Direniş, devletin direğidir.” ifadelerini kullandı.
Lübnan Üniversitesi’ne yönelik saldırılara da değinen el-Hatib, “Üniversite hedef alınıyorsa, bu ülke de hedef alınıyor demektir. Üniversitede hata varsa düzeltilir, ama yıkılmaz. Yoksullar için kapılarını kapatmak isteyenlere karşı durmalıyız. Üniversiteyi kendi kurumlarıyla tehdit edenlere karşı da onu korumalıyız.” dedi.
Basının denetim görevini desteklediğini belirten el-Hatib, “Eksiklikleri ortaya koymak önemlidir, ama bu denetim mezhepçiliği kışkırtmak veya kurumları zayıflatmak için kullanılamaz. Biz objektif eleştiriyi destekliyoruz.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Son olarak, Lübnan’ın Batı’nın baskılarına boyun eğmeden, dış yönlendirmelerden uzak, bağımsız ve öncü bir devlet olarak kalmasının önemine vurgu yaptı.