
YDH- El-Monitor'e göre, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın gelecek hafta Washington’a yapacağı ziyaretin en belirgin başlığı, ABD Başkanı Donald Trump’ın krallığı İbrahim Anlaşmalarına dahil etme arzusu olacak.
Trump, Mayıs ayında Riyad’da yaptığı konuşmada Suudi Arabistan’ın normalleşme sürecine katılmasını “hayali” olarak nitelendirmiş ancak Körfez’in en güçlü ülkesinin bunu “kendi zamanında” yapacağını da kabul etmişti.
Altı ay sonra, Suudi Arabistan–İsrail anlaşmasının “çok yakında” gerçekleşeceği öngörüsünde bulundu.
El-Monitor'ün haberine göre ise, bu adımlara rağmen Arap dünyasının en etkili ülkesi olan Suudi Arabistan’ın İsrail’i resmen tanımaya yaklaştığına dair herhangi bir işaret yok.
Böyle bir karar, muhtemelen diğer Arap ve Müslüman çoğunluklu ülkeleri de İsrail’le normalleşme sürecine yönlendirecek önemli bir kırılma olurdu.
El-Monitor'e göre, Suudi bir yetkili, perde arkasında birçok liderin İsrail’in “yedi cephede yürüttüğü savaşta anlamlı bir zafer” dile getirdiğini, ancak kameralar önünde tam tersini söyleyerek İsrail karşıtı bir tutum aldıklarını belirtti.
“Sonuçta sahnede tek başımıza kaldık,” diyen yetkili, o dönemde İsrail’e açık destek veren tek aktörün ABD olduğunu vurguladı.
Aynı yetkili, çözüm üretme konusunda tek taraflı yük üstlenmek istemediklerini vurgulayarak bölgesel iş birliği için üç platforma dikkat çekiyor: İbrahim Anlaşmaları, Gazze’deki ateşkesi denetleyen ABD öncülüğündeki yeni Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi ve bölgenin yeniden inşasını yönetmek üzere planlanan Barış Kurulu.
Geçen hafta Trump, İbrahim Anlaşmalarının Kazakistan’ı da kapsayacak şekilde genişleyeceğini açıkladı.
Kazakistan 1992’den bu yana İsrail’le diplomatik ilişkilere sahip olduğundan, duyuru birçok kişi tarafından ülkenin İsrail politikasında bir değişiklikten çok, Orta Asya ülkelerini Rusya ve Çin’in etkisinden uzaklaştırmaya ve Veliaht Prens’in ziyareti öncesi anlaşmaların önemini tazelemeye yönelik bir hamle olarak yorumlandı.
Eski ABD İsrail Büyükelçisi ve Biden yönetiminin İbrahim Anlaşmaları danışmanı Daniel Shapiro, Kazakistan’ın katılımının büyük ölçüde sembolik olduğunu, ancak buna rağmen “bölgesel ve bölgeye komşu ülkelerden oluşan yeni bir koalisyon” oluşturulmasına ivme kazandırabileceğini belirtiyor.
Bu yaklaşım, ABD, İsrail, Mısır ve üç imzacı ülkeyi bir araya getiren Biden dönemindeki ''Negev'' Forumu’nu andırıyor.
''Negev'' Forumu, İsrail ile bölge ülkeleri arasında gelişen ekonomik ve diplomatik bağları güçlendirmeyi amaçlıyordu. Ancak Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısı sonrasında süreç dağıldı ve o ay Fas’ta yapılması planlanan zirve savaş nedeniyle iptal edildi.
Shapiro, Trump yönetiminin İbrahim Anlaşmaları çerçevesi altında benzer bir yapıyı yeniden canlandırmak istemesi hâlinde bunun “değerli bir adım” olacağını söylüyor.
Üst düzey ABD yetkilisi ise normalleşme ülkelerinin birlikte çalışma yöntemlerinin yeniden canlandırılması için gerekli “mekanizmaların önümüzdeki aylarda açıklanacağını” ifade ediyor.
Trump geçen hafta yaptığı açıklamada Kazakistan’ın “birçok ülkeden ilki” olacağını söyledi. İbrahim Anlaşmalarının ilk imzacıları Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Bahreyn ve Sudan’dı.
Endonezya —dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip ülkesi— potansiyel adaylardan biri olarak görülüyor.
Mauritania ve Komorlar gibi Arap Birliği’nin daha küçük üyeleri de muhtemel seçenekler arasında.
Trump yönetiminin Suriye ve Lübnan’la da temas yürüttüğü biliniyor; ancak her iki ülkenin yakın vadede anlaşmaya dahil olması düşük bir ihtimal.
Yetkili, “Önümüzdeki 100 gün içinde çok sayıda yeni İbrahim Anlaşması duyurusu gelmezse şaşırırım,” diyor.
Öte yandan Umman ve Kuveyt gibi birçok Müslüman ülke, İslam’ın doğduğu toprakların sahibi olan Suudi Arabistan’ın atacağı adımı bekliyor.
Suudi araştırmacı Abdülaziz Elgaşiyan'a göre ise “Şartlar şu an için hiç uygun değil.”
Gazze’de iki yılı geride bırakan savaş, Suudi kamuoyunda İsrail’e yönelik algıyı keskin bir şekilde olumsuzlaştırmış durumda.
Veliaht Prens, içeride artan baskılar nedeniyle Filistin devletinin kurulmasını herhangi bir anlaşma için temel koşul olarak öne çıkarmak zorunda.
Eylül ayında Doha’da gerçekleşen İsrail saldırısı ve buna bağlı ölümler, Riyad’daki rahatsızlığı daha da derinleştirdi.
Elgaşiyan şöyle diyor:
“İsrail’in çok güçlü olduğu yönünde bir algı var. Bu nedenle normalleşme tartışması, güçten değil zayıflıktan kaynaklanan bir süreç gibi görülecektir.”
Suudi Arabistan, 2023’te İran’la ilişkilerini yeniden tesis etmiş olmasına rağmen, bu rakibin yol açabileceği tehdit konusunda hâlâ temkinli.
Riyad, Biden yönetimiyle yürüttüğü temaslarda ABD’den karşılıklı bir savunma anlaşması talep etmişti.
Axios’un haberine göre Trump da bir savunma taahhüdü imzalamaya hazır; ancak bunun Kongre onaylı, bağlayıcı bir anlaşma olmayacağı belirtiliyor.
Her şeyden önce, Suudi Arabistan–İsrail anlaşmasının kaderi, Trump’ın “iki devletli çözümü ilerletecek anlamlı bir Filistin bileşeni” olarak tanımladığı unsuru sağlayıp sağlayamayacağına bağlı.
Veliaht Prens, seleflerine göre Filistin meselesine daha mesafeli görünse de ülkesinin İslam dünyasındaki liderlik konumunun ve genç nüfusun Filistin’e duyduğu güçlü desteğin farkında.
Gazze savaşı başlamadan haftalar önce, Eylül 2023’te, İsrail’le normalleşmenin “Filistinlilere iyi bir yaşam sunulmasını” gerektirdiğini söylemişti.
Eylül 2024’te ise daha da ileri giderek, Suudi Arabistan’ın “Filistin devleti kurulmadan İsrail’le ilişki tesis etmeyeceğini” kesin bir dille ilan etti.
Trump’ın 20 maddelik Gazze barış planında “Filistinlilerin öz yönetimi ve devletleşmesine giden inandırıcı bir yol” maddesi yer alıyor.
Analistler, İsrail’in gelecek yılki seçimleri öncesi bu başlıkta somut ilerleme beklemiyor.
Netanyahu yeni bir dönem için yarışırken Filistin devletine kesin biçimde karşı çıkıyor; daha ılımlı rakipleri dahi iki devletli çözümü açıkça savunmaktan kaçınıyor.
Netanyahu, hafta başında Trump’ın damadı ve gayriresmî elçisi Jared Kushner dahil ABD’li yetkililerle bir araya geldi.
Görüşmede ateşkesin daha zorlu ikinci aşaması, Hamas’ın silahsızlandırılması ve İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesi gibi başlıklar ele alındı.
ABD’li üst düzey yetkili, Gazze’de savaşın sona erdirilmesi ve Filistinliler için daha iyi bir gelecek inşa edilmesinin, Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşme anlaşmasının temel şartı olduğunu kabul ediyor.
Yetkili son olarak şöyle diyor:
“Bu sürecin gerçekleşmesi için nelerin gerekli olduğunu biliyoruz ve bunun üzerinde çalışıyoruz. Riyad için mesele, ‘olup olmayacağı’ değil, ‘ne zaman olacağıdır.’”