
YDH - Filistin’in Gazze kentinden yayılan sarsıntı, İsrail varlığının temellerini yerinden oynattı; güç dengelerini altüst eden, caydırıcılık hesabını yeniden kuran bir harekât ortaya çıktı ve Gazze’de yirmi yıldır yürütülen mücadelenin rastgele bir akım değil, taşla başlayan ve disiplinli bir orduya dönüşerek ne zaman vuracağını ve nasıl kazanacağını bilen örgütlü bir yapı olduğunu gösterdi. El-Alem kanalı, komutan Ahmed el-Cabiri'yi anlatıyor.
Bu kudret bir gecede doğmadı; ilk intifadalardan itibaren gelişen ve direnişi bir bilim, bir örgütlenme ve irade olarak yeniden tanımlayan saha komutanlarının uzun bir birikiminin sonucuydu.
O isimlerin arasında, Filistin direnişinin çehresini değiştiren Ahmed el-Cabiri öne çıkıyor.
Cabiri 1960 yılında Gazze’nin doğusundaki Şucaiye Mahallesinde doğdu ve 1982’de fedai gruplarına katıldığı gerekçesiyle işgal güçlerince tutuklandı.
Cezaevinde şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz er-Rantisi gibi İslami hareketin önde gelen isimleriyle karşılaşınca yönünü değiştirdi; ardından Hamas’a katıldı ve direniş yolculuğunda yeni bir sayfa açtı.
1995’te cezaevinden çıkan Cabiri, hareket içinde ilerleyerek esirler ve serbest bırakılanlar biriminin sorumluluğunu üstlendi, ardından İzzeddin el-Kassam Tugaylarının askeri kanadına geçti ve gerçek dönüşüm burada başladı.
Cabiri, tugayların askeri yapısını yeniden kurarak dağınık hücreleri disiplinli bir yapıya dönüştürdü; bu yapı Gazze Şeridinin içinde altı operasyon bölgesine ayrılan ve her biri kendi komutanına ve birimlerine -saha, mühendislik, keskin nişancılar, istihbarat, iletişim ve lojistik destek- sahip yaklaşık yirmi bin savaşçıdan oluşuyordu.
Cabiri düşmanı kendi diliyle okudu; İbraniceyi öğrendi ve savaşçılarına İsrail varlığını uzaktan değil, içinden kavramayı öğretti. Bu yüzden İsrail gazeteleri, onun dönemindeki Kassam Tugaylarını disiplinli bir ordu olarak nitelendirdi.
Cabiri Aksa İntifadası boyunca çok sayıda nitelikli operasyona nezaret etti; 2006’da İsrailli asker Gilad Şalit’in esir alındığı “Kaybolan Hülya” operasyonunun mimarlarından biriydi ve ardından 1047 Filistinli esirin söz konusu asker karşılığında serbest bırakılmasıyla sonuçlanan “Vefa el-Ahrar” anlaşmasının müzakerelerini yönetti.
2008 Gazze Savaşı sırasında İsrail medyası onu “karşı koyuşun mimarı” diye tanımladı; işgal güçleri defalarca denemesine rağmen onu ortadan kaldıramadı. O tarihten itibaren işgalci rejim onu hesapları bozan isim olarak gördü; Filistinliler ise ona direnişin genelkurmay başkanı gözüyle baktı.
Cabiri mutlak gizlilik içinde yaşadı, nadiren göründü ve savaşçıları arasında metaneti ve güvenilirliğiyle tanındı. Bir keresinde, “Siyonistler toprağımızı işgal ettikleri sürece onların önünde iki seçenek var; ölüm ya da terk etmek” demişti.
Direnişine sadık kaldı ve 14 Kasım 2012’de Gazze’nin kalbinde bir İsrail hava saldırısıyla şehit düşene kadar bu çizgiden sapmadı.
Cabiri bedenen aramızdan ayrıldı, fakat düşüncesi işgalci rejimi şaşırtan her planda ve disiplinle, hassasiyetle yürütülen her operasyonda yaşamaya devam ediyor.
Çeviri: YDH