Devrim Muhafızları, akademi maskeli yıkıcı ağı çökertti

14 Kasım 2025

''İran Akademisi gerçekte bir eğitim kurumu değil; dış müdahale projeleri için kurgulanmış çok katmanlı, istihbarat bağlantılı bir yıkıcı yapılanmadır. Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı’nın son operasyonu, bu ağın yerel uzantılarını çökertmiş; özellikle gençlik, kadın hareketi, etnik azınlıklar ve insan hakları söylemleri üzerinden yürütülen faaliyetleri göz önüne sermiştir.''

YDH- Meşrik gazetesi, İran Akademisi adlı yapının gerçekte ne olduğunu; görünürde eğitim platformu olsa da, dış istihbarat bağlantılı, çok katmanlı ve örgütlenmeye dayalı bir yıkıcı yapı olduğunu açıkladığı yazısında, Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı’nın bu yapıyı ve üyelerini tespit edip çökerttiğini bildirdi. Akademi maskeli yıkıcı yapının özellikle gençler, kadın hareketleri, etnik-dini azınlıklar ve toplumsal cinsiyet odaklı projelerle İran’ı destabilize etmeye çalıştığını aktaran Meşrik, Devrim Muhafızları'nın bu tür yumuşak güç odaklı saldırılara karşı kritik bir zafer kazandığını duyuruyor.

Geçtiğimiz hafta İran medyası, yabancı istihbarat servisleriyle bağlantılı bir “eğitim ağı”nın çökertildiğini duyurdu. Bu haberle eşzamanlı olarak Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı, ülke içinde ve dışında faaliyet yürüten “İran Akademisi” yapısının yaklaşık 400 kilit üyesini tespit edip tutukladığını açıkladı. Böylece dış istihbaratla temas hâlindeki en geniş kapsamlı eğitim-kılıklı ağlardan biri deşifre edildi.

Iran Academia, kendisini çevrimiçi bir “üniversite” olarak tanımlayan Farsça içerikli bir platformdur. Beşerî ve sosyal bilimler başlıkları altında, İran toplumuna dair meseleleri merkez alan ücretsiz dersler ve sertifika programları sunar. Ancak hızlı bir inceleme, bu yapının kurucusu Ali Rıza Kazemi’nin Amsterdam Üniversitesi’nde “Orta Doğu Çalışmaları” eğitimi aldığını ve kuruluş tarihini 1999 isyanlarına dayandırarak meşrulaştırmaya çalıştığını gösterir.

Merkezi Lahey’de bulunan ve Hollanda mevzuatına göre yüksek lisans denkliği iddia eden bu yapı, yalnızca bir yıllık eğitim kursları değil, “Akademisyenler” adını verdiği çevrimiçi konferanslar, kısa süreli seminerler ve örgütlenme odaklı eğitimler de düzenler. Özellikle “Sosyal Örgütlenme ve Savunuculuk” dersleri, İran içinde ve dışında sol hareketlerle temasta olan çevrelerin yönettiği toplumsal hareket inşasını doğrudan hedef alır.

 

Dersler mi, ayrılıkçı propaganda mı?

Platformda bazı derslerin yalnızca önceden kaydedilmiş görüntülerden oluşması, hatta kimi içeriklerde ders dahi yapılmadan yalnızca konu başlıklarının sunulması dikkat çekicidir. Dahası, İran Akademisi’nin içeriklerinde ayrılıkçılık, Kürt milliyetçiliği, toplumsal cinsiyet ideolojileri ve Orta Doğu’daki hassas güvenlik başlıkları belirgin şekilde ön plana çıkarılmıştır.

Platformun en görünür isimlerinden Muhammed Reza Nikfar, aynı zamanda Radio Zamane’nin genel yayın yönetmenidir.

Kendini ateist olarak tanımlayan Nikfar, laiklik ve din eleştirisini merkezine alır; İran’ın laikleşmesini zorunlu bir toplumsal dönüşüm olarak görür.

Gençliğinde Fedaiyen Halk örgütüne bağlı olan Nikfar, BBC'ye verdiği röportajlarda “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganının Suriye’deki Kürt demokratik hareketinden geldiğini ileri sürerek ayrılıkçı tezleri meşrulaştırma yönünde açık beyanlarda bulunmuştur.

İran Akademisi’nin finansmanı konusunda ise en çok adı geçen isimlerden biri, geçmişte Halk Kurtuluş Örgütü’ne katılmış olan ve sonrasında Hollanda Parlamentosu’na giren Ferah Kerimi’dir. Kerimi’nin Hollanda istihbarat yapıları ve CIA aracılığıyla fon aktardığı, Devrimin ilk yıllarında örgütsel evlilik yaptığı ve daha sonra Irak Kürdistanı üzerinden Avrupa’ya geçtiği bilinmektedir.

Hollanda’daki Yeşil Parti içinde Siyonist çevrelerle yakın ilişkileri bulunan Kerimi, özellikle 2022-2023 olaylarında İran karşıtı kampanyaların Avrupa’daki en aktif siyasi figürlerinden biri hâline gelmiştir.

Kerimi’nin bağlantılı bulunduğu Hollanda Hümanist Derneği ve bu derneğin kurduğu HIVOS Vakfı, eşcinsel hakları, kadın hareketleri ve etnik gruplar üzerinden toplumsal normları değiştirme hedefi taşıdığını açıkça ilan eder. HIVOS’un kendi paylaştığı görsellerde strateji şu cümleyle özetlenir:

“Toplumdaki normları ve tutumları değiştirmek için toplumsal liderlerin kalbini ve aklını kazanmalıyız. Bu değişim kampanyalarla, kamuoyu iknasıyla ve toplulukları örgütlemekle başlar.”

Vakfın ayrıca sahada çalışanlara fon, eğitim ve operasyonel altyapı sağladığı; Hollanda Dışişleri Bakanlığı’nın da bu projeye destek verdiği açıkça belirtilir.

 

Gizli fonların perde arkası

Hatemi döneminde 10 milyon avronun İran’daki kadın hareketlerine aktarıldığını itiraf eden Kiyan Tacbakhş, HIVOS’un İran STK’larıyla kurduğu derin ilişkilere ışık tutar. 1999’dan itibaren genişleyen bu ağ, 2006’da İran devleti tarafından “yıkıcı örgüt” olarak tanımlanmış ve faaliyetleri yasaklanmıştır.

Buna rağmen, HIVOS yöneticilerinden Marcel van der Heijden İran’daki şahıslara para aktardıklarını kabul eder. Vakıf daha sonra İran’ı kara listeye aldığını duyursa da insan hakları temalı programlarını durdurmamış; kadın, LGBT ve mahkûm hakları gibi dosyaları kullanarak operasyonel varlığını sürdürmüştür. 2014’te yalnızca İran için 2 milyon avrodan fazla kaynak ayrılması, İran’ın bu ağ için taşıdığı stratejik önemi göstermektedir.

HIVOS’un performans raporlarında İran’daki insan hakları ihlallerini izleyen çevrelere hem teknik hem finansal destek sağlandığı, alternatif yasalar üzerinde çalışıldığı ve savunuculuk kampanyaları yürütüldüğü belirtilir.

Böylece görünürde “insan hakları” kisvesi altında rejim değişikliğine dönük bir baskı stratejisi inşa edildiği anlaşılır.

İran Akademisi ile bağlantılı bir diğer figür, Marksist geçmişiyle bilinen Azade Purzend’dir. 2012’den beri Siamak Purzend Vakfı’nı yöneten Purzend’in yönetim kurulunda IranWire kurucusu Maziyar Bahari, Iran International yöneticisi Mahmud Enayat ve rejim karşıtı çevrelerden pek çok isim yer alır. Vakfın aldığı fonların yarısından fazlasının bizzat Purzend ve eşine maaş olarak geri dönmesi, bu ağların mali işleyişinde şeffaflık iddiasını tamamen geçersiz kılar.

Akademi’nin kurucuları arasında anılan bir diğer isim Raha Bahreyni’dir. İran-Kanada çifte vatandaşlığına sahip olan Bahreyni, Suudi-Siyonist uluslararası ağlarla doğrudan ilişkili bir aktör olarak bilinir.

2022 ayaklanmalarından hemen önce Lahey’de “İran Çalışmaları” konulu bir konferans düzenlemiş ve açılış konuşmasını bizzat yapmıştır. Bahreyni burada Akademi’nin nedenlerinin başında İran üniversitelerindeki İslami öğretilere karşı koyma hedefinin geldiğini ve Bahailerin desteklenmesinin de temel motivasyonlardan olduğunu söylemiştir.

Bahreini’nin aktardığı rakamlara göre Akademi, 800 lisansüstü öğrenciyi bünyesine katmış; bunların %70’i İran’dan, %40’ı kadın, %10’u ise Bahai topluluğundandır.

Kısa süreli kurslara ise 10 binden fazla kişinin katıldığı belirtilmektedir.

Derslerin birçoğu Orta Doğu siyaseti, insan hakları ve toplumsal cinsiyet gibi İran’ın kırılgan alanlarına yöneliktir.

 

Eğitim maskesi altındaki siyasi ve yumuşak yıkım projeleri

Akademi’nin bir diğer öne çıkan ismi Seyid Pevândi’dir. Radio Farda yazarlarından olan Peyvandi, İran eğitim sisteminin İslamileştirilmesine karşı yazılar kaleme almış ve röportajlarında Akademi’ye katılanların önemli bir kısmının etnik ve dini azınlıklar olduğunu ifade etmiştir.

Bu vurgu, Akademi’nin özellikle Bahai topluluğu ve Kürt ayrılıkçı çevrelere yatırım yaptığını göstermektedir.

Peyvandi, İran üniversitelerindeki profesörleri toptan Devrim Muhafızları üyesi olmakla suçlarken, Akademi’nin etnik-dini kimlikler üzerinden örgütlenme kapasitesini genişletmeye çalıştığı görülür.

Bu söylem, HIVOS ekseniyle uyumlu bir toplumsal kırılganlık stratejisinin parçasıdır.

Akademi’nin “toplumsal cinsiyet” alanındaki yüzü ise Zeynep Peygamzade’dir. İngiltere’de Huddersfield Üniversitesi’nde İran’daki biseksüeller üzerine doktorasını tamamlayan Peygamzade, çeşitli uluslararası medya ağlarında Kürt milliyetçiliğine ve LGBT odaklı projelere tam destek verir.

Verdiği röportajlarda öğrencilerin tez seçimlerini bizzat yönettiğini ve Kürtçe yazılmış tezlerin ayrılıkçılığın akademik zeminde güçlendirilmesine katkı sunduğunu açıkça söylemiştir.

Peygamzade, Kürtçenin uluslararası akademik dil olarak tanındığını iddia ederken, bu söylemin İran’daki etnik fay hatlarını derinleştirmeyi amaçlayan dış projelerle birebir örtüştüğü görülür. Kürt ayrılıkçılığı, Siyonist rejimin bölgesel stratejisinin temel ayaklarından biridir ve Akademi’nin bu alana odaklanması tesadüf değildir.

Akademi’nin görünür isimlerinden biri de Şirin Ebadi’dir. İran’da uzun yıllar yargıda görev yapan Ebadi, 2002’de Nobel Barış Ödülü almış, 2006’da ise başörtüsüne karşı yürütülen kampanyaların öncülerinden olmuştur. 2009’da İran’dan ayrıldıktan sonra ayrılıkçılık ve toplumsal cinsiyet temelli projelerde aktif rol oynamıştır.

HIVOS’un “Sınır Ötesinde Sessizlik” çalışmasının ana kaynaklarından Ebadi, 2021 olayları sırasında İran halkına bankalardan paralarını çekme çağrısı yaparak ekonomik istikrarsızlığı tetiklemeye çalışmıştır.

Bu strateji, Netanyahu’nun eski güvenlik danışmanı Jacob Nagel’in İsrail’in İran’da kargaşayı derinleştirme planlarıyla birebir örtüşmektedir.

Bu tablo, İran Akademisi’nin yalnızca bir eğitim girişimi olmadığını; çok katmanlı, uzun vadeli, göç yönlendirmeli, örgütlenme odaklı ve çoğu zaman ayrılıkçı temelli bir “yumuşak yıkıcılık stratejisi”nin merkezinde yer aldığını ortaya koyuyor.

Akademinin görünür yüzü eğitim olsa da, çekirdek yapısı dış istihbarat servisleriyle bağlantılı ağlar tarafından finanse edilip yönlendirilmektedir.

 

Sonuç: Devrim Muhafızları’nın yumuşak güçle mücadelede kritik zaferi

Akademisyen kadrosunun büyük kısmı bilimsel araştırmalardan ziyade, toplumsal harekete dönük örgütlenme eğitimi, laiklik ve din-devrim karşıtı söylem inşası, etnik-dinsel ayrılıkçılığı güçlendirme, cinsel politika ve norm mühendisliği, İran gençliğini göçe teşvik eden ağlar kurma gibi operasyonel faaliyetlere odaklanmaktadır.

Bu nedenle, İran Akademisi gerçekte bir eğitim kurumu değil; dış müdahale projeleri için kurgulanmış çok katmanlı, istihbarat bağlantılı bir yıkıcı yapılanmadır. 

Ayrıca, laiklik ve İran toplumundan devrim ve Allah inancının tamamen ortadan kaldırılması, İran Akademisi'nin temel hedefi olarak kabul edilebilir. 

İranlı gençlere ağ kurmayı ve hareketler oluşturmayı öğretmek ve huzursuzluk yaratmaya çalışmak, işte programlarından bazıları. 

Aslında, görünüşte eğitim kurumu olan bu kurum, sert önlemler için yapılandırılmış yumuşak bir yıkıcılık ağının bir katmanıdır ve bu güvenlik katmanı, bilgi açısından yakından gözetim altındadır.

Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı’nın son operasyonu, bu ağın yerel uzantılarını çökertmiş; özellikle gençlik, kadın hareketi, etnik azınlıklar ve insan hakları söylemleri üzerinden yürütülen faaliyetleri göz önüne sermiştir.

Çeviri: YDH