
YDH- Güney Suriye’de ortaya çıkan saha gerçekleri, İsrail’in askeri ve güvenlik alanındaki müdahale kalıplarında belirgin ve hızlı bir değişime işaret ederken bu yaklaşım, rejimin çöküşü sonrası şekillenen geleneksel caydırma modelinin ötesine geçerek, ilan edilmemiş işgali pekiştiren kalıcı bir konuşlanma stratejisine dönüşüyor.
İsrail, 2022’de başlattığı “Sufa 53” projesini sürdürürken bölgede yeni bir güvenlik düzeni dayatmaya çalışıyor.
Bu kapsamda kontrol noktaları kuruyor, esnek kara yolları oluşturuyor ve operasyon alanını kademeli olarak genişletiyor.
Strateji, sert ve yumuşak araçların birlikte kullanıldığı daha çok katmanlı bir yapıya evrilmiş durumda.
Bu çerçevede işgal güçleri, Kuneytra’daki köylerde kurulan kontrol noktaları üzerinden doğrudan bir sosyal veri tabanı oluşturmayı hedefliyor.
El-Ahbar’ın edindiği bilgilere göre anketlerde aile bireylerinin sayısı, sağlık durumu, maddi koşullar, geçmiş ve mevcut işler, eğitim düzeyi, temel ihtiyaçlar ve yeni yönetime verilen destek gibi çok sayıda kişisel bilgi talep ediliyor.
Güney Kuneytra kırsalındaki el-Aşa köyünden bir sakin, İsrail’in veri toplamada “son derece hassas” davrandığını ifade ediyor.
Bu çalışmanın yalnızca ihtiyaç tespitiyle sınırlı olmadığını, yetişkin bireyler hakkında ayrıntılı bilgi toplamayı da içerdiğini belirtiyor.
Aynı kaynak, işgal güçlerinin elektronik tabletlerle yetişkinlerin kimliklerini fotoğrafladığını ve bu verilerin ayni yardımlar için istatistiksel tablolara dönüştürüldüğünü aktarıyor.
Uygulamanın, ailelere aylık 450 dolara varan nakit yardımının verildiği Hadar köyünde yaşanan ve işgal altındaki topraklarda yürütülen işe alım ile yönlendirme faaliyetlerine zemin hazırladığı belirtilen sürecin tekrarlanmaması amacıyla yürütüldüğü ifade ediliyor.
Kaynak, anket toplama faaliyetinin özellikle el-Hamidiye, el-Kahtaniye, Resm el-Ravadi, Resm el-Beyda ve Resm Ebu Şebta gibi işgal güçlerinin hareket alanının genişlediği bölgelerde yoğunlaştığını; buna karşılık Bir Acem ve el-Asbah gibi yerlerde durumun farklı seyrettiğini aktarıyor.
Yerel halk ise yardım dağıtımı üzerinden anket toplamaya çekilmeye çalışıldıklarını vurgulasa da, “İşgalin aramızdaki varlığının normalleşmesini kabul etmeyiz.” diyerek bu girişimleri reddediyor.
Özel kaynaklara göre İsrail güçleri, Salı günü Hamidiye köyünde aile başına 50 litre dizel yakıt dağıttı.
Bu, yeni bir uygulama değil; İsrail, rejimin devrilmesinin ardından geçen kış da benzer dağıtımlar yapmıştı.
Bu hamlenin, Kızılhaç’ın her 40 günde bir ulaştırdığı yardıma karşılık İsrail’in 30 günde bir sunduğu gıda paketlerini kabul etmeleri için halk üzerinde baskı oluşturduğu değerlendiriliyor.
Güney Suriye’den Yermuk Havzası’na uzanan köylerde tarımı aksatan ve mal akışını engelleyen İsrail ihlalleri, yeni yönetimin enflasyon ve ekonomik eşitsizliklere karşı etkili bir çözüm üretememesiyle birleşince gıda fiyatlarında sert yükselişlere yol açtı.
Bu tablo, İsrail’in güneydeki toplumu “maddi ihtiyaçlar üzerinden bölme” girişimini kolaylaştırdı. El-Ahbar’a konuşan kaynaklar da bu değerlendirmeyi doğruluyor.
Kaynaklar, İsrail’in Suriye içindeki toplumsal ayrışmayı derinleştirmeye çalıştığını da belirtiyor. Dürzi köyü Hadar’ın bazı sakinlerine Cebeta el-Haşa doğa rezervinden ağaç kesip götürme izni verilmesi bu stratejinin bir parçası olarak gösteriliyor.
İsrail ayrıca Ayn el-Kadı köyünde geçen ay yaşananlara benzer şekilde, sivil faaliyetlerini askeri hareketlilikle perdelemeye çalıştı. Kaynağa göre İsrail, tank hareketleri eşliğinde gıda paketi dağıttı ancak bölge sakinleri paketleri reddedip yaktı.
Tüm bu gelişmelere karşın köylüler, yüksek yaşam maliyeti ve fiyat uçurumunun “toplumsal dokuyu aşındıran, güvensizliği artıran kalıcı bir çöküşe dönüşmemesi” yönündeki umutlarını koruduklarını ifade ediyor.