
YDH- İran’ın, Çin’in J-20 savaş uçağına erişim sağlayabilecek sınırlı ülkeler arasına girdiğine dair işaretler, bölgesel askeri dengeleri yakından izleyen çevrelerde giderek daha ciddiye alınan bir olasılık haline geliyor.
İran, son yıllarda Phantom ve Tomcat’leri kapsamlı şekilde modernize etti ancak eski uçaklar, yeni nesil savaş uçaklarıyla baş edemiyor. J-20’nin bölgeye girmesi, güç dengelerinde ciddi değişiklik anlamına geliyor ve İran’ın yeni dönemi başlıyor.
On iki günlük savaşın ardından İran’ın J-20’ye erişme ihtimali güçlenirken, savunma çevrelerinde J-20’nin Su-35, Phantom ve modernize edilmiş Tomcat’lerle birlikte İran envanterine olası entegrasyonu artık teknik karşılaştırmaların konusu haline geldi.
Deneyimli bir F-4 pilotunun son açıklaması, tartışmanın özünü netleştirdi: İran’ın yarım yüzyıllık uçaklarını modernize etse bile artık yeni nesil bir platforma ihtiyaç duyduğu açıkça görülüyor.
Pilot şöyle devam etti:
“F-4, F-14 ve Su-24 ile savaş alanını kontrol ettik. Ancak avcı uçaklar yaşlanır; yapısal sınırları zorlandığında artık yeni teknolojiyi taşıyamazlar. Kahraman da olsa, bir gün görevden çekilmek zorundadır.”
Kısa bir duraklamadan sonra şöyle dedi:
“İran J-20’yi sahaya sürerse, bölgenin hava dengesi baştan yazılır. Bu uçak sessiz ve görünmez; tam bir gece avcısı.”
Su-35’e değinerek şöyle konuştu:
“Su-35 zaten büyük bir güç. J-20 gelmezse Su-35 harekete geçer. İkisi bir arada olursa, İran semaları düşman radarlarının değil bizim kontrolümüzde olur.”
Tabnak’ın teknik verileri durumu şöyle özetliyor: J-20, Çin’in modern hava muharebesinin ürünü. Düşük radar izi, kanard-delta kanat yapısı, DSI motor girişleri ve gelişmiş elektronik harp sistemiyle dikkat çekiyor.
Uçak 20,3 metre uzunluğunda, 12,9 metre kanat açıklığına ve yaklaşık 37 ton kalkış ağırlığına sahip. Mach 2 hıza ulaşabiliyor, 20 bin metre irtifaya çıkabiliyor. Menzili bin 200– 2 bin kilometre arasında, havada yakıt ikmaliyle artıyor. Bin 500 modülden oluşan AESA radar ve uzun menzilli PL-15 ile PL-21 füzeleri de bu platform için geliştirildi.
J-20’nin asıl gücü, ağ-savaş ekosistemi içinde çalışabilmesinde. Veri topluyor, işliyor ve dağıtarak hedefe radarsız yaklaşabiliyor. Çin’in F-22/F-35 eşdeğeri ancak PLA’ya özgü bir doktrinle şekillenmiş.
Bu uçaklardan sadece 12’sinin İran’a gelmesi bile bölgedeki dengeleri kökten değiştirebilir.
Tabnak'a göre, bölgedeki birçok ülke hâlâ eski F-16 ve 4,5. nesil Eurofighter kullanırken, gerçek bir beşinci nesil savaş uçağının varlığı keşif, önleme ve hava muharebesi dengelerini kökten değiştirir.
İran ise elektronik harp, karadan havaya sistemler, radar ağları ve akıllı İHA’larda operasyonel bağımsızlık sağladı. Bu yerli kapasitenin beşinci nesil uçakla birleşmesi, analistlerin “yeni nesil katmanlı savunma modeli” olarak tanımladığı yapıyı oluşturuyor.
Çin, Rusya’dan farklı olarak gelişmiş savaş uçaklarının ihracatında temkinli bir politika izliyor. Bölgesel nüfuzunu artırmayı hedeflerken, ABD’nin ileri teknoloji hassasiyetinden de çekiniyor. J-20, Pekin için caydırıcılığın temel unsuru olarak görülüyor.
Buna karşın Çin, Pakistan’a J-10C göndererek Güney Asya’daki hava dengesine müdahale etti. Bu yüzden asıl soru, “Çin verir mi?” değil, “Bölgesel koşullar böyle büyük bir anlaşma için yeterince uygun mu?” şeklinde öne çıkıyor.
Son aylarda Batı medyasının işaret ettiği gelişmeler bu olasılığı destekliyor: Tahran-Pekin savunma işbirliğinin denizlerde genişlemesi, Rusya ile ortak tatbikatların artması, enerji ve transit yol entegrasyonu ile İran’ın hava gücünü yeniden yapılandırma ihtiyacı.
Bazı uzmanlar, J-20’nin daha düşük gizlilik düzeyine sahip bir ihracat modelinin İran’a gelme ihtimalini güçlendiriyor. Ancak asıl tartışma Su-35 üzerinde yoğunlaşıyor.
Su-35, İran’ın eskiden kullanıcı olmaya yaklaştığı ancak Rusya’nın satışını başka ülkelere tercih ettiği bir uçak.
Bugün hâlâ dünyanın en güçlü hava-hava savaş uçakları arasında. 21,9 metre uzunluğunda, Mach 2,25 hıza ulaşabiliyor, 18 km irtifa tavanı var ve 1.500 km menzile sahip. Irbis-E radarı 350 km’ye kadar hedef tespiti yapıyor.
Ancak Su-35 beşinci nesil bir uçak değil. Radar izi 2-3 m² iken J-20’nin 0,05-0,1 m² civarında; yani J-20 radarlar tarafından 30-40 kat daha geç algılanıyor.
Bu nedenle, Su-35’in İran’da gerçek etkisi, filoya bir “gizli avcı” katılıp katılmayacağına bağlı görülüyor.
İran Hava Kuvvetleri tarihi, F-4 ve F-14 olmadan eksik kalır. 11 ton taşıma kapasiteli ve Mach 2,2 hızına ulaşan Phantom hâlâ önemli bir taktik bombardıman uçağı. Modernize edilen AWG-9 radar ve Phoenix füzeleriyle F-14 ise halen hava savunmasında kritik bir rol oynuyor.
Son yıllarda Cihad el-Şetfay liderliğinde yeni uçuş bilgisayarları, dijital aviyonikler, yerli radarlar, çok amaçlı ekranlar, yeni hava-hava mühimmatları, gövde ömrünün artırılması ve elektronik harp sistemleri gibi kapsamlı iyileştirmeler yapıldı.
Deneyimli bir Phantom pilotu şöyle dedi:
“Bu uçaklar beklenenden fazlasını yaptı ama 50 yıllık metal yorgunluğu, sınırlı manevra kabiliyeti var. Beşinci nesil uçaklarla rekabet edemezler.”
İran Hava Kuvvetleri’nin geleceği üç senaryoda şekilleniyor: Birincisinde Su-35 alınıyor; güçlü bir savunma sağlıyor ancak F-35’ler karşısında üstünlük getirmiyor.
İkincisinde J-20’ler devreye giriyor; görünmezlik ve elektronik üstünlükle bölgesel dengeyi değiştiriyor.
Üçüncüsünde ise Su-35 ve J-20 birlikte kullanılıyor; bu da İran’a benzersiz bir hava gücü ve caydırıcılık sağlıyor.
J-20 ile ilgili spekülasyonlar sadece dedikodu değil; bölgesel dengelerde yaşanabilecek ciddi bir dönüşümün göstergesi.
İran, eski uçaklarını modernize etme kapasitesini kanıtladı, ancak bu “yeniden canlandırma” ile hava üstünlüğü sağlamak arasında fark var.
Tabnak haberini şu sözlerle sonlandırıyor:
''Phantom ve Tomcat döneminin sona erdiği açık. Ve belki de… belki de J-20'nin dönemi geliyor.''