
YDH- Son haberlere göre, Washington’dan Fransa, Almanya, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve Mısır’a gönderilen elçiler aracılığıyla yürütülen bölgesel ve uluslararası tüm girişimlerin temel hedefi, Hizbullah’ın askeri gücünü yok etmek ve finansal destek mekanizması olan “İyi Kredi” programını sona erdirmek.
Bu kampanyayı ABD Hazine Bakanlığı yönetiyor. Tüm görevler, roller, teşvikler, tehditler, vaatler ve teklifler, Hizbullah’ın askeri ve finansal gücünü kırmak için planlandı.
Kampanyanın ivme kazanacağı nokta, yeni ABD Lübnan Büyükelçisi Michel Issa’nın göreve başlamasıyla ilişkilendiriliyor.
Elde edilen bilgiler, Hizbullah’a karşı yakında başlayacak mücadelenin klasik anlamda bir askeri savaş olmayacağını gösteriyor.
İsrail medyasında yer alan ve Bekaa Vadisi, Beyrut ile Lübnan genelinde Hizbullah altyapısına yönelik sınırlı askeri operasyonların, yer üstü ve yer altı füze saldırılarının sivil alanları da hedef aldığı iddialarına rağmen durum böyle.
İsrail’in Kan kanalı ise Lübnan ordusuna yönelik sert suçlamalarda bulunarak, ordunun farklı bölgelerde Hizbullah ile koordinasyon halinde olduğunu ileri sürdü.
Tüm bu iddialara rağmen bölgedeki diplomatik kaynaklar, kapsamlı bir savaşın söz konusu olmadığını, mevcut durumun hava saldırıları ve suikastlarla sınırlı kaldığını; esas odak noktasının ise Hizbullah’ın yeniden yapılanmasını engellemek ve halk tabanı ile direniş arasına çatlak sokmayı hedefleyen finansal abluka olduğunu vurguluyorlar.
ABD’li yetkililerle birlikte uluslararası ve Arap istihbarat birimlerinden uzmanlar, Hizbullah’ın faizsiz kredi programının yapısı ve işleyişi üzerinde detaylı incelemeler yürüttü.
Çeşitli bakanlıkları ziyaret eden ekipler, hayır, çevre, spor ve izcilik gibi sivil toplum kuruluşlarının faaliyet ve finansman kaynaklarına dair kapsamlı bilgi topladı.
Hizbullah finansmanında kritik rol oynadığı değerlendirilen Risalet gibi derneklerin dosyaları da toplanarak, hükümetin Ruşe Kayası’nın aydınlatılması gerekçesiyle bu derneğin ruhsatını iptal edip kapatma yönünde karar alması, önümüzdeki kabine toplantısında gündeme alınması bekleniyor.
Ayrıca ekonomik ve finans uzmanlarıyla yapılan görüşmelerde, ABD yaptırımlarına rağmen Hizbullah’a fon akışının nasıl sürdüğü mercek altına alındı.
Washington’un, ABD Hazine Bakanlığı öncülüğünde kurduğu ekip aracılığıyla, Hizbullah’ın Aralık 2024’te sona eren savaş sonrası kullandığı 1 milyar dolarlık harcamaların izini sürdüğü öğrenildi.
Aynı zamanda, kış mevsiminin başlamasıyla birlikte yıkılan ev sahiplerine yapılacak konut yardımlarının yeniden başlatılması planlanıyor.
Bu, yardımların bir yıl daha uzatılması ve toplamda ek bir 1 milyar dolarlık ödeme yapılması anlamına geliyor.
Bu çerçevede, ABD Hazine Bakanlığı’nın temel hedefi, Hizbullah’ın mali işlemlerine tam erişim sağlayıp bunları durdurmak ve örgütün finansal kaynaklarına yönelik tüm prosedürleri sonlandırmak.
Alınacak bu sert önlemlerin, Lübnan halkı genelinde ve yurtdışından yapılan para transferlerinde ağır sonuçlar doğuracağı öngörülüyor.
Eski ABD elçisi David S. Hochstein bile, faizsiz kredi programının kapatılması halinde Şii toplumunun olumsuz etkileneceğine dikkat çekerek, aşırılıkçılığa ve terörizme yönelmelerini önlemek amacıyla alternatif çözümler bulunması çağrısında bulundu.
Bilgi kaynakları, Hizbullah’ın konunun ciddiyetini Cumhurbaşkanı Josef Aun’a ilettiğini, faizsiz kredi dosyasının kendileri için silah dosyası kadar önemli olduğunu ve Amerikan kararlarına karşı kararlı bir mücadele vereceklerini doğruladı.
Parti'nin ayrıca, Lübnan Merkez Bankası’nın herhangi bir dairesi aracılığıyla yapılacak önlemlere karşı uyarıda bulunduğu bildirildi.
Edinilen bilgilere göre, Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD Hazine heyetiyle Ayn el-Tine’deki ikametinde yoğun programı nedeniyle görüşme gerçekleştirmedi ve heyeti danışmanı Ali Hamdan’a yönlendirdi.
Buna rağmen heyet, Berri ile görüşme talebinde ısrar etti ancak görüşme gerçekleşmedi. Bu durum, bazı medya organlarının Amerikan heyetinin Ayn el-Tine ziyareti için randevu talep etmediği yönündeki iddiaların aksini ortaya koyuyor.
ABD Hazine Bakanlığı’nın öncelikli amacı, Hizbullah’ın halk tabanını direnişten koparmak ve örgütün bölgedeki bağlarını zayıflatmak olarak öne çıkıyor.
Washington, Fransa, bazı Arap ülkeleri ve İsrail, tarihsel olarak Hizbullah’a karşı en yoğun askeri operasyonları 17 Eylül - 10 Ekim arasında gerçekleştirdi. Bu dönemde, Hizbullah’a ağır darbeler vurulması hedeflendi.
Ancak Amerikalılar ve İsrailliler, Hizbullah karşıtı halk ayaklanmaları ve örgütün destek tabanında çözülme beklerken, sonuçlar tam tersine işledi.
Şubat ayında, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah’ın Spor Kompleksi’nde düzenlenen cenaze törenine milyonlarca kişinin katılması, 27 Eylül’deki şehit anması ve aynı kompleks bünyesinde gerçekleştirilen ve 74 bin izcinin katıldığı gençlik festivalinde kitlesel bağlılık açıkça ortaya çıktı.
Bu gelişmeler, Şii kamuoyunun parti liderliğine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve ekonomik baskılar ile silahlarını bırakmaları yönündeki tüm girişimlerin başarısız olduğunu gösterdi.
Olası bir Hizbullah karşıtı savaşın çıkması, iç meselelerden ziyade ABD ile İran arasındaki diyalogların başarı ya da başarısızlığına bağlı olacak.
Bu değerlendirmeyi Mısır İstihbarat Şefi Korgeneral Hasan Reşad, Lübnanlı yetkililere aktardı.
Reşad, “İsrail’de bulunduğum süre boyunca İran’a yönelik savaşın sadece zaman meselesi olduğunu duydum. Ancak İsrail, savaş öncesinde bölgede İran destekçilerine saldırmak istiyor; ben de bunu engellemek için buradayım” ifadelerini kullandı.
Reşad, Hizbullah’ın silahlarının tamamen güney Lübnan’dan çekilmesini, örgütün İsrail’e karşı askeri eylem yapmayacağına dair resmi bir beyanat vermesini, silahların Litani Nehri’nin kuzeyinde tutulmasını ve silah çekme sürelerinin uzatılmasını önerdi.
Hizbullah’ın ise, Mısır elçiliğinde Reşad’ın yardımcısıyla görüşen bir heyet aracılığıyla mevcut anlaşmanın devam ettiğini, yeni bir anlaşmaya gerek olmadığını ve Litani Nehri güneyindeki tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini vurguladığı öğrenildi.
Mısırlı heyetin de Hizbullah’ın bu tutumunu anlayışla karşıladığı bildirildi.
UNIFIL, İsrail ordusunun Yarun kasabasının güneybatısında inşa ettiği T şeklindeki beton duvarın coğrafi incelemesini gerçekleştirdi.
İnceleme sonucunda, duvarın Mavi Hat’ı aştığı ve Lübnanlıların 4 bin metrekareden fazla toprak kaybına uğradığı tespit edildi.
UNIFIL, bu inşaatın 1701 sayılı Karar’a ve Lübnan egemenliğine aykırı olduğunu vurgulayarak, İsrail ordusunu Mavi Hat’a saygı göstermeye ve bölgedeki tüm işgal edilen alanlardan çekilmeye çağırdı.
Askeri durum gözlemcileri, savaş başlayacağına dair tarih verenlerin aksine, sahadaki gerçeklerin farklı olduğunu belirtiyor.
Kuzey Filistin’de gerçekleştirilen tüm manevraların savunma amaçlı olduğu, bölgeye yeni askeri takviye veya birlik konuşlandırılmadığı, aksine yedek askerlerin terhis edildiği bildiriliyor.
Sürekli alarm durumu ise yalnızca hava kuvvetleriyle sınırlı tutuluyor.
İsrail’in 23 güney köy için yaptığı uyarı sonrası Lübnan sınırına yakın yerleşimlerde göç yaşanmış, yeni bir saldırı korkusu ortaya çıkmıştı.
Ancak İsrail ordusunun hızlı müdahalesiyle yerleşimcilere savaşın olmayacağı bilgisi verildi ve buna bağlı olarak yerleşimcilerin yüzde 95’ten fazlası kısa sürede geri döndü.
Fransız Cumhurbaşkanı danışmanının, Cumhurbaşkanı Josef Aun ile Lübnan-Suriye sınırının kesinleştirilmesi konusunu görüşerek, bu amaçla Lübnan-Suriye-Fransa üçlü bir komite kurulmasını önerdiği bildirildi.
Aynı yetkili, Hizbullah’ın dış ilişkiler sorumlusu Ammar el-Musevi ile de temaslarda bulundu.
Parlamento seçimlerinin akıbeti ise belirsiz ve durağan bir ortamda ilerliyor.
Üç cumhurbaşkanı, seçimlerin zamanında yapılması konusunda ısrarcı dururken, diplomatik çevreler bu konuyu görmezden geliyor. Mevcut parlamentonun görev süresinin bir yıl uzatılması yönünde güçlü bir mutabakat bulunuyor.
Uzatma yanlıları, Cumhurbaşkanı Aun’un görev süresinin Ocak 2031’de sona ereceğini, yeni parlamentonun ise Mayıs 2030’da görevini tamamlayacağını, dolayısıyla yeni parlamentonun yeni cumhurbaşkanını seçemeyeceğini vurguluyor.
Bu durumda mevcut parlamentonun görev süresi bir yıl daha uzatılarak, Mayıs 2027’de toplanacak parlamento aracılığıyla yeni cumhurbaşkanının seçilmesi mümkün olacak. Bu gerekçe uzatma fikrinin desteklenmesinde belirleyici.
Diğer yandan, anketler mevcut parlamento bloğunun dağılmasının mümkün olmadığını gösteriyor.
Bu durum, Lübnan meselesine sponsor olan ülkelerin Hizbullah’a popüler ve parlamenter meşruiyet vermek istemediği ve örgütün tek başına zafer kazanmasını engellemek istediği anlamına geliyor.
Sonuç olarak, seçimlerin ertelenmesi, Hizbullah karşıtlarının işine yarıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Aun, seçimlerin kesinlikle zamanında, tek bir gün bile gecikmeden yapılacağını vurguladı.
Lübnan Kuvvetleri lideri Samir Caca, yurtdışı oyları ve hükümetin onayladığı seçim kanunu değişikliklerinin yasaya aykırı şekilde Meclis komisyonlarına havale edilmesi konusunda Meclis Başkanı Nebih Berri’yi eleştirmeyi sürdürüyor.
Son haftalarda Sosyalist Parti’nin, açıkça isim vermeden Lübnan Kuvvetleri’ni hedef alan örtülü eleştirileri dikkat çekiyor.
Parti sözcüleri, bazı kesimlerin ülkeyi felç etmeye ısrar ettiğini, sorunların yalnızca silah tekelinden ibaretmiş gibi gösterilerek sosyal meselelerin göz ardı edildiğini belirtiyor.
Daha önceki hükümetlerde reform için yükselttikleri sloganların unutulduğunu, bakanlıkları devralmalarına rağmen performansta kayda değer değişiklik yaşanmadığını vurguluyorlar.
Ayrıca eski Bakan Gazi Aridi’nin, bazı Lübnanlıların büyükelçilere ve diğer diplomatik temsilcilere yanlış bilgiler vererek, İsrail’in bu bilgileri kendi lehine kullanmasına zemin hazırladıkları yönündeki açıklaması da dikkat çekti.
Aridi, bu kişilerin resmi ve uluslararası pozisyonlar peşinde olduğunu, ancak bedeli Lübnan halkının ödediğini ifade etti.