Kafkasya'dan Suriye'ye ABD, Türkiye'nin arkasında duruyor

15 Kasım 2025

''TRIPP ticaret koridoru, eski yolları devre dışı bırakarak Doğu ile Batı arasında hayati bir alternatif yaratıyor ve Türkiye’yi önemli bir lojistik merkez haline getiriyor. Türkiye, ABD ile yenilenen ortaklığını yeni ekonomik ve stratejik koridorlar oluşturmak için kullanıyor. Türkiye’nin, ABD ile işbirliği sayesinde Suriye’de nüfuzunu artırması bekleniyor.''

YDH- Gazeteci Hüda Rızk, 2025’te ABD’nin arabuluculuğunda Güney Kafkasya’da imzalanan “Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu” (TRIPP) anlaşmasının bölgesel jeopolitik ve ekonomik etkilerine odaklandığı yazısında, TRIPP ile yeni ticaret ve ulaşım koridorlarının oluşturulduğunu, güç dengelerinin ABD-Türkiye-Azerbaycan ekseninde şekillendiğini belirtiyor. Suriye’de ise HTŞ'nin ABD ile entegrasyonunun bölgedeki jeopolitik dinamikleri derinden etkilediğini, bunun Türkiye-Rusya ilişkilerini zorlayabileceğini öne çıkaran Rızk, Türkiye’nin bölgesel güç olarak yükselişini ABD ile işbirliğinin derinleşmesine bağlıyor.

 

Ağustos 2025’te ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan barış anlaşması, “Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu” (TRIPP) için altyapı geliştirme planını gündeme getirdi. Anlaşma, özel bir Amerikan şirketine, daha önce Zangizor Koridoru olarak bilinen güzergâhın temelini oluşturan altyapıyı geliştirme yetkisi verdi.

Bu yeni koridor, Azerbaycan için Ermenistan’ın Syunik bölgesinden başlayarak Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne, oradan da Türkiye’ye uzanan doğrudan bir kara bağlantısı sağlıyor. Böylece ulaşımda İran ve Rusya topraklarına olan bağımlılık önemli ölçüde azaltılmış oluyor.

Azerbaycan, bu koridor aracılığıyla Avrupa, Orta Asya ve daha geniş bölgeler arasında mal ve enerji akışının kritik bir merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu plan, Bakü Limanı’nın genişletilmesi ve yeni güzergâhın Orta Koridor ulaşım ağıyla entegre edilmesi stratejisiyle uyumlu.

ABD’nin arabuluculuğuyla sağlanan bu anlaşma, enerji güvenliği, savunma işbirliği ve Özgürlük Destek Yasası’nın 907. Bölümü kapsamındaki uzun süredir devam eden kısıtlamaların kaldırılması gibi alanlarda ABD ile Azerbaycan arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirme fırsatı olarak değerlendiriliyor.

Anlaşma ayrıca Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesini kolaylaştırmayı, böylece sınır dondurmasının hafifletilmesini ve bölgesel bağlantının tüm taraflar için güçlendirilmesini amaçlıyor.

Azerbaycan, ABD’nin aktif arabuluculuğuyla ve Batı yönünde Türkiye üzerinden yeni bir geçiş yolu oluşturarak Güney Kafkasya’da Rusya ve İran’ın etkisini azaltmayı hedefliyor; bu hedef ABD yönetimi tarafından da destekleniyor.

Aliyev, Türkiye ile güvenli ve uluslararası alanda tanınan bir transit bağlantı kurarak, ülkesini yeni bütünleşen Güney Kafkasya bölgesinde merkezi bir güç ve önemli bir ticaret-enerji merkezi haline getirmeyi amaçlıyor.

Batılı ortaklarla yakın işbirliği içinde hareket eden Aliyev’in bu adımı, Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olmasından yararlanma, Erdoğan’ın Orta Asya stratejisi ya da Batı’nın Rusya’yı Kafkaslar’dan kuşatma planlarının parçası olarak değerlendiriliyor.

Azerbaycan, Rus gazına olan bağımlılığını azaltarak Avrupa için önemli bir enerji tedarikçisi konumuna yükseldi. Bu gelişme, yeni “koridorlar”la bağlantılı olarak ABD tarafından bölgenin “Avrasya rotası”nın kilit halkalarından biri olarak görülüyor.

Türkiye’nin bölgedeki konumunu güçlendiren bu süreçte, ABD-Türkiye ilişkileri Trump yönetiminin iş odaklı yaklaşımıyla destekleniyor. Azerbaycan, lojistik merkez rolünü pekiştirirken enerji kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve Rusya karşısında nüfuzunu artırmayı hedefliyor; bu durum Moskova’nın bölgedeki hakimiyetine doğrudan meydan okuyor.

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki yeni koridor, Türkiye’nin Avrasya’daki ekonomik ve jeopolitik rolünü güçlendirirken Rusya’nın hakim olduğu mevcut güzergâhların dışına çıkmayı sağlıyor; bu durum aynı zamanda Rusya’nın direnişini tetikliyor.

TRIPP ticaret koridoru, eski yolları devre dışı bırakarak Doğu ile Batı arasında hayati bir alternatif yaratıyor ve Türkiye’yi Çin’den Avrupa’ya uzanan önemli bir lojistik merkez haline getiriyor.

Türkiye’nin Avrupa ve Asya’nın kesişim noktasındaki stratejik konumundan kaynaklanan bu koridor, ekonomik faydalar sunuyor ve Rus gazına bağımlılığı azaltmaya çalışan ABD ile diğer ülkeler arasında yeni enerji işbirliklerine kapı aralıyor. Böylece Moskova’nın etkisi zayıflarken Ankara’nın bölgesel gücü yükseliyor.

Trump yönetimi dönemindeki ABD-Türkiye ittifakı, Türkiye’nin Güney Kafkasya, Suriye ve Libya’daki stratejik konumunu güçlendiriyor. TRIPP programı, Moskova kontrolündeki güzergahları doğrudan devre dışı bırakarak Rusya’nın Avrasya’daki geleneksel nüfuz alanını sarsıyor.

Rusya, Türkiye’nin ABD ve kendi çıkarları arasında uyum sağlamaya çalışmasına rağmen bu gelişmeleri eleştirel takip ediyor ve bölgedeki gerilimin artması olasılığına karşı dikkatli duruyor.

Trump’ın iş odaklı politikası, Türkiye ile doğrudan ve uyumlu işbirliği yaratarak her iki ülkeye stratejik avantaj sağlıyor; bu durum özellikle Suriye ve Güney Kafkasya’daki çabalarda açık biçimde görülüyor.

Türkiye, ABD ile yenilenen ortaklığını yeni ekonomik ve stratejik koridorlar oluşturmak için kullanıyor; bu sayede Rusya’ya olan bağımlılığını azaltıyor ve Moskova ile yaşanan jeopolitik sürtüşmeye rağmen bölgesel etkisini artırıyor.

Öte yandan Putin, Güney Kafkasya’daki kontrolünü korumaya çalışırken Türkiye ve Azerbaycan’a meydan okuyor; Orta Asya’da daha derin entegrasyon arayışları içindeyken, muhtemelen Ortadoğu’da da yeni ortaklar arıyor. Tüm bunları, Ukrayna savaşı kaynaklı kısıtlamalar ve iç sorunlarla mücadele ederken yapıyor.

Rusya, Avrasya’da nüfuzunu artırmak için Türkiye, Avrupa Birliği ve Batı ile rekabetini yükseltiyor ve çok kutuplu bir Kafkasya bölgesi oluşmasını engellemek için yoğun çaba gösteriyor.

10 Kasım 2025’te Suriye'deki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütünün lideri Colani'nin Beyaz Saray ziyareti, Suriye’nin yıllarca süren izolasyonun ardından ABD yörüngesine dönmesine işaret eden önemli bir jeopolitik kırılma olarak öne çıkıyor.

Bu gelişme, Türkiye ile Rusya arasındaki zaten karmaşık ilişkilerde yeni bir gerilime neden olabilir. Rusya, Esad rejiminin başlıca askeri ve siyasi destekçisi olarak bölgede etkinliğini sürdürürken, Colani'nin iktidara gelmesi ve ABD ile ortaklık kurma arayışı Moskova’nın etkisini zayıflatıyor.

Suriye, uluslararası koalisyonun IŞİD’e karşı savaşına katılarak Rusya’nın Orta Doğu’daki stratejik konumuna doğrudan meydan okuyor. Bu durum, Rusya’nın bölgedeki ağırlığını önemli ölçüde azaltıyor.

Türkiye, Beşşar Esad’a karşı olan muhalefetini desteklemekteydi; ancak şimdi yeni jeopolitik dengeyi lehine kullanma fırsatına sahip bulunuyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Beyaz Saray’daki görüşmelerde Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve bölgesel meselelerin dikkatli yönetilmesi çağrısında bulundu.

Türkiye’nin, ABD ile işbirliği sayesinde Suriye’de nüfuzunu artırması bekleniyor; bu da Rusya’nın kalan bölgesel çıkarlarına meydan okuma anlamına geliyor.

ABD, yeni Suriye’yi Batı ile entegre bir bölgesel sisteme dâhil etmeyi planlıyor; bu ise Rusya’nın Ortadoğu’daki yerleşik gücüne karşı ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Türkiye ve Rusya, ekonomik çıkarlar doğrultusunda Libya gibi sorunlu bölgelerde gerilimi azaltmaya çalışırken, Suriye’deki bu köklü dönüşüm iki ülke arasındaki anlaşmazlıkları daha derinleştirebilir.

Beyaz Saray ziyareti, Suriye’nin Rusya’dan ABD’ye yöneliminin açık göstergesi; bu durum, Türkiye’nin Suriye’deki artan rolüyle doğrudan çıkar çatışması yaratıyor.

Bölgede gerilimin nasıl şekilleneceği, Rusya’nın nüfuzunu ne ölçüde koruyabileceği ve ABD ile Türkiye’nin yeni Suriye hükümetini istikrara kavuşturma başarısına bağlı olacak.

Çeviri: YDH