İran ve Çin’in bilimsel işbirliği İsrail’i panikletti

16 Kasım 2025

İsrailliler, Çin ve İran üniversitelerinin bilimsel işbirliğini doğrudan İsrail’in güvenliğine yönelen bir tehdit ve bu tehdidi ABD’nin dikkatine sunulması gereken bir stratejik mesele olarak tasvir ediyor.

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) İran ve Çin üniversiteleri arasındaki ortak bilimsel çalışmaları konu alan bir rapor hazırladı. 

Assaf Orion ve Jacob Sanchez tarafından hazırlanan yeni rapor, Çin ve İran arasındaki bilimsel iş birliğini yalnızca akademik bir süreç olarak değil, “geleceğin askeri tehdidinin altyapısı” olarak konumlandırıyor. 

Rapor, İran’ın füze, İHA, siber ve nükleer teknolojilerde Çin üniversiteleri üzerinden hızla kapasite kazandığını iddia ederek ABD’ye “acil önlem alın” çağrısı yapıyor.

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) nedir?

INSS, 1970’lerin sonuna, Tel Aviv Üniversitesi içinde “Güvenlik Çalışmaları Merkezi” (Center for Security Studies) olarak kuruldu. Bu merkezin amacı, rejimin stratejik varsayımlarını ve güvenlik kararlarını kamuoyuna ve politika yapıcılarına eleştirel bir açıdan sorgulayacak bağımsız bir düşünce kuruluşu yaratmaktı.

1983’te “Jaffee Center for Strategic Studies” adını aldı ve 2006’da Tel Aviv Üniversitesi’nden ayrılarak tamamen bağımsız bir enstitü oldu; o tarihte “INSS” adını aldı. Bağımsızlaşmayla birlikte, hem mali hem idari olarak Tel Aviv Üniversitesi’nden ayrı ama akademik iş birliği içinde konumlandı.  

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) vizyonunu “İsrail’in uzun vadeli ulusal güvenlik politikasına etki eden en değerli bağımsız düşünce kuruluşu olmak” olarak açıklıyor. 

Misyonunu ise şu üç temel alanda topluyor:

1. İsrail’in varlığını ve demokratik karakterini sürdürebilmesi için stratejik fikirler ve eylem planları üretmek.

2. Karar alıcıları (siyasetçiler, güvenlik kurumları) bilgilendirmek; politika planlamasında analitik ve eleştirel bakış açısı sağlamak. 

3. Alışılmış kalıpların dışında yaklaşımlarla güvenlik stratejilerine yenilik katmak.

Örgüt yapısı ve kadro

INSS, akademisyenler, stratejistler, eski askeri ve istihbarat yetkilileri, diplomatlar ve diğer uzmanlardan oluşan çeşitli bir kadroya sahip. 2024 itibarıyla INSS’in genel müdürlüğünü emekli general Tamir Hayman yapıyor. Hayman uzun yıllar rejimin istihbarat örgütünde de görev yapmış biri. 

INSS, resmi olarak bağımsız bir araştırma enstitüsü olarak tanımlansa da, İsrail’in istihbarat-askeri kurumlarıyla güçlü bir bağlantıya sahip. 

  Yapılan analizler, raporlar ve strateji önerileri sık sık rejim liderlerine ve politika yapıcılarına sunuluyor. Ayrıca INSS, uluslararası iş birliği de yapıyor; yabancı düşünce kuruluşları, diplomatlar ve strateji topluluğu ile diyalog kuruyor. 

  Enstitü ‘bağımsız’ olarak tanımlanıyor, fakat eleştirmenler onun askeri ve hükümet çevreleriyle çok yakın olduğunu, bu nedenle “stratejik politika üretimi”nde doğrudan etki gücüne sahip olduğunu belirtiyor.

Raporda neler var

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nün (INSS) İran ve Çin üniversiteleri arasındaki ortak bilimsel çalışmalarına dair raporunda akademik işbirliğinin stratejik temeli, Çin’in “Askerî-Sivil Füzyon” politikası, İran’ın ise “Savunma ve Güvenlik Bilim-Teknoloji-İnovasyon Stratejisi” çerçevesinde ele alınıyor. İran-Çin bilimsel işbirliği savunmayla bağlantılı kurumların çalışması olarak niteleniyor.

Çin’deki “Ulusal Savunmanın Yedi Oğlu” (Seven Sons of National Defense) olarak bilinen yedi savunma üniversitesi ile İran’ın savunma bağlantılı üniversiteleri bu iş birliğinin ana aktörleri olarak tanıtılıyor.

Ortak Yayınların Genel Görünümü

INSS, İran ve Çin üniversiteleri tarafından yayımlanan bilimsel makaleleri mercek altına alıyor. Rapora göre 2006–2025 arasında Çin-İran ortak imzalı 20 bin 875 İngilizce makale tespit edildi; bunların 753’ü doğrudan savunma bağlantılı üniversiteler arasında.

İş birliği 2014–2019 arasında büyüyor, 2022’de zirveye ulaşıyor, 2023 sonrasında ise hafif düşüyor.

Savunma teknolojisi açısından kritik çalışma alanları

Rapor, 753 makaleden en az 15’inin doğrudan askeri teknolojiye uygulanabilir olduğunu belirtiyor. Başlıca dört alan şunlar:

a) Havacılık, Füze Tahriki ve İHA Teknolojileri

Roket motorlarının soğutulması, hafif kompozit malzemeler, yüksek hızlı araçlar, İHA gövde ve ısı izinin azaltılması, yüksek irtifa soğutma sistemleri, katı roket yakıtı (AP) kimyası, füze motoru yanma odaları ve supersonik yapı tasarımları üzerine çalışmalar var.

b) Nükleer mühendislik

Reaktör çekirdeği soğutması, ısı transferi ve akış dinamiği üzerine simülasyonlar; nükleer sistemlerin termal güvenliği ve tasarımına uygulanabilir.

c) Deniz Teknolojileri (Denizaltı ve Sualtı Araçları)

- Denizaltı manevra ve akustik iz azaltma için stator tasarımı.

- Sessiz ve verimli toroidal (halka şekilli) pervane araştırmaları.

d) Siber Teknolojiler

- Askerî bulut altyapılarında görev dağılımı optimizasyonu.

- Hibrit (karma) siber saldırılara karşı dayanıklı kontrol sistemleri.

Çin ve İran üniversitelerinin bilimsel işbirliği çerçevesinde Çin’in savunma üniversitelerinde yaklaşık 70 İranlı araştırmacı doktora ve doktora sonrası programlara entegre durumda.

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Emstitsüne göre Çin ve İran arasındaki ortak araştırmalar, İran’ın temel bilimden stratejik savunma teknolojilerine geçişinde köprü işlevi görüyor. Bu ağ, İran’ın yaptırımları bilimsel iş birliği yoluyla aşmasına yardımcı olabilir.

Çin-İran akademik entegrasyonu, Batı için yeni bir “savunma inovasyon ekseni” anlamına gelebilir. Çin’in “askerî-sivil füzyon” yaklaşımı ve İran’ın savunma inovasyon stratejisi, bu iş birliğini sıradan akademik ortaklıkların ötesine taşıyor: Uzun vadeli askeri kapasite inşası aracına dönüşüyor.

İsrailliler bilimsel çalışmaları stratejik tehdit olarak görüyor

INSS’nin raporu klasik bir akademik araştırma değil; bir politik-analitik tanımlama ve hedef gösterme metni niteliğinde. İsrailliler, Çin ve İran üniversitelerinin bilimsel işbirliğini doğrudan İsrail’in güvenliğine yönelen bir tehdit ve bu tehdidi ABD’nin dikkatine sunulması gereken bir stratejik mesele olarak tasvir ediyor. Raporun temel amaçları şunlar:

-İran’ın askeri kapasitesinin gelecekte nasıl büyüyebileceğini öngörmek,

-Çin’in “askeri-sivil füzyon” konsepti üzerinden İran’a dolaylı askeri yetenek aktarımını görünür kılmak,

- ABD’yi bu konuda daha sert önlemler almaya teşvik etmek.

Yani rapor, bilimsel veriden ziyade stratejik alarm üretme işlevine sahip.

Tehdit Çerçevesi Nasıl Kuruluyor? 

a) İran’ın “gizli kapasite geliştirdiği” varsayımı

Rapor, İran’ın savunma kabiliyetinin yalnızca açık kaynaklarda görülenlerle sınırlı olmadığı, Çin’den aldığı akademik-araştırma desteği sayesinde “gizli bir hızla” büyüdüğü iddiasını merkezine alıyor.

Bu, raporun en kritik söylem ayağı:

- İş birliği yalnızca bilimsel değil, ‘çift kullanımlı’ ve dolayısıyla askeri.

- Temel araştırmalar aslında İran’ın füze, İHA, radar, siber ve nükleer alanlarda kabiliyet geliştirmesine hizmet ediyor.

Bu söylem, İran’ın bilimsel üretimini potansiyel silah geliştirmenin erken evreleri olarak konumlandırıyor.

b) Çin’in rolü: İran’ın “askeri hızlandırıcısı”

Rapor, Çin üniversitelerini İran’ın askeri gelişiminin arkasındaki sistematize edici güç olarak resmediyor. Bu yapı özellikle ABD karar alıcılarına şu mesajları veriyor:

- Çin’in “Ulusal Savunmanın Yedi Oğlu” diye anılan üniversiteleri doğrudan askeri kurumlarla bağlantılı.

- Bu üniversitelerin İran ile çalışması, İran’ın yalnız başına beceremeyeceği gelişmeleri hızlandırıyor.

- Sonuç: İran doğrudan Çin tarafından “teknolojik olarak güçlendirilmiş bir rakip” haline geliyor.

Bu anlatı, ABD’nin Çin politikasındaki “teknoloji kısıtlamaları” ile İran politikasındaki “yayılma ve füze tehditleri” dosyalarını birleştirmek için kurgulanmış.

c) İsrail’in kendisi merkezde değil—ama tehdit okları İsrail’e çıkıyor

Rapor görünüşte ABD ve Batı için yazılmış, fakat içerideki vurgu net olarak şu iddiaları içeriyor:

- İran’ın güçlenmesi, İsrail’in caydırıcılığının zayıflaması anlamına geliyor.

- Çin’in İran’la akademik ağ kurması, İsrail’in stratejik denkleminin bozulması demektir.

- İran İHA ve füze teknolojilerindeki ilerleme, İsrail için doğrudan tehdittir.

Yani rapor, ABD’ye “Bu sadece İran meselesi değil; İsrail’in güvenlik mimarisini ilgilendiriyor” demeye çalışıyor. Bu tür raporlar, Tel Aviv’in Washington nezdindeki geleneksel politika aracının parçası.

ABD’ye hitap eden siyasi-analitik dil

Rapor, akademik bir inceleme gibi görünse de kullandığı dil ABD politika topluluğuna yönelik. Amerika’ya Çin’le İran üniversitelerinin “temel araştırmaları bile tehlikelidir.” mesajı veriyor.

ABD üniversitelerinin de Çin’le iş birliği yaptığı hatırlatılarak, bu yapıların İran’la bağlantılı olduğu ima ediliyor ve şu mesajlar veriliyor: 

ABD kendi akademik alanını da temizlemeli. “İran’ı izlemek yeterli değil, Çin-İran bağlantısını izlemelisiniz.” Bu doğrudan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi ve Kongre’ye gönderilmiş bir öneri. 

“Denetim ve yaptırımlar genişletilmeli.” Hedef sadece İran değil; Çin üniversiteleri ve bu ağlarla çalışan üçüncü ülkeler de baskı çemberine alınmalı.

Bu dil, İsrail’in alışıldık stratejik hedefi olan “İran’ı uluslararası sistemde daha fazla izole etmek” yönünde işliyor.

Raporun İsrail açısından stratejik fonksiyonu 

Raporun en başlıca işlevi, İran’ı yalnızca nükleer program üzerinden değil, bilimsel üretim üzerinden de tehlikeli göstermek. İsrail güvenlik çevreleri, uzun süredir İran’ın nükleer programına odaklanıyordu. 

Bu rapor, İran tehdit söylemini aşağıdaki alanlara da genişletiyor:

- Füze teknolojisi,

- İHA sistemleri”,

- Siber altyapı,

- Malzeme bilimi”,

Enerji/nükleer soğutma teknolojileri.

Bu ise İran’a yönelik baskının teknoloji tabanlı bir çerçevede büyütülmesi anlamına geliyor.

Raporun ikinci işlevi, ABD’nin Çin’e karşı yürüttüğü kısıtlama politikasını İran dosyasına entegre etmek

Raporun asıl yeniliği: Çin politikasını İran politikasıyla birleştirmesi. Raporun stratejik hedefleri de şunlar:

- ABD, Çin’in askeri-sivil üniversitelerini hedef aldığında, İran’ın da doğrudan zarar görmesini sağlamak.

- İran’ın Çin üzerinden elde ettiği teknoloji yollarını kapatmak.

Bu bakımdan rapor, İsrail’in iki büyük rakibine (Çin ve İran) karşı oluşturduğu tek eksenli politika baskısınınentelektüel zeminini kuruyor.

Sonuç: Raporun İsrail İçin Değeri ve ABD’ye Yönelik Mesajı

Raporun amaçları da şöyle özetlenebilir:

- Çin-İran akademik iş birliğini geleceğin askeri krizi olarak çerçevelemek,

- ABD’yi bu bağlantıya karşı proaktif önlemler almaya yöneltmek,

- İran’ın Ar-Ge kapasitesini uluslararası alanda kriminalize etmek,

- Çin’in üniversite ağlarını ABD yaptırımlarıyla sınırlandırmak,

- İsrail’in bölgesel askerî üstünlüğünün uzun vadede zedelenmemesi için stratejik alarm yaratmak.

Raporun ortaya koyduğu tablo, İsrail’in sadece bugünün tehditlerini değil, 10–20 yıl sonranın İran’ını engelleme amaçlıyor.