ABD, Lübnan ordusunun işlevini değiştirme niyetinde

20 Kasım 2025

"Bugün İsrail’in izlediği yoldan çıkarılacak sonuç şudur: Gerçek hedef sadece Direniş’e baskı yapmak değil, Lübnan ordusunu Direniş ile çatışma pozisyonunda gösterecek adımlara sürükleyerek iç yapıyı sarsmak ve devletin işlevini yeniden tanımlamaktır."

YDH - El-Ahbar gazetesi yazar Ali Haydar, İsrail ve ABD'nin Lübnan'a yönelik yeni stratejisinin, Hizbullah ile doğrudan çatışmadan ziyade Lübnan ordusunu ve devlet kurumlarını dönüştürerek Direniş'e karşı kullanmayı hedeflediğini vurguluyor. Haydar, Tel Aviv'in, askeri güçle başaramadığı hedeflere ulaşmak için orduyu Hizbullah ile çatışmaya iterek bir iç sürtüşme ortamı yaratmaya ve ülkenin savunma denklemini bozmaya çalıştığını ifade ediyor.

İsrail bugün Lübnan’a, bölgesel güçlerin kırılgan devletlere dayatmak istediği rolü daha geniş bir perspektiften kavrayan yeni bir açıdan yaklaşıyor.

Tel Aviv bu bağlamda Lübnan ordusunu ve devletini, Direniş'i kuşatma ve hareket ettiği ortamı değiştirme projesine hizmet edecek şekilde siyasi ve güvenlik açısından yeniden yönlendirilebilecek bir saha olarak görüyor.

Temel fikir bu kez doğrudan çatışma değil, devlet kurumlarını devşirmeye çalışmak ve onları İsrail askeri gücünün on yıllardır başaramadığını tamamlayacak rollere itmek.

Benyamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler’deki son konuşması bu yaklaşımın belirgin bir yönünü ortaya koydu. Lübnan hükümetinin "Hizbullah’ın silahlarını sökme hedefine" yönelik kararını övmekle yetinmek yerine, sadece açıklamalardan duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmekte gecikmedi ve "Sözlerden fazlasına ihtiyacımız var" vurgusunu yaptı.

Bu, Tel Aviv'in siyasi bir tutumla yetinmediğine, aksine kendi tasavvuruna göre bizzat Lübnan ordusu tarafından hayata geçirilecek pratik adımlar beklediğine dair doğrudan bir işaret.

Netanyahu’nun diplomatik bir dille söylediğini, eski Askeri İstihbarat Başkanı ve Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Tamir Hayman, "Lübnan ordusunu Hizbullah ile sürtüşmeye teşvik etme" çağrısı yaparak çok daha net bir şekilde ifade etti.

Bu öneri, İsrail’in şu aşamadaki yaklaşımının özünü özetliyor: Lübnan’daki ortamı yeniden şekillendirecek bir iç sürtüşmeye zemin hazırlamak ve orduyu Direniş ile çatışma noktasına itmek. Bu durum, geriye kalan iç istikrarı tehdit eden yeni bir siyasi sahnenin kapısını aralayarak ülkeyi güvenlik ve siyasi çöküşün eşiğine getiriyor.

Bu yönelimin, İsrail’in Direniş ile uzun süreli deneyimine dair derinlikli bir okumaya dayandığı açıkça görülüyor.

2000 yılındaki geri çekilmeden 2006 savaşına ve (İsrail’in Direniş’i ortadan kaldıramadığı veya kapasitesini devre dışı bırakamadığı halde sert ve benzeri görülmemiş darbeler indirmeyi başardığı) 2024 savaşına kadar biriken yenilgiler, İsrail güvenlik aklında tek başına askeri gücün Direniş’i denklemden çıkarmada aciz olduğu kanaatini pekiştirdi.

İsrail verdiği tüm zarara rağmen, Direniş’in savunma kapasitesini kırmayı, Litani’nin güneyinin işgal edilmesini engelleme gücünü yok etmeyi veya onu Lübnan’ın iç dengelerinin dışına itmeyi başaramadı.

İşte tam da bu noktada Tel Aviv’deki karar alıcıların zihninde, İsrail’in hedeflerine ulaşmasının en az maliyetli yolunun Lübnan’ın egemenlik kararının yönünü değiştirmekten geçtiği fikri doğdu: Direniş dosyasına yaklaşımda ordunun rolünü ve devletin konumunu yeniden tanımlamak ya da en azından bunu siyasi ve güvenlik baskılarıyla başarabilme ihtimaline oynamak.

Amerika'nın, İsrail’in uzun vadeli stratejisinin en derin dayanağını oluşturan rolü, bu sürecin merkezinde ilerliyor.

Hayman, mevcut saldırıların "Amerika ve İsrail'in uzun vadeli politikasının" yokluğunda yalnızca geçici bir araç olduğunu vurgulayarak bu ilişkinin doğasını açıkça dile getirdi.

"İstikrarlı bir güvenlik gerçeği" dayatmak için siyasi baskı ile askeri eylemin harmanlanması gerektiğinin altını çizdi. Böylece Washington’ın, başta ordu olmak üzere Lübnan devletine ve kurumlarına mali ve siyasi baskı uygulayacak kaldıraç işlevi görmesi gerektiğini ortaya koydu.

Bugün dayatılan süreçler bu zeminde anlaşılabilir. Lübnan’ı İsrail ile doğrudan müzakerelere sürüklemeye yönelik açık bir girişim var; nitekim Netanyahu, Lübnan’ın "Hizbullah’ı etkisiz hale getirmek" için adımlar atması durumunda "barışın hızla geleceğini" söyleyerek bunu ifade etti.

Aynı zamanda Lübnan ordusuna güneyde, Direniş’in halk tabanıyla sürtüşme yaratmak amacıyla kullanılabilecek baskınlar veya güvenlik hareketliliği türünden tedbirler alması için baskı yapılıyor.

Güney Lübnan’ın doğasını bilen herkes, bu tür tedbirlerin ancak daha tehlikeli bir sürece zemin hazırlayan adımlar olarak okunabileceğini kavrar.

Ancak İsrail’in hesaplarına yönelik asıl tehdit, Lübnan’ın siyasi birliğini, elindeki güç unsurlarını ve bağımsız egemen kararını koruma ihtimalidir. İsrail, herhangi bir Lübnan bütünleşmesinin -siyasi, askeri veya toplumsal- ordunun işlevini yeniden çizme ve devleti Direniş üzerinde bir baskı platformuna dönüştürme girişimlerini engelleyeceğinin farkında.

Planları için en tehlikeli senaryo budur; zira bu durum Lübnan’ın savunma denklemini ayakta tutar ve ordunun bir iç çatışmanın tarafına veya Tel Aviv’in arzuladığı uzlaşıları dayatan bir araca dönüşmesini engeller.

Bugün İsrail’in izlediği yoldan çıkarılacak sonuç şudur: Gerçek hedef sadece Direniş’e baskı yapmak değil, Lübnan ordusunu Direniş ile çatışma pozisyonunda gösterecek adımlara sürükleyerek iç yapıyı sarsmak ve devletin işlevini yeniden tanımlamaktır.

İsrail’in asıl korkusu ise bu planın başarısız olması ve Lübnan’da egemenliği ve ülkeyi saldırılara karşı koruyan, hegemonya projelerini sınırların dışında tutan güç unsurlarını muhafaza edecek ulusal bir siyasi bilincin kökleşmesidir.

Çeviri: YDH