Suriye ordusunun yeniden inşası ve İsrail stratejisi

28 Kasım 2025

İsrail rejimi uzun vadede Şam’da merkezi, birleşik ve yeniden inşa edilmiş bir ordunun ortaya çıkmasını da engellemeye çalışıyor.

Suriye, Beşar Esed’in 2024 yılında düşmesinin ardından, bölgenin birçok stratejik denklemini yeniden tanımlayan bir aşamaya girdi. 

Colani’nin liderliğinde kurulan ‘Yeni Suriye Ordusu’ bu dönüşümün en önemli ayağını oluşturuyor. Yeni ordunun komuta yapısı yeniden inşa edilmeye çalışılıyor ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile entegrasyon için müzakereler yapılıyor. 

Bu süreç tamamlanırsa, 2012’den sonra ilk kez Şam’da merkezi ve bütünleşik bir askeri güç yeniden ihya edilmiş olacaktır. 

İsrail’in bugünkü endişelerinin kökleri yıllar öncesine dayanıyor. 2015 yılında Brookings Enstitüsü, “Suriye’nin yapı sökümü” temalı meşhur bir raporunda, Şam’da yeniden merkezi ve güçlü bir devletin ortaya çıkmasını engellemek için Suriye’nin bir dizi özerk bölgeye ve nüfuz alanına bölünmesi gerektiğini savunmuştu. 

‘Ademi merkeziyetçilik’ ve ‘işlevsel parçalanma’ üzerine kurulu olan bu öneri, daha sonra İsrail’in güvenlik analizlerinde kalıcı zihinsel çerçevelerden biri hâline geldi. 

Bugün ise, Şam’ın yeni ordusunun yeniden ihyası ve SDG’nin entegrasyon çabalarıyla birlikte, aynı doktrin yeniden devreye sokuldu ve Tel Aviv bunu kendi güvenlik mimarisi için doğrudan bir tehdit olarak görüyor.

Suriye’nin yeni hükümeti, ordusunu kuzeydoğuda, merkezde ve güneyde birleştirmeye çalıştığı tam bu dönemde, İsrail sahaya aktif olarak girdi ve bu süreci durdurmaya ya da yavaşlatmaya yönelik girişimlerde bulundu. 

19 Kasım 2025’te Benyamin Netanyahu’nun Suriye’nin işgal altındaki güney bölgelerine yaptığı sıra dışı ziyaret, bu yaklaşımın ortaya çıkışının en açık göstergelerinden biri oldu.

İsrail Başbakanı, Golan temas hatlarında bulunarak ve son aylarda oluşturulan askeri mevzileri yerinde inceleyerek açık bir mesaj verdi:

İsrail, Suriye sahasındaki gelişmeleri yalnızca izlemekle kalmıyor, aynı zamanda Şam’ın gelecekteki ordusunun nasıl şekilleneceği konusunda da belirleyici bir rol oynamak istiyor.

Bu ziyaret yalnızca bir siyasi gösteri ya da askerî bir inceleme değildi; aksine, INSS,

ALMA ve FDD gibi düşünce kuruluşlarının Kasım 2025’te bunu “Tel Aviv’in Şam’a güçlü bir ordunun yeniden dönmesini engellemeye yönelik sabit stratejisi” olarak tanımladığı, derin ve çok boyutlu bir güvenlik doktrininin yansımasıydı. 

İsrail’in endişesi yalnızca Suriye’nin güneyiyle sınırlı değil; aynı zamanda ABD tarafından eğitilmiş on binlerce savaşçıya sahip bir güç olan SDG’nin entegrasyon süreci, yeni Şam ordusunu son on yılın en güçlü askerî yapısına dönüştürebilir ve kuzeydoğu ile Golan’daki kırılgan dengeleri köklü biçimde değiştirebilir.

Kasım 2025’te İsrailli, Amerikalı ve bölgesel kaynaklardan oluşan geniş bir literatüre[1] dayanarak bugün şu tespit yapılabilir: 

Tel Aviv eşzamanlı olarak üç hedefi takip ediyor:

1. Şam’daki yeni ordunun tam anlamıyla yeniden inşa edilmesini engellemek,

2. SDG’nin bu yapıya entegrasyonunu sınırlamak ya da geciktirmek,

3. Gücü giderek artan Şam’a karşı ‘stratejik sigorta’ olarak güney Suriye’deki askerî varlığını kalıcı hâle getirmek.

Bu çerçeve bizi, daha en başından itibaren üç paralel süreçle karşı karşıya bırakıyor: Colani rejiminin merkezi projesi olarak yeni Şam ordusunun yeniden inşası, kuzeydoğunun geleceğini belirleyecek olan SDG entegrasyonuna ilişkin gergin müzakereler ve İsrail’in bu iki süreci durdurma ve yönünü şekillendirme çabası.

Bu bağlamda Netanyahu’nun ziyareti yüzeysel bir işaret değil, İsrail’in Suriye politikasında yeni bir aşamanın resmî başlangıç bildirgesidir. 

İsrail rejimi bu aşamada yalnızca mevcut tehditleri yönetmekle kalmıyor, uzun vadede Şam’da merkezi, birleşik ve yeniden inşa edilmiş bir ordunun ortaya çıkmasını da engellemeye çalışıyor.

İsrail’in sabit mantığı: Zayıf ve çok parçalı Suriye

2012 yılının sonlarından itibaren, Suriye savaşı tamamen silahlı bir aşamaya girdiğinde ve Suriye ordusu birçok cephede yıpranma ve geri çekilme yaşadığında, İsrail güvenlik aygıtı stratejik bir sonuca ulaştı: Şam’da birleşik ve merkezi bir ordunun yeniden ortaya çıkması, özü itibarıyla düşmanca olmasa bile, İsrail’in güvenliği için yapısal bir tehdittir.

Bu mantık, son on üç yıl boyunca değişmeden kalmış ve Esed sonrası dönemde yeniden etkinleşmiştir.

1) 2012–2017: İsrail için ‘fırsat penceresinin’ şekillenmesi

2012’nin sonlarında, Şam kırsalındaki üslerin düşmesi, Halep’te şehir savaşları, silahlı grupların ilerlemesi ve ordunun birçok birliğinin geri çekilmesi, Şam’ın komuta yapısını ciddi biçimde zayıflattı.

Haaretz gazetesi 15 Ocak 2018 tarihinde şu haberi yayımladı: “İsrail, Suriye savaşının ilk yıllarından itibaren Şam’da merkezi askerî gücün yeniden inşa edilmesini engellemeye çalışmıştır.”

Hizbullah’ın 2013 yılında sahaya girişi, ordunun tamamen çökmesini engelledi; ancak Suriye ordusu hiçbir zaman 2012 öncesindeki bütünlüğüne geri dönemedi. 

Bu durum, İsrail’e Suriye topraklarında hava saldırılarının kapsamını genişletme, istihbarat operasyonlarını artırma ve savunma altyapılarını tahrip etme imkânı verdi.

2) 2015: Teorik zeminin oluşması Suriye’nin ‘işlevsel parçalanma’ modeli

Temmuz 2015’te Brookings Institution isimli düşünce kuruluşu, “Deconstructing Syria: A New Strategy for America’s Most Hopeless War”[2] başlıklı raporunda şu önerileri sundu:

- Suriye ‘işlevsel bölgelere’ ve nüfuz alanlarına bölünmelidir,

- Merkezî devlet önceki biçimiyle yeniden güç kazanmamalıdır,

- Şam’daki yekpare askerî yapı yeniden ihya edilmemelidir.

İsrailli birçok güvenlik analisti, sonraki yıllarda bu modeli Tel Aviv için tercih edilen güvenlik senaryosu olarak referans aldı.

İsrailli ALMA Merkezi de 10 Kasım 2025 tarihli analizinde şu ifadeyi kullandı:

İsrail bugün de Şam’da birleşik bir ordunun yeniden şekillenmesini engellemenin peşindedir.

3) 2018–2024: Güney Suriye’de ‘aktif çevreleme’ politikasının kurumsallaşması

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) 2020 ve 2021 yıllarına ait yıllık raporlarında İsrail’in Suriye politikasının ‘aktif çevreleme’ olduğunu vurgulamış ve bunun şu unsurları içerdiğini belirtmiştir:

- Geniş ölçekli ve hedefli hava saldırıları,

- Hava savunma altyapılarının imha edilmesi,

- Yeni zırhlı birliklerin oluşturulmasının engellenmesi,

- Golan boyunca gayri resmî bir tampon bölge oluşturulması.

INSS, 9 Kasım 2025’te şu değerlendirmeyi yapmıştır: İsrail’in sorunu kişilerle değil; güç yapısıyla ilgilidir. Şam’daki her birleşik ordu — ister Esed’le, ister Esed’siz olsun — kırmızı çizgidir.

4) Esed sonrası (2024–2025): Yeni Suriye Ordusu’nun kurulmasıyla yapısal tehdidin geri dönüşü

Aralık 2024’te Esed’in düşmesinin ardından, Colani hükümeti yeni Suriye ordusunun kurulması projesini başlattı. Proje şu aşamalardan oluşuyor:

- Genel komutanlığın yeniden yapılandırılması,

- Dağınık birliklerin bünyeye alınması,

- Düzenli birliklerin oluşturulması,

- Ve SDG ile entegrasyon için müzakerelerin yürütülmesi.

Yediot Aharonot gazetesi 22 Kasım 2025’te Colani’nin 2012’den bu yana Suriye’nin en bütünleşik askerî gücünü inşa etmekte olduğunu yazdı. 

Carnegie Merkezi ise 7 Kasım 2025’te şu uyarıda bulundu: Yeni Suriye Ordusu’nun yeniden inşası, İsrail’in güneydeki nüfuzunu sınırlayabilir.

5) Tel Aviv neden Colani’nin şahsıyla sorun yaşamıyor, fakat ordusuyla yaşıyor?

Şu kaynakların raporlarına göre: Politico’nun 25 Kasım 2025, Ynet’in 21 Kasım 2025 ve ALMA’nın 10 Kasım 2025 tarihli raporlarına göre Colani yönetimi, hayatta kalmak ve ABD’nin desteğini kazanmak amacıyla şunları yaptı:

- Hamas ofislerini kapattı.

- Filistinli grupların faaliyetlerini sınırladı.

- Hizbullah’a silah transfer güzergâhlarını kesti.

- Kuneytra’daki güvenlik denetimini artırdı.

Dolayısıyla İsrail, Colani’nin şahsıyla doğrudan bir düşmanlık içinde değildir. Halbuki Tel Aviv’e göre Colani kullanışlı bir araç olmakla birlikte asıl tehdit, bütünleşik Suriye ordusudur.

6) SDG’nin entegrasyonu — Tel Aviv için en hassas ayrışma noktası

ALMA Merkezi, 10 Kasım 2025 tarihli uyarısında SDG’nin entegrasyonunun yeni Suriye ordusunun kapasitesini artıracağını, kuzeydoğu, merkez ve güneyi birbirine bağlayacağını ve İsrail’in Golan’daki hareket serbestisini azaltacağını belirtti.

Orient News medya kuruluşu da 21 Kasım 2025 tarihli haberinde şunu yazdı: İsrail, ABD tarafından eğitilmiş SDG güçlerinin Yeni Suriye Ordusu’na katılmasından derin bir endişe duymaktadır. Bu entegrasyon, İsrail’in 13 yıllık doktrininin temelini tehdit etmektedir: Suriye yeniden birleşik bir orduya sahip olmamalıdır.

Netanyahu’nun Güney Suriye ziyareti: Sahadaki yeni gerçekliklerin pekiştirilmesi

Reuters haber ajansı, 20 Kasım 2025 tarihinde, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 19 Kasım’da Suriye toprakları içinde bulunan İsrail ordusu birliklerini ziyaret ettiğini bildirdi; bu bölge, Aralık 2024’te Beşşar Esed’in düşmesinin ardından fiilen İsrail kontrolüne girmişti. Habere göre İsrail, son aylarda Birleşmiş Milletler gözetimindeki tampon bölgenin doğusunda askerî varlığını genişletmiş ve Suriye toprakları içinde yeni mevziler ele geçirmişti. Şam yönetimi bu adımı “tehlikeli bir egemenlik ihlali” ve “oldu-bitti durumunun dayatılması” olarak tanımlamıştı.

Reuters, Netanyahu’nun kurşungeçirmez yelek ve kaskla Suriye’de konuşlu birliklerin yanında görüldüğünü ve şu ifadeleri kullandığını aktardı: Buradaki savunma ve taarruz kapasitemize büyük önem veriyoruz; hem Dürzi müttefiklerimizi korumak hem de İsrail devletini ve kuzey sınırlarımızı Golan karşısında korumak için.

İsrail’in Ynet gazetesi de 21 Kasım 2025 tarihli haberinde, bu ziyaretin İsrail’in Esed’in düşmesinin ardından yerleştiği noktaları kapsadığını teyit etti. Gazete, Netanyahu’nun ziyaretinin, hukuken hâlâ Suriye toprağı sayılan mevkilerde bir İsrail başbakanının gerçekleştirdiği ilk resmî ziyaret olduğunu yazdı. 

Ynet’e göre İsrail ordusu, 2025 yılının başından itibaren bu mevzileri “yeni temas hatlarının” bir parçası olarak tanımlıyor.

İsrail’in Kanal 12 televizyonu ise haberinde, Netanyahu’nun bu ziyaret sırasında Suriye dosyasından ve Golan cephesinden doğrudan sorumlu olan 210. Tümen komutanlarıyla görüştüğünü duyurdu; bu tümenin görevleri arasında sınırlı kara operasyonları, tampon bölgenin kontrolü ve güney Suriye’deki askerî hareketliliğin izlenmesi yer alıyor. 

Habere göre Netanyahu, komutanlardan yeni Suriye ordusu birliklerinin güneye doğru her türlü hareketinin daha ilk aşamada durdurulmasını istemiştir.

Bu bağlamda Şarku’l Avsat gazetesi de 21 Kasım’da, Şam yönetiminin Netanyahu’nun ziyaretini “güney Suriye’de yeni gerçeklikler oluşturma girişimi” olarak nitelediğini ve İsrail’in “1974 anlaşmasının ötesine geçerek askerî mevzilerini genişletmekte olduğunu” açıkladığını yazdı.

El-Arabi el-Cedid gazetesi ise 22 Kasım 2025’te bir Suriyeli askerî yetkilinin kendilerine şu ifadeyi kullandığını aktardı: Netanyahu’nun ziyaretinin mesajı açıktır: İsrail, 8 Aralık’tan sonra girdiği mevzilerden geri çekilmeyi düşünmemektedir.

Reuters ayrıca, son aylarda ABD’nin arabuluculuğunda Suriye ile İsrail arasında güvenlik görüşmelerinin yürütüldüğünü de teyit etti; Şam’ın bu görüşmelerdeki hedefi, güneyde kaybedilen bazı mevzilerin geri alınmasıydı. Ancak habere göre, İsrail “Süveyda iline insani bir geçiş koridoru oluşturulmasını” talep ettikten sonra görüşmeler durmuştur. Şam yönetimi bu talebi ‘egemenlik ihlali’ olarak değerlendirmiş ve reddetmişti.

Reuters’la konuşan aynı Suriyeli askerî yetkiliye göre: Güvenlik anlaşmasının akıbetinden bağımsız olarak, İsrail yeni mevzilerini terk etmeyeceği mesajını verdi.

Bu haberlerin bütünü açık bir eğilimi ortaya koymaktadır: İsrail, Netanyahu’nun güney Suriye ziyaretiyle yalnızca askerî varlığını açıkça ilan etmekle kalmamış, aynı zamanda Esed’in düşüşünden sonra oluşan yeni sınırları fiilen pekiştirmiştir.

Bu süreç, artık güney Suriye’nin güvenlik denklemlerinin temel unsurlarından biri hâline gelmiştir.

Suriye ordusunun yeniden inşasına karşı İsrail’in kırmızıçizgileri

Kasım 2025’te İsrail medyasında yayımlanan haberler, Tel Aviv’in Suriye’nin yeni ordusunun yeniden inşası süreci karşısında üç kesin kırmızıçizgi belirlediğini gösteriyor. Bunlar, Şam ordusunun klasik ve merkezi kapasitesine odaklanmakta olup, kuzeydoğu Suriye’deki anlaşmazlıklar gibi diğer başlıklardan bağımsızdır.

1) Güney ve merkezde ağır zırhlı birliklerin yeniden ihyasının engellenmesi

İsrail’in Kanal 12 televizyonu 20 Kasım 2025’te, Tel Aviv’in en önemli güvenlik kaygılarından birinin, Colani hükümetinin Suriye ordusunun zırhlı birliklerini yeniden diriltme çabaları olduğunu bildirdi; bu birlikler 2012’den sonra fiilen işlevlerini yitirmişti.

Bu medya kuruluşu, İsrail’in aşağıdaki birliklerin geri dönüşünü ‘doğrudan tehdit’ olarak gördüğünü belirtti:

- Katana’daki 9. Tümen’in zırhlı birlikleri

- Dera’daki 5. Tümen

- Geçmişte Han Arnabe ve Sasa’da konuşlu zırhlı birlikler

Haberde şu ifadeye yer verildi: Suriye’nin zırhlı kapasitesinin geri dönüşü, Golan’a yönelik klasik tehdidin geri dönüşü anlamına gelmektedir.

2) Şam ve güneyin hava savunma sistemlerinin yeniden inşasının engellenmesi

Ynet gazetesi 21 Kasım 2025’te, İsrail’in kırmızı çizgilerinden birinin, Şam’ın kendi hava savunma ağını yeniden canlandırma girişimi olduğunu yazdı.

Ynet, İsrail’in böyle bir ağın geri dönüşünü ciddi bir tehdit olarak değerlendirdiğini vurguladı; zira bu altyapılar, son on yıl boyunca İsrail’in Suriye genelinde serbest hava operasyonları yürütmesine imkân tanımıştı.

Gazete şu değerlendirmeyi yaptı: Şam’ın hava savunmasının yeniden canlandırılması, İsrail’in hava üstünlüğü denklemine müdahale edebilir.

3) Şam’ın askerî komuta merkeziliğinin yeniden tesis edilmesinin engellenmesi

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS), 9 Kasım 2025 tarihli değerlendirmesinde İsrail’in yalnızca askerî birliklerle değil, aynı zamanda ‘merkezi komuta yapısının geri dönüşü’ ile de sorun yaşadığını vurgulamıştır; bu yapı 2012 öncesinde Suriye ordusunun gücünün temelini oluşturuyordu.

INSS, üç göstergeyi İsrail’in kırmızı çizgileri olarak tanımlamaktadır:

1. Suriye ordusu genelkurmayının yeniden oluşturulması,

2. Merkez ve güneyde birleşik bir harekât/operasyon odasının kurulması,

3. Klasik birlikler çerçevesinde eğitim, seferberlik ve askerî lojistik döngüsünün yeniden devreye sokulması.

Raporda şu ifadeye yer verilmiştir: Tel Aviv’in sorunu eş-Şera’nın şahsıyla değil; yeniden inşa edilmekte olan merkezi yapıyla ilgilidir.

Netanyahu’nun ziyareti sonrası Güney Suriye’de yeni bir kuşağın oluşturulması

İsrailli kaynaklar, Netanyahu’nun güney Suriye ziyaretinden sonraki günlerde İsrail ordusunun Suriye topraklarında hızla yeni bir konuşlanma, gözetleme ve sahadaki mevzileri tahkim etme aşamasına geçtiğini rapor etmiştir; bu aşamanın amacı, Şam’ın güneydeki askerî gücünün her türlü ilerleyişini ya da yeniden yapılanmasını engellemektir.

1) Yeni bir gözetleme ve dinleme ağının kurulması

ALMA Araştırma Merkezi, 23 Kasım 2025 tarihinde, Netanyahu’nun ziyaretinden sonra İsrail ordusunun Golan’ın doğu kesiminde dört yeni gözetleme üssü kurduğunu bildirmiştir. Rapora göre bu noktalarda, uzun menzilli elektro-optik sistemler kurulmuş, elektronik dinleme teçhizatları konuşlandırılmış ve bu üsler doğrudan 210. Tümen komuta merkezine bağlanmıştır.

ALMA şu vurguyu yapıyor: Bu yeni konuşlanma, güney Suriye ile temas hattı boyunca kesintisiz bir gözetleme kuşağı oluşturmuştur.

2) Kara varlığının artırılması ve yeni mevzilerin tahkimi

Ynet gazetesi, 21 Kasım 2025 tarihli haberinde İsrail ordusunun Esed’in düşüşünden sonra ele geçirdiği mevzilerdeki askerî varlığını artırdığını yazmıştır. Ynet’e göre bu bölgelerde, hızlı reaksiyon birlikleri yeniden organize edildi, muharebe keşif timleri konuşlandırıldı ve yeni ele geçirilen üsler termal görüş sistemleri ve gece sensörleriyle donatıldı.

Gazete, İsrail’in bu mevzileri “uzun vadeli konuşlanma çerçeveleri” olarak tanımladığını vurguluyor.

3) Netanyahu’nun 210. Tümen’e verdiği operasyonel talimat

İsrail’in Kanal 12 televizyonu, Netanyahu’nun Suriye ve Golan dosyasından sorumlu olan 210. Tümen’in komutanlarıyla yaptığı görüşmenin ardından şu talimatı verdiğini bildirdi: Suriye ordusu birliklerinin güneye doğru her türlü hareketi daha ilk aşamada durdurulacaktır.

Bu talimat, Şam’a bağlı birliklerin anbean izlenmesini ve İsrail’in kara ve hava gücünü kullanmada esnek davranılmasını da kapsamaktadır.

4) Suriye’nin üç askerî ekseni arasında coğrafi bağlantının engellenmesi

ALMA Merkezi’nin analizinde, İsrail’in Şam’ın yeni ordusunun üç hassas askerî eksen arasında bir bağlantı kurma çabalarına karşı son derece duyarlı hâle geldiği belirtiliyor:

1. Kuzeydoğu — SDG varlığından geriye kalan noktalar,

2. Merkezi hat — Şam–Humus ekseni,

3. Güney — Dera–Kuneytra,

Merkez şu değerlendirmeyi yapıyor: Bu üç eksenin birbirine bağlanması, yeni Suriye ordusunun operasyonel gücünü İsrail’in ‘stratejik tehdit’ olarak gördüğü bir düzeye çıkaracaktır.

ALMA’ya göre İsrail, bu sürekliliğin oluşmasını engellemek amacıyla yeni izleme ve çevreleme hatları kurmaktadır.

5) Gelecekteki güvenlik müzakereleri için sahadaki gerçekliklerin pekiştirilmesi

Suudi Şarku’l Avsat gazetesi, 21 Kasım 2025 tarihinde İsrail’in askerî varlığını artırmakla eş zamanlı olarak ‘yeni mevzileri’ sahadaki fiilî gerçeklikler olarak kalıcılaştırmaya çalıştığını yazmıştır. Gazete, diplomatik kaynaklara dayandırarak şunları aktarmıştır: “İsrail, 1974 ateşkes hatlarına geri dönmeyi kabul etmeyecektir. Aralık 2024’ten sonra ele geçirdiği mevzilerden geri çekilmeyecektir ve bu durumu Washington’la yapılacak güvenlik müzakerelerinin temeli hâline getirecektir.”

Şarku’l Avsat, İsrail’in bu adımını “güvenlik müzakerelerinde konumunu güçlendirmek amacıyla yapılmış sahadaki bir ön alıcı hamle” olarak niteledi.

Sonuç

Kasım 2025’te Suriye’de yaşanan gelişmeler, İsrail’in artık yalnızca Suriye sahasındaki aktörlerin ‘seyircisi’ olduğu bir aşamayı geride bıraktığını, kendisini Şam’daki güç yapısının gelecekteki seyrini belirleyen aktörlerden biri olarak gördüğü yeni bir döneme girdiğini göstermektedir. 

Benyamin Netanyahu’nun 19 Kasım’da Güney Suriye’ye gerçekleştirdiği ziyaret “Şam’ın yeniden inşasından önce sahadaki gerçekliklerin pekiştirilmesi” olarak adlandırılabilecek bir aşamanın başlangıç noktası olmuştur. 

Bu çerçevede Tel Aviv, yeni mevziler oluşturarak, geniş çaplı bir gözetim ağı konuşlandırarak ve askerî kırmızıçizgiler tanımlayarak, yeni Suriye ordusu şekillense bile İsrail’in Golan’daki gücünü ve hareket serbestisini koruyacak bir denge kurmaya çalışmaktadır.

ALMA ve INSS’in değerlendirmeleri, İsrail’in endişesinin yalnızca askerî bir dönüşümden kaynaklanmadığını ortaya koymaktadır. asıl temel mesele, Suriye’de birleşik komuta ve seferberlik kapasitesine sahip merkezi bir devletin yeniden ortaya çıkmasıdır. 

Tel Aviv’in bakış açısından böyle bir yapının yeniden kurulması — ister Colani öncülüğünde olsun, ister SDG’nin entegrasyonuyla gerçekleşsin, ister bunun dışında bir formül izlensin— İsrail’e on yılı aşkın bir süredir stratejik derinlik, istihbarî hareket serbestisi ve hava üstünlüğü sağlayan ‘Suriye’nin jeopolitik parçalanmışlığı’ döneminin sona ermesi anlamına gelebilir. 

Bu nedenle İsrail, Şam’ın yeni ordusu fiilî operasyonel güce ulaşmadan önce, sahadaki yeni gerçeklikleri kalıcılaştırmaya ve güneydeki nüfuz sınırlarını kolayca geri döndürülemeyecek bir noktaya taşımaya çalışmaktadır.

Bu süreçte, bölgesel kaynakların son haftalarda ‘ulusal dengeyi değiştiren bir faktör’ olarak tanımladığı SDG entegrasyonu da Tel Aviv’in endişelerini daha da artırdı. Zira ABD tarafından eğitilmiş güçlerin yeni orduya katılması, 2012’den bu yana ilk kez Suriye’de kalıcı bir kurumsal ve operasyonel kapasite oluşturabilir; bu durum ise doğrudan Golan’ın güvenlik ortamını etkilemektedir. 

İsrail, bu dönüşümü taktik bir gelişme olarak değil, uzun vadeli yapısal bir tehdit düzeyinde değerlendirmektedir.

Sonuç olarak, Kasım 2025 boyunca yayımlanan raporlar ve analizlerin toplamından ortaya çıkan tablo açık ve tutarlıdır: 

Suriye, çok katmanlı bir çöküş sürecinden çıkış aşamasına girmektedir ve İsrail, Şam’da yeniden bütünleşik bir askerî gücün ortaya çıkmasını engellemek amacıyla eş zamanlı olarak sahadaki, istihbarî ve diplomatik adımlara yönelmiştir. Bu durum, açık biçimde yeni bir ‘güvenlik rekabeti döneminin’ başladığını göstermektedir. 

Bu süreçte yalnızca güney Suriye değil, ülkenin tüm siyasal ve askerî yapısının geleceği; yeniden inşa sürecindeki Şam, yeni nüfuzunu pekiştirmeye çalışan Tel Aviv ve ABD ile Türkiye gibi aktörler arasında stratejik bir karşılaşma alanına dönüşmüştür.

Nihayetinde, mevcut eğilimler dikkate alındığında yeni Suriye ordusunun yeniden inşası artık yalnızca Şam’ın iç meselesi değil, bölgesel güvenliğin geleceğini şekillendiren asli bir değişken hâline gelmiştir. 

İsrail, bugün güneyde attığı adımlarla, bu ordunun olgunluk aşamasına ulaşmasından önce gelecekteki sahneyi tasarlamaya çalışmaktadır. Tam da bu nedenle «güney cephesi», her zamankinden daha fazla; rekabetin, caydırıcılığın ve Suriye’de nüfuzun yeniden tanımlanmasının ana ekseni hâline gelmiştir.

 

[1] Bu literatürden INSS’in çalışmaları, ALMA’nın analizleri, FDD’nin raporları, Carnegie’nin değerlendirmeleri ve Politico’nun analizleri kastediliyor.

[2] Michael E. O’Hanlon, 30 haziran 2015 Deconstructing Syria: A new strategy for America’s most hopeless war