
YDH - Lübnan Cumhurbaşkanlığı, İsrail ile yürütülecek müzakereler için oluşturulan denetleme komitesindeki Lübnan heyetine eski büyükelçi Simon Kerem'in başkanlık edeceğini duyurdu. Açıklamada, kararın Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevaf Salam ile istişare edilerek alındığı belirtildi.
Cumhurbaşkanlığının "önemli bir bildiri yayımlanacağı" yönündeki duyurusu, Papa XIV. Leon'un Beyrut ziyaretinin hemen sonrasına denk geldi.
Ziyaretin amaçlarından birinin, İsrail ile "doğrudan diyaloğa" manevi bir zemin hazırlamak olduğu yorumları yapılıyordu.
El-Ahbar gazetesine ulaşan bilgilere göre, Cumhurbaşkanı Jozef Aun haftalardır Lübnan'ı komitede temsil etmesi için sivil bir isim arayışındaydı ve bu görev için Paul Salem'i düşünüyordu. Ancak nihai kararda Simon Karam isminde uzlaşıldı.
Gazetenin haberine göre bu değişiklik, "Amerikalılar tarafından doğrudan iktidara hazır halde iletildi". Haberde, Amerikalı yetkililerin "dönemin niteliğine uygun diplomatik-siyasi bir profilin Lübnan'ı temsil etmesinde ısrar ettiği" iddia edildi.
Konuyla ilgili kaynaklar el-Ahbar'a, Papa'nın Lübnan ziyaretinin kararın alınmasını hızlandırdığını söyledi. Kaynaklar, yetkililerin Papa'nın müzakere ve diyalog çağrısından siyasi ve manevi bir destek aldığını belirtti.
Aynı kaynaklar, "Aoun kararı tek başına almadı, Meclis Başkanı Berri'yle istişare ve anlaşmayla verdi" dedi ve nihai uzlaşının Papa'nın ziyareti sırasında iki lider arasında yapılan görüşmelerde şekillendiğini ekledi.
Mekanizma komitesine sivil bir temsilci atanması fikrinin, ABD elçisi Morgan Ortagus'un aylardır dile getirdiği bir talep olduğu belirtiliyor.
Ortagus'un, Washington'un "ateşkesi, istikrarı ve yatışmayı pekiştirmek için müzakerelerin diplomatik-siyasi bir çerçeveye taşınmasını" istediğini vurguladığı ifade ediliyor.
Aun'un bu öneriye ilkesel olarak yaklaştığı ancak müzakerelerin sivil bir yönetimle yürütülmesinden emin olmak istediği kaydedildi. Son birkaç gün içinde İsrail'in Lübnan'a yönelik savaş tehditlerinin artması üzerine Aoun'un, Berri ve Salam ile temasa geçerek heyet başkanlığı konusunda ortak bir tutum belirlediği bildirildi.
Diğer yandan Meclis Başkanı Nebih Berri'ye yakın çevreler, kararın sahibinin Cumhurbaşkanlığı olduğunu ve Berri'nin yalnızca bilgilendirildiğini savunuyor.
Ayn et-Tine'yi ziyaret eden kaynaklar, Berri'nin şu ifadelerini aktardı: "Simon Karam'a verilen görev tamamen teknik; saldırıları durdurma, esirleri kurtarma ve işgali sona erdirme müzakeresiyle ilgili. Teknik çerçevenin dışına çıkmak, Karam'ın rolünü derhal bitirir".
Kaynaklar, Berri'nin daha önce ordunun talebi üzerine Mekanizma'nın teknisyenlerle genişletilmesine itiraz etmediğini, ancak bunun İsrail'le doğrudan müzakere veya normalleşme anlamına gelmediğini söylediğini ekledi.
Başbakan Nevaf Selam ise Lübnan'ın "İsrail'le askeri üstü müzakerelere hazır olduğunu" ve atılan adımın ulusal bir şemsiye altında dolaylı müzakere yolunda olduğunu belirtti.
Basına konuşan Selam, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun "bu adıma yönelik tarifinin abartılı gittiğini" söyledi ve "bu, ateşkesle bağlantılı teknik bir müzakere prosedürü, daha geniş siyasi boyutlar taşımıyor" diye ekledi.
Selam ayrıca, Beyrut'un "tırmanış olasılığından bahseden İsrail mesajları aldığını" ancak bu mesajlarda belirli bir süre sınırı olmadığını açıkladı.
Başbakan, "Hizbullah silahını teslim etmeli; çünkü İsrail'i caydıramadı ve Lübnan onu yeni bir savaşa sürükleyecek maceralara izin vermeyecek" şeklindeki görüşünü yineledi.
Lübnan'dan yapılan duyurunun ardından İsrail Başbakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "bu gelişmenin, İsrail ile Lübnan arasında ekonomik ilişkilerin temellerini pekiştirmeye yönelik ilk girişim olduğu" belirtildi.
Amerikan ve İsrail medyasında da gelişme, "ekonomik işbirliği" başlığıyla sunuldu. Lübnan'da ise bazı çevreler, hükümetin kararının ülkeyi "kaçınılmaz bir tırmanıştan kurtardığı" tezini dile getirdi.
Cezin doğumlu Simon Kerem, 1950 yılında dünyaya geldi. Hukuk okudu, gençliğinden beri siyasi faaliyetlerde bulundu. Ancak asıl çıkışını Taif Anlaşması’nın kabulü ve merhum Cumhurbaşkanı İlyas Herevi’nin seçilmesinden sonra yaptı. Herevi’nin yakın çevresine aldı; 1990’da Bekaa, 1991’de Beyrut valiliğine atandı. O dönemde Suriye yetkilileriyle, özellikle de Lübnan’daki Suriye güvenliğinden sorumlu Tuğgeneral Gazi Kenan ile sıkı ilişkiler kurdu.
Kerem, Cezin’in işgalden kurtarılması için bir mekanizma üzerinde görüşmelere katıldı. Şehrin işgal altındaki sınır şeridinden ayrılması karşılığında bir anlaşma önerdi, ancak kentteki önde gelen isimlerle bu konuda anlaşmazlığa düştü.
1992’de Şam, Herevi’nin talebi üzerine onu Baba George Bush döneminde Washington büyükelçisi olarak atadı. Görevdeyken eski Dışişleri Bakanı Faris Buyiz ile temas halindeydi fakat onunla çalışmaktan rahatsızlık duydu. Yaklaşık bir yıl sonra, Madrid Konferansı’nın ardından başlayan Lübnan-İsrail görüşmeleri sırasında istifa etti. Heyet üyeleri, Kerem'i Amerikalılarla kendi aralarından daha fazla koordinasyon sağlamakla suçlamıştı; bu tutum Şam tarafından da destekleniyordu.
Avukatlığa döndükten sonra Suriye varlığına karşı çıkan Hıristiyan muhalif çevrelerde aktif rol aldı. Merhum Semir Franciye ile özel bir bağı vardı. Daha sonra Franciye ve eski milletvekili Faris Said ile birlikte kiliseye yakın bir siyasi oluşum kurdu. Bu grup, merhum Maruni Patriği Butros Sufeyr ve o dönemki Peder Slim Ebu ile düzenli toplantılar düzenledi. İlerleyen yıllarda Suriye karşıtı Hıristiyan isimlerin yer aldığı Korne Şahvan buluşmasına katıldı. Refik Hariri suikastından sonra 14 Mart grubunda yoğunlaştı, ancak Mişel Aun ve Özgür Yurtsever Hareket’in artan etkisi ile grubun siyasi performansına itirazları nedeniyle sonradan uzaklaştı.
Kerem, Amerikan tarafıyla iletişimini hiç kesmedi. Lübnan’ı ziyaret eden Amerikan heyetleri onuruna verilen yemeklerin değişmez konuğu oldu; Amerikan Büyükelçiliği yetkilileri de düzenli olarak kendisini ziyaret ederek Lübnan’daki gelişmeler konusundaki görüşlerini aldı. Direnişe ve destek savaşına yönelik sert çıkışlar yaptı. Geçen yıl Lübnan’daki savaşın durmasından hemen sonra bir makale yayımladı; yazı kısa sürede internetten kaldırıldı ve direniş ile liderliğine ağır bir saldırı içeriyordu.
Kerem'in siyasi kişiliği konusunda bilgi sahibi herkes, direnişe karşı aşırı düşmanlığında hemfikir. Dün halk, birkaç ay önce siyasetçi Habib Sadık’ın ölüm yıldönümünde söylediklerini yeniden hatırladı. Kerem orada şöyle demişti: “Destek savaşını bitirme şartları, savaşın kendisinden daha ağır oldu. İşin en çirkin yanı, İsrail’le tek taraflı ateşkes ilan edenlerin içeriye karşı yoğun siyasi ve güvenlik ateşi açması, geçmişte kısa süre yaşadıkları üstünlüğü yeniden diriltme çabasıdır; bu anlayış onları, ülkeyi ve halkını bu yaygın harabeye sürükledi.” Bu ağır sözleri direniş tabanına yönelikti; salondakilerin çoğu rahatsız olup salonu terk etti.
İsrail rejimi, Ulusal Güvenlik Konseyi’nden sorumlu isim Uri Reznick’i heyet başkanlığına atadı; görevi müzakereleri siyasi ve ekonomik boyutlu bir müzakere zeminine taşımak. İbranice medya, Reznick’i Ulusal Güvenlik Konseyi temsilcisi ve Lübnan’la işbirliği-ilişkiler çerçevesinin ilk taslağını hazırlama girişiminin öncü yüzü olarak tanıttı.
1970’te Kanada’nın Ottawa şehrinde doğan Reznick, 1980’lerin sonunda işgal altındaki Filistin’e göç etti ve 1990-1993 arasında işgal ordusunda görev yaptı.
Kariyerini varlık içindeki derin devlet kurumlarında inşa etti: Siyasi-Güvenlik Dairesi’nde Uluslararası Güvenlik İşleri Şube Başkanlığı, Savunma Bakanı siyasi danışmanlığı gibi görevler üstlendi. Bugün İbranice medyada Dış Politika Başkanı ve Gazze savaşı, UNRWA dosyası ile İsrail’in uluslararası meşruiyetini hedef alan kampanyalara karşı geliştirilen yaklaşımların merkezî isimlerinden biri olarak sunuluyor. Denetleme komitesinde İsrail’i temsil etmek üzere seçilme gerekçesi “gerilimli uluslararası ortamlarda çalışmaya alışkın profesyonel diplomat” oluşu.
Resmi görevinin yanı sıra akademik hayatını da sürdürüyor; İbrani Üniversitesi ile Reichman Üniversitesi’nde “oyun teorisi” ve dış politika planlaması dersleri veriyor.