
YDH - Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kez düzenlenen Israel Hayom Zirvesi, salı günü New York’ta yapıldı. Zirve, Amerikalı ve dünya çapındaki Yahudi toplumundan önde gelen siyasetçileri, iş insanlarını ve tanınmış isimleri bir araya getirdi.
Toplantı, İsrail açısından son derece hassas bir siyasi dönemde düzenlendi. Amerikan kamuoyunda Tel Aviv’e yönelik destekte, özellikle gençler ve değişim geçiren sağ kesimler arasında belirgin bir gerileme gözleniyor.
Zirveyi düzenleyenlere göre etkinlik, birkaç temel hedefe odaklanıyor: Amerika-İsrail ilişkilerini güçlendirmek, yükselişte olan antisemitizm dalgasıyla mücadele etmek ve Tel Aviv ile diaspora Yahudileri arasındaki bağları pekiştirmek. Organizatörler, mevcut koşulları "eşi görülmemiş meydan okumalar" olarak nitelendirdi.
Zirvede tartışılan ana konulardan biri de “11. Milyon” projesi oldu. Bu stratejik vizyon, önümüzdeki on yıl içinde dünyanın dört bir yanından bir milyon Yahudi’nin İsrail’e göç etmesini amaçlıyor.
Etkinliğe çok sayıda Amerikalı yetkili ve karar alıcı katıldı. Katılımcılar arasında eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Senatör John Fetterman ve Birleşmiş Milletler nezdinde ABD büyükelçisi olmaya hazırlanan Mike Waltz da yer aldı. Bu isimlerin varlığı, İsrail’in hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Parti desteğini koruma ve Washington’daki tarihî ilişkiyi iç politika tartışmalarına kurban etmeme çabasını yansıtıyor.
Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder başta olmak üzere dünyadaki Yahudi toplumlarının önde gelen liderleri de toplantıdaydı.
Ekonomik ve dini çevrelerden isimlerin yanı sıra sivil toplum temsilcileri de zirvede hazır bulundu. İsrail tarafını ise diplomatlar ile eski yetkililer Danon ve Amihay Şikli gibi isimler temsil etti.
Etkinliğin kurucusu ve Israel Hayom gazetesinin yayıncısı Miriam Adelson, Amerika’da Tel Aviv’in en güçlü destekçilerinden biri olarak biliniyor. Son yıllarda Amerikan seçimlerine yaptığı büyük mali katkılarla öne çıkan Adelson, geçmişte de İsrail yanlısı pozisyonların Amerikan yönetiminde güçlenmesine önemli ölçüde destek vermişti.
Tel Aviv doğumlu Adelson, açılış konuşmasında İsrail-Washington ittifakının “kutsal” olduğunu vurguladı. Adelson, bu bağın “düşmanların” Batı’dan koparma girişimlerine karşı korunması gerektiğini söyledi. Ayrıca iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın, İsrail’in güvenliğinin ve uluslararası sistem içindeki gücünün temel güvencesi olduğunu ifade etti.
Zirve, İsrail’e yönelik eşi görülmemiş bir eleştiri dalgasının ortasında düzenlendi. Bu eleştiriler artık yalnızca ilerici kesimlerle sınırlı kalmıyor, sağ cenahta da yankı buluyor.
Johns Hopkins Üniversitesi Orta Doğu uzmanı Hafız el-Guveyl, el-Cezire’ye yaptığı değerlendirmede, Tel Aviv’in Amerikan toplumundaki imajının tarihte hiç olmadığı kadar kötüleştiğini belirtti. Guveyl, genç Cumhuriyetçilerin bile artık eskisi kadar İsrail’e yakın durmadığını söyledi.
Bu değişimi yıllardır biriken birkaç faktöre bağlayan Guveyl, İsrail’in “Batı tipi demokrasi” anlatısının çöktüğünü, koşulsuz desteğin sorgulandığını ve özellikle Gazze’deki yıkım ile kayıpların kamuoyunda şok yarattığını dile getirdi.
Guveyl, üniversitelerde, siyasi çevrelerde ve medyada İsrail’i eleştirmenin sıradanlaştığını ve Amerikan askerî yardımlarının iç sorunlara yönlendirilmesi taleplerinin yükseldiğini kaydetti.
Guveyl, Yahudi toplumunun içinde de, özellikle New York’ta, belirgin bir bölünme yaşandığını ekledi. Siyonizm karşıtı Yahudi seslerin, "Bu bir din savaşı değil, Siyonist projenin siyasi doğasıyla ilgili" vurgusu yaptığını aktardı.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’ndan eski Amerikan danışmanı Aaron David Miller, el-Cezire’ye verdiği demeçte, Amerika-İsrail ittifakının tarihsel olarak üç temele dayandığını hatırlattı: ortak çıkarlar, ortak değerler ve geniş bir Amerikan destek tabanı. Miller, bu üç unsurun da bugün onlarca yılın en ağır aşınmasını yaşadığını vurguladı.
Miller’a göre sorumluluğun büyük kısmı mevcut İsrail hükümetinin politikalarında ve Washington’daki parti kutuplaşmasında yatıyor.
Filistin meselesinin, Amerikan kamuoyunda Tel Aviv’e yönelik konsensüsün erimesinde başat rol oynadığını belirtti. Miller, Netanyahu’nun açık Cumhuriyetçi tercihinin ise ilişkiyi iç politikaya daha fazla çektiğini ifade etti.
İmaj kaybının 7 Ekim 2023 sonrası hızlandığını ancak gerilemenin yıllar önce başladığını söyleyen Miller, ilişkinin geleceğinin tamamen lider değişimlerine bağlı olduğunu ve yakın vadede olumlu bir işaret görmediğini belirtti. Miller, değişimin yapısal ve nesiller arası olduğunu, özellikle Demokratlar ve genç Cumhuriyetçiler arasında köklü olduğunu da sözlerine ekledi.
Miller, Demokrat Parti içindeki önde gelen bazı isimlerin ilk kez açıkça askerî yardımların sınırlandırılmasını talep etmesini siyasi bir dönüm noktası olarak nitelendirdi.
Miller’a göre Amerikan kamuoyu, İsrail konusunda tarihindeki en bölünmüş döneminden geçiyor.
Cumhuriyetçiler İsrail’i kendi parti gündemlerine daha fazla bağlarken, ilerici Demokratlar Tel Aviv’e siyasi bir bedel ödetmek istiyor.
Ilımlı Demokratlar ise İsrail hükümetinden giderek daha fazla rahatsız olsa da henüz desteği kesmeye hazır değil.
Bununla birlikte Miller, ilişkinin tamamen çökeceğini beklemediğini ancak ittifakın şu anda görülmemiş bir gerilim ve baskı altında olduğunu vurguladı.