
YDH - İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, bu ayın sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) yapacağı ziyaret için hazırlıklarını sürdürüyor.
Netanyahu hükümeti, bu ziyaret öncesinde işgal altındaki Batı Şeria’da yerleşim ve ilhak operasyonlarını genişletmeye devam ediyor.
Analistler, bu adımların Filistin varlığını ortadan kaldırmayı ve iki devletli çözüm umutlarını tamamen yok etmeyi amaçladığını belirtiyor.
Batı Şeria’da sahadaki gerilim son operasyonlarla birlikte yükseldi. İşgal güçleri Eriha, Tubas, Nablus, el-Halil ve Ramallah’ta düzenlediği baskınlarda çok sayıda evi yıktı ve onlarca Filistinliyi gözaltına aldı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan Netanyahu liderliğindeki hükümet, Batı Şeria’da "oldubitti" politikasını dayatma konusundaki kararlılığını sürdürüyor.
Hükümet, yakın zamanda sekiz kaçak yerleşime yasal statü kazandırma yolunda belediye kodları verdi. Maliye Bakanı Bezalel Smotriç ise yerleşimlerin güçlendirilmesi için büyük miktarda ödenek ayrıldığını duyurdu.
Filistinli Siyasi Araştırmacı Dr. Adil Şedid, el-Cezire'ye verdiği demeçte İsrail hükümetinin Gazze’ye yönelik savaşın başlangıcından bu yana güvenlik ihtiyaçları adı altında Batı Şeria’daki kontrolünü artırmak için büyük mesafe katettiğini söyledi.
Şedid, bu durumun Washington’ın ilhakı reddeden açıklamalarını gerçekçilikten uzak kıldığını belirtti.
Şedid, "Mevcut hükümet, Gazze'de yaşananları Batı Şeria'daki ulusal projesini hayata geçirmek için kullanıyor. Amaç, İsrail varlığını güçlendirirken Filistin varlığını silme sloganını eyleme dökmektir" dedi.
Akademisyen Şedid, sahadaki bu yeni gerçekliğin, tüm şehir, kasaba ve mülteci kamplarının geniş bir İsrail nüfusu ve güvenlik çemberi içinde tecrit edilmiş adacıklara dönüştürülmesiyle inşa edildiğini vurguladı.
İsrail’in halihazırda Batı Şeria’nın üçte ikisini kontrol ettiğini belirten Şedid, İsrail yerleşimlerinin birbirine bağlanırken Filistin yerleşimlerinin parçalandığını ifade etti. Şedid'e göre bu tablo, söz konusu coğrafyada bir Filistin devleti kurulmasını pratik açıdan imkansız hale getiriyor.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Paul Davis ise farklı bir görüşü savunuyor. Davis, iki devletli çözümün hala masada olduğunu ve ABD’nin bu konuda ısrarcı davrandığını öne sürdü.
El-Cezire'ye konuşan Davis, İsrail’in yalnızca güvenlik garantileri almaya çalıştığını belirterek, "Gazze'de barış karşılığında toprak verdiler ancak istediklerini alamadılar" diye konuştu.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yerleşim faaliyetlerini durdurmak ve Filistin Yönetimi'nin yetkilerini artırarak İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için çalıştığını belirten Davis, Filistin Yönetimi'nin bu görevi yerine getirebilecek kapasitede olduğu görüşünü paylaştı.
Davis, iki devletli çözümün, Gazze’deki duruma benzer şekilde Batı Şeria’ya özerklik verilmesi ve Filistin Yönetimi'nin yetkilerini kullanabilmesiyle uygulanabileceğini savundu. Uzman, Başkan Donald Trump’ın beklenen ziyarette Netanyahu’ya "Yeter, oturup bir çözüm arayalım" mesajı vereceğine inandığını dile getirdi.
Filistin Ulusal Girişimi Genel Sekreteri Dr. Mustafa Bergusi ise Trump’ın hiçbir zaman bir Filistin devleti kurma niyetini beyan etmediğini, ne kendisinin ne de yönetiminden herhangi bir yetkilinin konuşmalarında bu terimi kullandığını hatırlattı.
Washington’ın Batı Şeria’nın ilhakını durdurma konusunda istekli olması halinde savaş sürecinde İsrail’in 22 yeni yerleşim yeri ve 122 yeni kaçak yerleşim inşa etmesine izin vermeyeceğini belirten Bergusi, İsrail ordusunun Pazartesi günü 100 yeni tarımsal yerleşim kurulacağını duyurduğuna işaret etti.
İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria topraklarının yüzde 32’sine el koyduğunu ve yerleşimci şiddeti yoluyla 62 yerleşim yerini boşalttığını vurgulayan Bergusi, Oslo Anlaşması’nın çöpe atıldığını ve Filistin Yönetimi’nin içinin boşaltıldığını ifade etti.
Bergusi, ABD’nin ciddi bir tavır almadığını ve İsrail’i zorlayacak caydırıcı yaptırımlar olmadan iki devletli çözüm hakkındaki hiçbir söze inanmadığını belirtti.
Barack Obama yönetimi döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden (BMGK) geçen ve Batı Şeria’daki yerleşimleri suç sayan kararın Trump yönetimi tarafından işletilmediğini hatırlatan Bergusi, bunun ABD’nin Batı Şeria konusundaki samimiyetsizliğini gösterdiğini savundu.
Paul Davis, Trump’ın Orta Doğu’da pek çok planı olduğunu ve İsrail’in Gazze ile Batı Şeria’yı ilhak etmeyi durdurup barış adımları atmadan bu planları gerçekleştiremeyeceğini, bu nedenle Netanyahu’yu durduracağını öne sürdü.
Adil Şedid ise bu görüşe karşı çıkarak, Netanyahu’nun istediği barışın Filistin varlığının silinmesi üzerine kurulu olduğunu belirtti.
Şedid, bu durumun Batı Şeria sokaklarında Arapça isimlerin yerini İbranice isim ve tabelaların almasıyla somutlaştığını ifade etti.
Batı Şeria’daki 70 bin yerleşimciye hizmet edecek yeni bir yol ağı için 7 milyar şekel (2,2 milyar dolar) tahsis edildiğini aktaran Şedid, bu rakamın İsrail nüfusunun sadece yüzde 1’ini kapsadığını vurguladı.
Şedid, "Bu, Filistinlilerin hayatını imkansız kılan yeni bir gerçeklik yaratmak anlamına geliyor" dedi.
Netanyahu’nun Washington’da farklı şeyler duysa bile manevra yapmaya devam edeceğini savunan Şedid, İsrail Başbakanı'nın Trump Beyaz Saray’dayken tüm cephelerde azami kazanım elde etmek için sahadaki durumu pekiştirmeyi sürdüreceğini kaydetti.