'İsrail’in Lübnan-Suriye hava saldırıları yeni bir baskı döneminin kapısını aralıyor'

12 Aralık 2025

İsrail’in Lübnan ve Suriye’ye yönelik genişleyen hava operasyonları, sahadaki dengeleri zorlayarak Beyrut’u yeni siyasi seçeneklere iten çok katmanlı bir baskı stratejisine dönüşüyor.

YDH- İsrail’in son haftalarda Lübnan ve Suriye’ye yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırması, bölgesel dengeleri derinden etkileyen yeni bir stratejik baskı kampanyasına işaret ediyor.

Askerî ve stratejik uzman Tümgeneral Fayez el-Duvayri, bu operasyonların, özellikle İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde, ilgili hükümetleri normalleşme doğrultusunda zorlayacak bir siyasal iklim yaratmayı amaçladığını belirtiyor.

Fayez el-Duvayri'ye göre İsrail, Suriye’nin güneyi, Bekaa Vadisi ve Lübnan’ın çeşitli bölgelerine yönelik baskınlarla çatışma kurallarını fiilen yeniden tanımlamaya çalışıyor.

Bu adımlar, yalnızca askerî alanlarla sınırlı değil; aynı zamanda sahadaki gerçeklikleri yeniden kuran ve siyasi karar alma süreçlerine etki eden bir stratejinin parçaları.

Analist, İsrail’in bu baskıyı “üç düzeyde”—siyasi, askerî ve güvenlik—eşzamanlı biçimde yürüttüğünü vurguluyor.

Bu değerlendirmeler, İsrail ordusunun Lübnan’da geniş alanları hedef almaya devam ettiği bir döneme denk geliyor.

İsrail Kanal 12 ve Kanal 14'e göre saldırılar, Hizbullah’a ait silah depoları, Rıdvan güçlerinin mevzileri ve eğitim tesisleri üzerinde yoğunlaştı.

El-Cezire muhabirlerinin sahadan aktardığı bilgilere göre son bombardımanlar, Batı Bekaa’daki Zlaya kasabasının yanı sıra Güney Lübnan’da el-Bisariya, Cebel er-Rafie, Tibnin, Ensar ve er-Rayhan tepeleri çevresini de vurdu.

Bu askerî baskının diplomatik zeminde de karşılık bulduğu görülüyor. Lübnan’ın müzakere heyetinin son günlerde siyasi seviyeye yükseltilmesi, el-Duvayri tarafından “gerilimin devam etmesi halinde İsrail’in baskı kampanyasında ilerleme sağladığına” dair bir işaret olarak yorumlanıyor.

Analiste göre Beyrut, artan askeri tehdit karşısında masada daha önce konuşulmayan seçenekleri değerlendirmeye zorlanıyor.

el-Duvayri, Lübnan ordusunun güney Litani bölgesindeki görevleri, silahlanma kapasitesi ve mevcut yetenekleri nedeniyle geniş çaplı bir karşılık verme olasılığını düşük görüyor.

Bu nedenle muhtemel misillemenin direniş unsurlarıyla sınırlı kalacağını, ancak Hizbullah’ın da iç siyasi krizler nedeniyle giderek artan bir baskı altında olduğunu ifade ediyor.

Lübnan hükümetinin mevcut resmi yaklaşımının, BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararında öngörülen çerçevenin ötesine geçtiğini belirten el-Duvayri, devletin ülke genelinde silah tekelini tesis etmeye dönük bu tutumunun Hizbullah’ın alanını daraltan yeni bir denklem yarattığını söylüyor.

Bu politikanın, İsrail’in caydırıcılık dengesini kendi lehine yeniden kurma çabalarını dolaylı biçimde desteklediğini vurguluyor.

Analist ayrıca Hizbullah’ın son yıllarda yaşadığı iç ve dış kayıpların—eski Genel Sekreter Hasan Nasrallah’a yönelik suikast girişimi, liderlik yapısındaki sarsıntılar ve İran kaynaklı lojistik akışlarda yaşanan bölgesel değişimlerin—örgütün hareket kabiliyetini zayıflattığını belirtiyor.

Suriye üzerinden geçen ikmal hatlarının yüzde 80’e varan oranda azalması, Hizbullah’ın operasyonel esnekliğini ciddi biçimde sınırlayan bir unsur olarak öne çıkıyor.

Tüm bu tabloya, uluslararası konjonktürdeki değişimlerin—özellikle ABD Başkanı Donald Trump döneminin politikalarıyla örtüşen baskı ortamının—eklenmesi, el-Duvayri'ye göre Lübnan üzerindeki yükü daha da ağırlaştırıyor.

İsrail ise sahada elde ettiği askerî avantajı siyasi kazanca dönüştürmeye çalışırken, bölgedeki bir sonraki aşamanın daha hassas, daha kritik ve daha kırılgan bir döneme işaret ettiğini gösteriyor.