
YDH- Kasım S. Kasım, el-Meyadin için kaleme aldığı makalesinde, İsrail’in “start-up ulusu” olarak sunulan teknoloji anlatısının arka planını ele alarak, bu modelin üniversitelerden ya da bireysel girişimcilik hikâyelerinden ziyade, askeri-istihbari yapıların içinden nasıl üretildiğini aktarıyor. Makalede, özellikle İsrail ordusuna bağlı “8200” numaralı istihbarat biriminin, dijital gözetim ve siber operasyonlar üzerinden yetiştirdiği kadroların, küresel teknoloji piyasasında milyar dolarlık şirketlere ve stratejik yatırımlara nasıl dönüştüğü inceleniyor. Kasım, bu sürecin yalnızca ekonomik bir başarı hikâyesi olarak değil, “güvenlik”, “istihbarat” ve “işgal” ekseninde şekillenen daha geniş bir yapının parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
***
Tel Aviv’de, birçok girişimci üniversiteden ya da Steve Jobs veya Mark Zuckerberg örneklerinde olduğu gibi bir “garajdan” doğmaz; “start-up ulusu” propagandasının anlatmayı sevdiği hikâye her zaman böyle değildir.
İsrailli teknoloji girişimcilerinin önemli bir kısmı başka odalarda ve mekânlarda “doğdu”: Kimsenin onları görmemesi için penceresiz odalarda, hiç uyumayan ekranların önünde; her şeyi izleyen ve gözetleyen sistemlerle, hedefin nereye gittiğini, kiminle konuştuğunu, alışkanlıklarının ne olduğunu takip eden yazılımlarla; iletişimleri yakalayan kulaklıklarla ve verileri ateşin kâğıdı yuttuğu gibi yutan sunucularla.
İşte burada, elektronik istihbarattan sorumlu olan ve karargâhının “Tel Aviv”in kuzeyinde bulunduğu varsayılan “Birim 8200”de, her casusluk faaliyeti özgeçmişte bir güç unsuruna, her analiz ve sızma bir mesleki beceriye dönüşür. Bu beceriler daha sonra hisse senetlerine, yatırımlara, paraya ve yüz milyonlarca dolara satılan uygulamalara çevrilir.
İsrail’in yaptığı şey, casusluk birimi “8200”den mezun olanları girişimciye dönüştürmek; güvenlik ve gözetim temelli “yeniliklerin” satışına dayanan bir ekonomi modeli inşa etmektir.
Askeri ve güvenlik karakteri taşıyan bu “yenilikler” sivil kullanıma yönelik olarak pazara sürülür. Bu şirketler ve birim mezunları, zamanla İsrail için bir finansman kaldıraçı işlevi gören bir ağa dönüşür: Girişimlerin satışı ya da satın alınması yoluyla elde edilen vergilerle bütçeye katkı sağlarlar; ayrıca bu teknolojileri satın almak zorunda kalan ve aksi halde Tel Aviv’le ilişki kurmayacak ülkelerle bağlar tesis ederler.
“Birim 8200”, İsrail ordusunun istihbarat aygıtında bir ayrıntı değildir; seçkin bir kadro üretim laboratuvarıdır. Üyeleri casusluk, dinleme, bilgi toplama ve veri analizine görevlendirilir; ileri düzey programlama ve siber çalışma eğitimi alırlar. Ardından hizmetten ayrıldıklarında, Filistinliler ve Lübnanlılar üzerinde yürütülen gözetimden edindikleri araç ve deneyimlere sahip olurlar.
Burada erken yaşta yeteneklerin devşirilmesi, güvenlik sistemi içinde yoğrulması ve ardından özel sektöre aktarılmasıyla şirket kurmaları ya da küresel şirketleri yönetmeleriyle sonuçlanan bir zincir söz konusudur.
Bu yaşam, teknolojiye takıntılı birçok İsrailli öğrenciyi cezbeder. İş hayatına atılmadan önce “8200”de hizmet etmeye çalışırlar; çünkü burada çalışmanın önlerini açtığını bilirler. Bu bilgiyi özgeçmişlerine eklemeye özellikle önem verirler; zira küresel şirketlerde önemli avantajlar sağlar.
İş planları nettir: Bir istihbarat biriminde hizmet, ardından bir start-up, sonra küresel bir dev tarafından satın alma ve sonrasında kurucuların büyük şirketlerde üst düzey pozisyonlara geçişi.
Birim mezunları da gerekli anlatıyı sunar: “8200”de hizmet, yüksek baskı, hızlı inovasyon ve dar zaman aralıklarında problem çözme anlamına gelir.
Girişimci Sanaz Yaşar, “baskı altında çalışma kültürü ile birimin inovasyona ve hızlı problem çözmeye odaklanmasının, mezunların iş dünyasındaki başarısını yarattığını” söylüyor.
“Sentra” şirketinin yöneticisi Yoav Regev ise daha da ileri gidiyor: Ona göre “8200”, girişimciliği öğrenmek için en iyi okul. Ancak bu sözler, baskının niteliğini gizliyor. Buradaki baskı, rekabetçi bir pazarda çalışan bir start-up’ın baskısı değil; savaşan, gözetleyen ve bütün bir toplum hakkında veri biriktiren güvenlik sisteminde öğrenilmiş bir baskıdır. Bu stajyerler, Filistin toplumu üzerinde eğitildikten sonra mezun olur ve her biri yarım milyar dolar değerinde şirketler kurar.
Satın almalara dair rakam ve ayrıntılara bakıldığında, Microsoft’un “Adallom”u 320 milyon dolara, Facebook’un “Onavo”yu 150 milyon dolara, “PayPal”ın ise “CyActive”i 60 milyon dolara satın aldığı görülür. Dikkat çekici olan, bu şirketlerin kurucularının tamamının “8200”de hizmet etmiş olmasıdır.
Yakın dönemde “Google”, “Wiz”i 32 milyar dolar karşılığında satın aldı; dört kurucuya büyük hisseler verileceği konuşuluyor. Bu dört isim de “8200”ün eski subayları. Web güvenliği alanında faaliyet gösteren “Wiz”in kurucularından Avişay Abraham, “Birim 8200”de görev yapmıştı.
Abraham, kendi kuşağından 100’den fazla arkadaşının yüksek bedellerle satılan şirketler kurduğunu bildiğini söyledi. Birimdeki yakın çevresinin (10 kişi) her birinin ortalama yarım milyar dolar değerinde şirketler kurduğunu anlattı ve hizmet sırasında kurulan ilişkilerin terhis sonrasında da kopmadığını vurguladı.
“Google”ın “Wiz”i satın almasından önce, 2013 yılında navigasyon uygulaması “Waze”i 1,3 milyar dolar karşılığında satın almıştı.
Bu, “Google”ın birim mezunları tarafından kurulan şirketleri ilk satın alışı değil. Daha önce “Siemplify”, “Alooma” ve “Velostrata” gibi şirketleri satın aldı ve kurucularını şirket içinde yönetici pozisyonlarında tuttu. Bu da birim mezunlarının sadece şirketlerini satmakla kalmadığını, aynı zamanda deneyimlerini de şirketin hizmetine sunduğunu gösteriyor.
“8200” mezunları, siber güvenliğin ötesinde, doğrudan casusluk alanında faaliyet gösteren şirketler de kurdu. Bunlardan biri, “Pegasus” adlı yazılımı geliştiren “NSO Group”. Şirket, “8200”de hizmet etmiş olan Omri Lavi ve Şalev Hulio tarafından kuruldu; geliştirdikleri yazılım, küresel ölçekte mahremiyet ve hak ihlalleri tartışmalarını tetikledi. Bir diğeri ise 2019’da, “8200”ün eski generallerinden Ehud Schneerson tarafından kurulan “Paragon Solutions”. Şirket, hükümetlerin akıllı telefonları hacklemesine imkân tanıyan ürünler sunuyor.
Teknoloji dünyasında kimse, bir dev şirketin uzmanlığını askerî bir istihbarat biriminden “ithal ettiğinin” söylenmesini sevmez. Ancak çok sayıda gazetecilik raporunun ortaya koyduğu tablo tam olarak budur: “8200” mezunları, küresel şirketlerde yönetim ve Ar-Ge pozisyonlarına yükselmektedir.
“Google”ın tekrarlanan satın almalarında Amos Stern (“Siemplify”), Asaf Ben-Shul ve Adi Degani (“Velostrata”), Yar Weinberg (“Alooma”) ve “Elastifile” gibi isimler öne çıkar. Bu şirketler satın alınmış, kurucuları ise karar alma pozisyonlarında tutulmuştur.
“Microsoft”ta ise İsrail’deki Ar-Ge merkezinin yöneticisi Yossi Matias ve güvenlik uzmanı Ron Zilka gibi isimler bulunur. Her ikisi de “8200” mezunudur ve dev şirket projeleri ile İsrail istihbarat deneyimi arasında bir “köprü” işlevi görürler.
Bir kez daha: Sorun “uzmanlık” değil, bu uzmanlığın kaynağı ve ilk kullanım amacıdır. Bu şirketler, ürünlerini İsrail Savunma Bakanlığı’nın onayı olmadan satamaz.
“Start-up ulusu”, yönlendirilmiş askerî hizmet yoluyla eğitilmiş bir insan gücü hazırlar ve ardından bunu küresel sermaye piyasalarına entegre eder.
Bir “8200” mezunu, yatırımcı gözünde harika bir şirket kurabilir; bir satın alma anlaşması hayatını maddi olarak değiştirebilir. Ancak gözetim odalarında filizlenen teknoloji, köklerini unutmaz.
İşgal sürdükçe, bu “güvenlik ekonomisi” daha büyük bir makinenin parçası olmaya devam edecektir: Dünyayı olan bitenin sadece ticaret olduğuna ikna etmeye çalışan, oysa özünde savaşın başka araçlarla sürdürülmesinden ibaret olan bir makinenin.
Çeviri: YDH