
YDH- Counter Punch’ta yayımlanan bir makalede, Gazze’de bombardımanın azalmasına rağmen Filistinli çocukların ölmeye devam ettiği ifade edildi.
Yazıda, bu ölümlerin bu kez İsrail hava saldırılarıyla değil, “soğuk hava koşulları, yetersiz barınma ve hasar görmüş yapıların çökmesi” nedeniyle yaşandığı belirtildi.
İsrail’in ateşkes anlaşmasını ihlal ederek çocuklar için hayati hizmetlerin ve iki yıllık soykırımda evleri yıkılan siviller için gerekli barınakların girişini engellediği kaydedildi. Bu durumun, “başka araçlarla işlenen bir savaş suçu” niteliği taşıdığı ifade edilirken, bunun “daha yavaş, daha az görünür ancak çok daha acı verici” bir ölüm biçimi olduğu aktarıldı.
Yağmurlar, çöken yapılar ve engellenen barınma
Yazıda, son haftalarda etkili olan şiddetli yağışların Gazze’deki çadır kamplarını sular altında bıraktığı, geçici barınakların çöktüğü ve hasarlı binaların ailelerin üzerine yıkıldığı aktarıldı.
Yeterli barınağın bulunmadığı belirtilirken, bunun nedeninin İsrail’in Refah Sınır Kapısı’ndan temel barınma malzemelerinin girişini engellemesi olduğu ifade edildi.
Bu koşulların doğrudan sonucu olarak, aralarında bebeklerin de bulunduğu en az 16 Filistinlinin hayatını kaybettiği bildirildi. Uluslararası Af Örgütü’nün bu durumu “tamamen önlenebilir bir trajedi” olarak tanımladığı aktarıldı.
Metinde, çocukların ölümüne yol açan unsurun hava koşulları değil, “ateşkes şartlarının ihlali” olduğu kaydedildi.
Ateşkes ihlalleri ve süren can kayıpları
Makalede, ateşkese uyulmayan iki aydan uzun sürede İsrail’in 1400’den fazla Filistinliyi öldürdüğü veya yaraladığı ifade edildi. Aynı dönemde, su ve kanalizasyon altyapısının onarımı için gerekli yardım ve kritik malzemelerin girişinin de ciddi biçimde kısıtlanmaya devam ettiği belirtildi.
Bunun, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in işgalci güç olarak yükümlülüklerini teyit eden danışma görüşüne ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bu yükümlülüklere uyulması yönündeki kararına rağmen sürdüğü aktarıldı.
Sahadaki gerçekliğin farklı olduğu belirtilerek, UNRWA’nın tek başına 1,3 milyon kişiye yetecek barınma malzemesini Gazze dışında beklettiği, ancak bu yardımların girişine izin verilmediği kaydedildi.
Yerinden edilme ve “doğanın silaha dönüştürülmesi”
Yazıda, Gazze’deki yapıların en az yüzde 92’sinin yıkıldığı veya hasar gördüğü, bölgenin yaklaşık yüzde 58’inin “girilemez alan” ilan edildiği aktarıldı. Bunun sonucunda Filistinlilerin çoğunun harap çadırlarda ya da “sarkmış beton plakaların altında” yaşamak zorunda kaldığı ifade edildi.
Metinde, İsrail’in daha önce gıdayı Filistin direnişini kırmak için bir silah olarak kullandığı, şimdi ise “doğanın yeni bir savaş silahına dönüştürüldüğü” belirtildi.
Çöken binalar ve kaybedilen çocuklar
Uluslararası Af Örgütü araştırmacılarının Cibaliya, el-Rimal, Şeyh Radvan ve Şati Mülteci Kampı’nda çöken binaları belgelediği aktarıldı. Bu çöküntülerde bütün ailelerin enkaz altında kaldığı ifade edildi.
Yazıda, Muhammed Nasır’ın Lina ve Gazi isimli iki çocuğunu, fırtına sırasında çöken hasarlı beş katlı bir binada kaybettiği aktarıldı.
Ailenin İsrail hava saldırılarından iki kez kaçtığı, iki yıl süren yıkımın ardından evlerine döndükleri belirtildi. Metinde, “iki yıllık soykırımdan sonra, çökmek üzere olan beton çatının, yağmurla dolan bir çadırdan daha güvenli olacağına” inanıldığı, ancak binanın çöktüğü ve çocukların enkaz altında kalarak hayatını kaybettiği ifade edildi. Babanın, çocuklarının bombardımandan sağ kurtulduktan sonra bir fırtınada ölmesine yas tuttuğu kaydedildi.
UNRWA uyarıları
Metinde, UNRWA’nın bir aydan fazla bir süre önce sert bir kış konusunda uyarıda bulunarak, “Gazze halkı için acilen daha fazla barınma malzemesine ihtiyaç var. UNRWA, bu malzemeleri dışarıda hazır bekletiyor ve yeşil ışığın yakılmasını bekliyor” ifadelerini kullandığı hatırlatıldı.
Bu uyarıların karşılık bulmadığı, bunun “sağır kulaklara ve merhametsiz vicdanlara” çarptığı aktarıldı.
Abluka altındaki “ateşkes”
Yazıda, bu tablonun, abluka devam ederken uygulanan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda sağlandığı belirtilen ateşkesin gerçekte nasıl işlediğini ortaya koyduğu ifade edildi.
Uluslararası Af Örgütü’nün vardığı sonucun net olduğu belirtilerek, İsrail’in Gazze’de Filistinlilerin “fiziksel olarak yok edilmesine yol açacak yaşam koşullarını bilinçli biçimde sürdürdüğü” kaydedildi.
Metinde, İsrail’in hedeflerinin değişmediği ve “bombalar Gazze’yi yaşanmaz kılamazsa, doğanın işi tamamlamasına izin verildiği” ifadelerine yer verildi.
“Barış” söylemi ve çifte standart
Gazze’de bebekler donarak hayatını kaybederken, ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu’ya “3 bin yıl sonra ilk kez barış getirmekten” söz ettiği aktarıldı. Bu ifadenin ilk bakışta “absürt” olduğu, ancak mevcut siyasi kültürü açık biçimde yansıttığı belirtildi.
Metinde, bu anlayışta “barışın”, yalnızca “İsrailli Yahudiler zarar görmediği sürece” var sayıldığı ifade edildi. Gazze’de donarak ölen bebeklerin ya da İsrail yanlısı politikalar nedeniyle Suriye’ye gönderilen ABD askerlerinin ölmesinin bu “sahte barış anlatısını” sarsmadığı kaydedildi.
Batı Şeria’da yıkım sürüyor
Aynı yaklaşımın işgal altındaki Batı Şeria’da da sürdüğü ifade edildi. Gazze sular altında kalırken Batı Şeria’da buldozerlerin mülteci kamplarını yıktığı, yerleşimci grupların evleri ve zeytinlikleri ateşe verdiği aktarıldı.
Tulkerim yakınlarındaki Nur Şems Mülteci Kampı’nda İsrail ordusunun 25 Filistinli evinin daha yıkılması için emir verdiği belirtilirken, Filistinli yetkililer ve UNRWA’nın yüzlerce kişinin yeni bir zorla yerinden edilme tehdidiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunduğu ifade edildi.
Uluslararası hukuk ve sonuç
Uluslararası insancıl hukukun açık olduğu vurgulanarak, işgalci güç olarak İsrail’in gıda, barınma, sağlık hizmetleri ve temel altyapıya erişimi sağlamakla yükümlü olduğu hatırlatıldı. Metinde, “donarak ölen bebeklerin mezarları üzerine kurulan bir barışın, havanın değil insanlığın suçlanması anlamına geleceği” ifadelerine yer verildi.
Yazı, bunun “barış değil, başka araçlarla sürdürülen bir soykırım” olduğu değerlendirmesiyle sona erdi.