İran-İsrail büyük çatışmasının 'saati giderek yaklaşıyor'

25 Aralık 2025

İran ile İsrail arasındaki gerilim, doğrudan çatışma aşamasına yükselirken, uzmanlar bunun uzun soluklu bir savaşa dönüşme ihtimalinin yüksek olduğunu vurguluyor.

YDH- İran ile İsrail arasındaki gerilimin yeniden tırmanmasının beklenen bir senaryo olduğunu vurgulayan uzmanlar, çatışmanın çok daha geniş kapsamlı bir savaşa dönüşme riskine işaret ediyor.

İran üzerine çalışan uzman ve el-Cezire Çalışmalar Merkezi kıdemli araştırmacısı Dr. Fatıma es-Samedi, yaptığı değerlendirmede, önceki saldırıların İran’ın nükleer programını durdurma amacına ulaşamadığını, bunun da büyük bir savaş ihtimalini hâlâ yüksek tuttuğunu belirtti.

Es-Samedi, siyasi ve stratejik dengelerde köklü bir değişiklik olmadığı sürece bu çatışmanın kaçınılmaz olduğunu söyledi. Gerilimin bölgedeki etki alanının genişlediğine de dikkat çekerek, Türkiye gibi ülkelerin İsrail tehdidini ulusal güvenlik meselesi olarak görmeye başladığını ifade etti.

Son çatışma sonrası Tahran’ın “nükleer belirsizlik” dönemine girdiğini dile getiren uzman, uranyum stokları ve nükleer tesislerdeki hasarın boyutuna ilişkin kesin bilginin henüz bulunmadığını belirtti.

Batılı ve İsrailli raporlarda, saldırıların İran’ın nükleer programını durdurduğuna dair iddiaların şüpheyle karşılandığını ekledi.

Es-Samedi, önceki çatışmanın İsrail açısından ağır sonuçlar doğurduğunu da hatırlattı. Tel Aviv’de yaşanan geniş çaplı yıkım raporlarına dikkat çeken uzman, çatışmanın son günlerinde İran’ın yüksek tahrip gücüne sahip füzeler kullanması üzerine İsrail’in ateşkes talebinde bulunan taraf olduğunu söyledi.

Bu durum, savaşın sürdürülmesinin İsrail için artık sürdürülemez bir maliyete dönüştüğünü gösteriyordu.

İran’ın füze ve nükleer kapasitesinin ne ölçüde etkilenip etkilenmediği yönündeki sorulara da yanıt veren es-Samedi, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun siyasi varlığını sürdürmek adına çatışma dinamiklerine bağlı kaldığını, Gazze’deki başarısızlığın ardından yeni cephe arayışına girebileceğini ifade etti.

Ancak askeri gerçekliğin, İran’ın füze programının ciddi zarar görmediğini ortaya koyduğunu söyledi. Tahran’ın üretim hatlarını hızla yeniden kurduğu ve savaş öncesinden daha geniş bir füze stoğuna sahip olduğunu belirtti.

Kısa süre önce İran’ı ziyaret eden es-Samedi, saldırıya uğrayan bölgelerde hızlı ve yoğun restorasyon çalışmalarının yapıldığını, yıkım izlerinin çoğunun kısa sürede ortadan kalktığını aktardı.

İran’ın olası yeni saldırılara karşı daha hazırlıklı olduğunu, ancak bu kez çok daha sert karşılık vereceğini ifade etti.

Uzman, son çatışmanın İran ile İsrail arasındaki “gölge savaş” dönemini sona erdirdiğini ve gerilimi doğrudan çatışma düzeyine taşıdığını belirtti. Bu sürecin, İran içindeki önemli güvenlik açıklarını görünür kıldığını, sorunların bir kısmının teknik olmasına rağmen büyük bölümünün insan faktöründen kaynaklandığını, bunun da casuslukla suçlananlara yönelik davalar ve idamlara zemin hazırladığını vurguladı.

Çatışmanın İran için önemli bir sınav işlevi gördüğünü de ifade eden es-Samedi, İran’ın füze ve insansız hava araçları kapasitesinin, ilk kez askeri açıdan gelişmiş bir ülkeye karşı geniş ölçekte test edildiğini, bunun da İran’ın silah programını Batı’nın baskı ve müzakere gündeminin ön sırasına taşıdığını söyledi.

Es-Samedi, olası yeni bir savaşın yalnızca İran ile İsrail arasında kalmayacağını belirtti. Tahran’ın bölgedeki müttefiklerinin ağır darbelere rağmen etkinliklerini kaybetmediğini, katılım biçimlerinin değişse de denklemin içinde olmaya devam ettiklerini ifade etti.

İran iç siyasetinde çatışmanın yönetimi konusunda derin görüş ayrılıkları mevcut. Bir grup, mücadeleyi ulusal çıkar ve tehdidin boyutları doğrultusunda kontrollü bir stratejiyle sürdürmeyi savunurken, diğer kesim İsrail’le yürütülen savaşı “varoluşsal” bir mesele olarak görüyor ve geri adım atmayı reddediyor.

Bu yaklaşımın terk edilmesinin İslam Cumhuriyeti’nin ideolojik temellerini sarsacağı kaydediliyor.

Kamuoyunda da önemli bir değişim yaşandı. İsrail’le çatışmaya karşı çıkan seslerin azaldığı, İran’ın bu mücadeleyi yalnızca müttefikleri için değil, kendi savunması için de sürdürdüğünü düşünen milliyetçi eğilimlerin güçlendiği gözlemleniyor.

Dr. Fatıma es-Samedi’nin değerlendirmesi açık: Siyasi ve stratejik dengelerde radikal bir değişiklik yaşanmadığı sürece, İran ile İsrail arasında yeni bir çatışma sadece olası değil; yakın vadede gerçekleşmesi beklenen, çok daha geniş kapsamlı bir krize işaret ediyor.

Bölgedeki istikrarı tehdit eden bu gerilim, uluslararası toplumun dikkatle izlemesi gereken bir gelişme olarak öne çıkıyor.