
YDH- İbranice yayım yapan Maariv'e göre, İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme olasılığı yeniden gündeme geldi ancak sürecin önündeki en önemli engel, İsrail’deki hükümet yapısındaki belirsizlikler olarak öne çıkıyor.
Anlaşmanın gerçekleşebilmesi için ABD’nin baskısı, İsrail’de siyasi dönüşüm ve mevcut yasal engellerin kaldırılması şart. Öte yandan işgal varlığı ile Riyad arasındaki derin farklılıklar da bu süreci zorlaştırıyor.
ABD yönetimi uzmanı Kobi Barda, 103FM’de yaptığı değerlendirmede, Washington’ın öncülüğünde yürütülen kapsamlı strateji kapsamında 2026’nın bu fırsat penceresinin açılacağı kritik bir yıl olabileceğini belirtti.
Suudi Arabistan’ın normalleşmeyi sadece bölgesel bir adım olarak değil, ABD-Çin rekabetinde ve yeni ekonomik-güvenlik düzeninin kurulmasında hayati bir unsur olarak gördüğüne dikkat çekti.
Barda, İsrail’deki siyasi atmosfer ile Gazze çevresindeki uluslararası baskıların süreci şekillendireceğini ifade etti. ABD’nin, savaştan sonra “ikinci aşamaya” geçmeyi hedeflediğini ancak Hamas ile doğrudan mücadele edecek uluslararası bir güç bulmakta zorlandığını vurguladı.
“Her şeye hayır diyemezsiniz. Türk güçlerini dışlarsanız ve İtalyanlar sınırı geçmek istemezse, içeride Hamas ile sürtüşme yaratacak kimse kalmaz” dedi.
Trump yönetiminin Çin’in bölgedeki ilerleyişini sınırlamaya odaklandığını belirten Barda, bu bağlamda Hindistan’dan başlayıp İsrail ve Suudi Arabistan üzerinden Avrupa’ya uzanan yeni bir küresel ticaret güzergahının oluşturulmak istendiğini anlattı.
Suudi Arabistan’ın 2040 civarında fosil yakıt rezervlerini tüketeceği beklentisiyle, bölgesel istikrar ve İsrail ile işbirliğinin sivil nükleer enerjiye geçiş için kritik öneme sahip olduğunu söyledi.
“Bu süreci kontrol altına almak için İsrail ve Suudi Arabistan’ın tekrar bir araya gelmesi şart” değerlendirmesinde bulundu.
Ancak mevcut hükümet yapısı ile normalleşmenin mümkün görünmediğini de vurgulayan Barda, Amerikan takvimine göre Eylül ayına kadar bir barış anlaşması imzalanması gerektiğini, bu dönemde başbakanın mevcut koalisyonun dışında olabileceğini belirtti.
Yeni hükümette başbakanlık için Benjamin Netanyahu veya Naftali Bennett isimlerinin ön planda olduğunu söyledi. Amerikan baskısının, Netanyahu’nun siyasi karar anına ulaşması için yasal engellerin kaldırılmasını da zorunlu kıldığını ifade etti.
İsrail siyasi sahasında benzer bir tablo bulunuyor. Maariv muhabiri Anna Barsky, Netanyahu’nun önündeki yasal engeller kaldırılmadıkça siyasi hamle yapmasının mümkün olmadığını yazdı.
Mevcut sağcı ve aşırı Ortodoks koalisyonun Suudi Arabistan ile normalleşme kapısını kapattığını, Itamar Ben-Gvir, Bezalel Smotrich ve Orit Struck gibi figürlerin “iki devletli çözüm” ihtimalini engellediğini belirtti.
Bununla birlikte sağ-merkez koalisyonun sınırlı adımlar atabileceği, bu kapsamda söylem ile uygulama arasında fark bulunduğu ifade ediliyor.
Netanyahu ise iki karşıt güç arasında sıkışmış durumda. Bir yanda iktidarda kalmasını sağlayan ancak Riyad’a kapıları kapatan sağcı-aşırı Ortodoks koalisyon, diğer yanda ise eğer kendisine yönelik suçlamalara çözüm bulunursa daha geniş bir hükümet kurma olasılığı yer alıyor.
Bu tablo, Suudi Arabistan ile gerçek anlamda normalleşmenin ancak İsrail siyasetinde köklü bir değişiklikle mümkün olacağını gösteriyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın talepleri ise net: Uzun vadeli güvenlik garantileri, somut savunma taahhütleri ve Filistin meselesinde ilerleme sağlanması. Riyad’a göre normalleşme süreci, nihai bir anlaşma olmasa bile Filistin konusundaki durumun iyileştirilmesini zorunlu kılıyor.
Buna karşın İsrail’in Filistin devletini tanımaya veya müzakereleri derinleştirmeye yönelik gerçek bir niyet göstermemesi, sürecin en büyük siyasi fay hatlarından biri olarak duruyor.