
YDH- İşgal varlığının 'güvenlik' koordinasyon mekanizmasının eski başkanı Moshe Elad, Batı Şeria’da aidiyeti belirsiz ve giderek güçlenen silahlı hücrelere dikkat çekti.
North 104.5 FM’de Gadi Ness’in konuğu olan Elad, 7 Ekim sonrası 'güvenlik' kurumlarının çıkardığı dersleri, artan tehditleri ve bölgeye yabancı güçlerin girişinin yaratabileceği riskleri değerlendirdi.
Elad, Filistin Yönetimi ile sürdürülen güvenlik işbirliğinin yapısal sınırlılıklarını hatırlatarak, erken hazırlık eksikliklerinin ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
“Genellikle yalnızca kendi çıkarlarına dokunan konularda bilgilendiriyorlar. Eğer saldırının hedeflerinden birini amaçlasalardı engellerlerdi, ancak İsrail sınırları içinde bizi ilgilendiren meselelerde çoğu zaman harekete geçmiyorlar,” dedi.
Elad’a göre 7 Ekim, güvenlik sistemleri açısından bir dönüm noktası niteliğinde: “Bunu varsaymalı ve her sektörü izleyecek hazırlığı yapmalıyız. Güvenlik kurumları bu nedenle ders çıkarmaya çalışıyor, uyarılar da bu yüzden yaygın. Umarım her duruma hazır oluruz.”
Batı Şeria’da Fetih veya Hamas ile doğrudan bağlantısı olmayan silahlı yapıların ortaya çıkmasını “bitmeyen bir dalga” olarak tanımlayan Elad, İran’ın bölgedeki ekonomik koşulları kendi lehine kullandığını belirtiyor.
“İsrail’e çalışmaya gitmenin yolu kapalı, işsizlik çok yüksek. İran gençleri kendi tarafına çekiyor ve geçinebilecekleri seviyede para sağlıyor. Bu eğilim şehirlerde hız kazanıyor; özellikle Nablus’ta bunu açıkça görüyoruz.”
Elad, para akışının insansız hava araçlarıyla sağlanmasının bu yapıları engellemeyi zorlaştırdığını da aktarıyor:
“İHA'ları ele geçirerek, Sınır Polisi’ni devreye sokarak ve gizli operasyonlar yürüterek mücadele ediyoruz. Ancak bu bir deniz gibi; dalga ne kadar kırarsanız kırın kıyıya geri dönüyor.”
Bugün sahada yalnızca Hamas’ın değil, aidiyeti belirsiz ve operasyonel yetenekleri gelişmiş yapıların bulunduğunu vurgulayan Elad, “Bu hücreler İran’dan aldıkları finansman, ortak eğitimler ve geçmişte olmayan operasyonel kapasiteyle tanımlanıyor. Tehdit ciddi biçimde arttı,” ifadesiyle tabloyu özetliyor.
Elad, Batı Şeria’dan İsrail’e yasa dışı geçişlerin de güvenlik riskini büyüttüğünü söylüyor:
“2000’lerde sınır çiti etkiliydi, bugün geçmek isteyen geçiyor. Para kazanmak isteyenler bir yolunu bulup içeri giriyor. Yakalanırlarsa ailelerine karşı görevlerini yerine getirdiklerini düşünüyorlar, üstelik çoğu yakalanmıyor. Belirli bir anda İsrail’de 40 ila 50 bin Şabim bulunuyor.”
Bu nedenle, sınır geçişini mümkün kılan yapılar üzerinden mücadele gerektiğini savunuyor. Programın en çarpıcı başlıklarından biri, Batı Şeria veya Gazze’ye yabancı askeri unsurların girmesi ihtimaliydi. Elad’a göre bu durum, hem siyasi baskıyı artıracak hem de sahadaki operasyonları sınırlayacak:
“Bu gerçekleşirse başbakan üzerindeki baskı çok ağır olur; bir noktada taviz vermek zorunda kalır. Ya Suriye konusunda ya da Gazze bağlamında Türkler için taviz verilecektir. Egemenlik alanlarında yabancı güç bulunması ellerimizi bağlar. Bugüne kadar olduğu gibi orada operasyon yürütmemiz mümkün olmaz.”
Olası senaryoda İsrail’in 'güvenlik' sorumluluğunun büyük ölçüde diğer aktörlere devredileceğini söyleyen Elad, “Türkler ve Katarlılar dışında kalanların işi yapacağına güvenmek zorunda kalacağız. Ancak unutmayalım; Türkler ve Katarlılar Hamas ve Müslüman Kardeşler’in destekçileridir,” uyarısında bulundu.