YDH-Lübnan’daki siyasi partiler dün tamamen çökertildiği açıklanan Fethu’l- İslam örgütünün mali kaynaklarına ve siyasi hedeflerine ilişkin gerçeklerin soruşturulmasını isteyen açıklamalarda bulundu.

 

Ulusal Özgürlük Hareketi Lideri Mişel Aun, Fethu’l İslam örgütüyle ilgili olarak İçişleri Bakanlığından bağımsız bir soruşturma komisyonunun kurulması gerektiğini belirterek Lübnan İçişleri Bakanlığına, dolayısıyla da Hariri’ye bağlı güvenlik teşkilatının Nehru’l- Barid Filistin mülteci kampında yaşanan olayların alevlenmesinde temel rolü oynadığını söyledi.

 

Hükümet karşıtı Ulusal Özgürlük Hareketi’nin Lideri Mişel Aun, bu çatışmanın niçin ve hangi hedefe yönelik olarak başlatıldığının, Fethu’l- İslam örgütünün kimler tarafından kurulduğunun ve bu örgütün mali imkanlarının kimler tarafından karşılandığının ortaya konulması gerektiğini söyledi.

 

Dürzi Tevhid Partisi de bugün bir açıklamada bulunarak Fethu’l- İslam örgütünün yarattığı güvenlik sorununa son veren Lübnan ordusunun başarısının takdire değer olduğunu belirtti ve parlamentodan, yargıdan ve ordudan temsilcilerin katılacağı bağımsız ve tarafsız bir komisyon kurularak örgütün kimler tarafından desteklendiğinin ortaya çıkarılması gerektiğini ifade etti.

 

Tevhid Partisi, 160 Lübnan askerinin, onlarca sivilin ölmesine ve binlerce Filistinlinin yerlerinden edilmesine sebep olan kimler tarafından kurulduğunun ve desteklendiğinin belirlenmesi gerektiğini belirtti.

 

Başta Sa’d Hariri’nin el-Mustakbel Partisi olmak üzere hükümeti destekleyen çevreler, Fethu’l- İslam örgütünün Suriye istihbaratı tarafından desteklendiğini iddia etse de Lübnan’daki büyük bir çoğunluk örgütün Direniş’e karşı alternatif olmak üzere ABD, Suudi Arabistan ve Sa’d Hariri Liderliğindeki el-Mustakbel grubu tarafından oluşturulup desteklendiğini belirtiyor.

 

Örgütün oluşum planlamasının ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik danışmanı Bender Bin Sultan tarafından yapıldığını belirten siyasi gözlemciler, örgüt militanlarının başta Suudi Arabistan olmak üzere çeşitli Arap ülkelerine mensup oluşuna ve bunların Sa’d Hariri’nin teyzesi Behiye Hariri tarafından önce Sayda’daki aynu’l- Hilve kampına daha sonra da Trablus’taki Nehru’l- Barid’e yerleştirilmesinde ve mali olarak desteklenmesinde etkin rol oynadığına dikkat çekiyorlar.