Ebul Geyt, Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirdi
01 Ocak 1970
Şark Al Awsat muhabiri Sami İmara, Rusya’nın başkenti Moskova’da İsrail’le barış görüşmeleri için destek arayan Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu’l Geyt ile görüştü.
Şark Al Awsat muhabiri Sami İmara, Rusya’nın başkenti Moskova’da İsrail’le barış görüşmeleri için destek arayan Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu’l Geyt ile görüştü:
***
Moskova’da Rus muadiliniz Sergey Lavrov ile üçüncü kez iki ülke arası stratejik diyalog vizyonu çerçevesinde görüşüyorsunuz. Tüm bu görüşmelerde bölgedeki gelişmelere ne kadar etki edebildiniz. Örneğin Darfur, Filistin, Irak ve Lübnan gibi konularda?
Rusya’nın Dünya çapında ağırlığı olan bir ülker! On yıl süren durgunluk döneminin ardından eski gücüne kavuşmaya başladı. Putin Başkan olduktan sonra Rusya’nın etkinliği artırmaya çalıştı. Ekonomiyi güçlendirdi.
Öte yandan Mısır’ın da bölgesel bir güç olarak Ortadoğu’da rolü artıyor. Bu da Mısır’ı başka ülkelerde anlayış ortaklığına itiyor. Bu ülkelerden birisi de Rusya. İstikrar ve bölge çıkarları için bu gerekli. Biz Ruslarla her konuyu görüşüyoruz.
Bu konulardan birisi de sizin işaret ettiğiniz gibi Darfur sorunu. Birlikte ortak ilgi alanlarmız olan Lübnan ve Irak’ın yanı sıra iki ana konuyla ilgileniyoruz: Ortadoğu Barışı ve Paris’te yapıacal dörtlü toplantı öncesi İsrail-Filistin barış görüşmelerinin kolaylaştırılması.
Aynı şekilde İran’ın nükleer dosyasını da görüşüyoruz. Öte yandan Amerika’nın konuya ilişkin raporlarını da göz önünde bulunduruyoruz. Mısır bu konuyla da yakından ilgileniyor.
Moskova görüşmeleriniz Annapolis buluşması sonrası gerçekleşiyor. Annapolis konferansının ne kadar başarılı olabileceğini düşünüyordunuz? Size göre bu buluşmanın gerçekleştirmekte başarısız olduğu şey neydi?
Bu tam olarak doğru bir soru değil. Gerçekçi olalım ve daha dikkatli konuşalım. Annapolis’in hedefinin ne olduğunu sorabiliriz! Annapolis Filistin barışını yeniden mercek altına almayı hedefliyordu. Bu çerçebede kimse barışa duyulan ihtiyacı inkar etmiyor.
İkincisi; Annapolis barış görüşmelerini yeniden başlatmayı hedefliyordu. Bugün iki tarafın görüştüğünü görüyoruz. Gerçi İsrail tarafının inatçılığı dolayısıyla bir ilerleme kaydedemediler. 17 Ocak Paris buluşması daha hızlı bir çözümü amaçlıyor.
İsrail-Filistin barış görüşmeleri 7 yıldır durmuştu. Şimdi yenidne hareketleniyor. Dolayısıyla tüm taraflara barışın gerçekleşmesi için baskı yapmalıyoz.
Bizim ana sorunumuz Filistinlilerin yahut Arapların hatta ABD’nin tavrı değil! Amerika gerçekten de barışı istiyor. Ana sorunumuz İsrail’in kend içinde bölünmüş olması.
Bana göre İsrail toplumu sorunu henüz kafasında çözebilmiş değil. Çoğunluk barış istediğini sylüyor. Ama içeriği konusunda net değiller. 1967 sınırları çerçevesin de bir Filistin devlet mi kurulacak yoksa Batı Şeria’nın da yarısı yenecek mi?
Onlar bu çerçevede düşünüyorlar. Bu noktada Araplara, Mısır’a ve Amerika’ya görev düşüyor. Rusya’nın da bu konudaki tavrı belirleyici olacak.
Burada Moskova toplantısından bahsediyoruz. Rusya başkanlık seçimlerinden sonra yani dört beş ay sonra düzenelencek. Biz böyle bir konferansın düzenlenmesini destekliyoruz. Çünkü konunun takibe ihtiyacı var. İsrail ve Filistinlileri tek başlarına bırakamaız. Aralarından diyalogu desteklemeliyi ve tavırlarını öğrenmeliyiz.
Rusya bu noktada Ortadoğu dörtlüsü üzerinden çalışıyor. Ancak Moskova’da Berimakov gibi Ortadoğu dörtlüsünün ölüm döşeğinde olduğuna inananlar var!
Ortadoğu dörtlüsü ölmedi. Paris’te toplanacak. Dörtlünün üyeleri dörtlünün rolüne karar verecekler. Eğer bu aracın ölmesine karar verirlerse ölür. Ama eğer toplanmaya, katkıda bulunmaya ve güçlü tavırlar almaya karar verirlerse ölmez. Bu konu Mısır’ın yahut herhangi bir Arap ülkesinin elinde olan bir konu değil!
Rusya-Arap ülkeleri ilişkileri
Araplar Amerika’nın rolünü çok önemsiyorlar. Birçok kez Moskova, Arapların Washington’a gittiğini ve kartların % 99’unu Amerika’nın eline verdiğini söyledi. Moskova’ya ise müdahale etmesi için uğruyorlar?
Ben Mısır Dışişleri Bakanı olarak Moskova’dayım. Barış görüşmeleri için. Şahsen Rus Dışişleri Bakanı ile en az altı yedi kez görüştüm.
O halde Moskova’nın barış süreci için ne yapabileceğini söyleyebilirsiniz?
Moskova iki tarafı güçlü suretle destekleyebilir. Moskova’nın İsrail tarafı üzerinde gerek göçmenleri gerekse de Rus Yahudileri sayesinde bir nüfuzu var. Moskova’nın Filistinlileri desteklemek suretiyle de bir etkisi var. Aynı rolü Amerika nezdinde de oynamalı. Moskova-Washington hattı bu anlamda etkili olabilir.
Rusya’nın Rus göçmenler üzerinde bir etkisi olmadığı düşünülüyor. Zira İsrail’deki Rus Yahudiler en fazla düşmancıl olanları. Rus Yahudileri Filistinlilerle barışı reddediyor?
Bu doğru. Ama göçmenler içerisinde bugün Rusya’ya dönmek isteyenler var.
Ama bunlar İsrail politikasında etkili değil ki! Nitekim Moskova da bugün İsrail tarafını Filistinlilere yaptığı güvenlik yardımını ülkeye sokma konusunda ikna edemiyor!
Genel olarak Rusya’nın Ulusal Birlik Hükümeti’ne ekonomik desteği var. Kastım Rusya’nın rolünün küçümsenmemesi! Rusya’nın yeniden aktif rol alması için teşvik edici olmalıyız. Rusya’yı bu anlamda terk etmemeliyiz. Yardım edebilecek her tarafı göreve davet etmeliyiz.
İran’ın Körfez Dayanışma Konseyi Zirvesi’ne Katılımı
İran devlet başkanının Doha’da düzenlenen Körfez Dayanışma Konseyi Zirvesi’ne katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu Konsey ülkelerini ilgilendiren bir konu. Bize göre bunun zirve faaliyetlerine bir zararı olmaz. İran bir Körfez ülkesidir. Bu kapsamda bazı oturumlara katılmasında bir sakınca yoktur. Bilakis İran’ın bulunması uzlaşı ve güven oluşumunu sağlar. Ayrıca İran olumlu gelişmelere yol açan tavırlar takındı.
Eğer İran ile Birleşik Arap Emirlikleri, adalar konusunda konusunda anlaşmaya varırlarsa bu olumlu bir gelişme olur. Bazı İran kaynakları Bahreyn’de İran’ın gözü olduğuna dair söylemlerini durdurursa bu da iyi bir şey olur. Bahreyn konusunda söylenenleri unutmuyoruz. Eğer İran, Kuveyt’le ilişkilerini bağımsızlık, kışkırtmama, diplomatlara baskı yapmama şeklinde olursa bu da iyi olur.
Sonuçta Başkan Necad’ın katılımının İran ile Dayanışma Konseyi üyleri arasındaki ilişkilerin gelişmesinin bir başlangıcı olarak görüyorum.
Mısır-İran İlişkileri
Mısır-İran ilişkileri ne durumda? İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını engelleyen nedir?
Mısır-İran ilişkileri herhangi bir Arap aracıya ihtiyaç duyulmaksızın ilerlemektedir. Mısır-İran ilişkileri konusunda bir yanlış anlama sözkonusu. En son Tahran’da Mısır Dışişleri Yardımcısı bulunuyordu. Komşu ülkeler toplantısı sırasında 2006 yılında ben de İran’ı ziyaret ettim. Amr Musa da Dışişleri Bakanı iken İran’ı ziyaret etti. Devlet Başkanı Muhammed Hatemi ile görüştü. Biz de İran Dışişleri Bakanı’nı birçok kez misafir ettik.
O halde diplomatik ilişkilerin eskiye döndüğünü neden ilan etmiyorsunuz?
Büyükelçi düzeyinde iki ülke arası diplomatik ilişkiler var. Maslahatgüzar düzeyinde de değil. Tahran’daki Mısır binasında Mısır bayrağı dalgalanıyor. İran bayrağı da Kahire’deki temsilcilikte dalgalanıyor. O halde neden ilişkileri yasalaştırmıyorsunuz, diye sorabilirsin! Bu noktada bazı konuların tartışılması gerektiğini söyleyebilirim. Bazı konularda kardeşlerimizle henüz anlaşmaya varamadık... Dikkat ederseniz; İran’daki kardeşlerim diyorum...
ABD’nin olası bir İran-Mısır yakınlaşmasını engellemek için çaba harcadığı söyleniyor?
Bu doğru değil!
Körfez Dayanışma Konseyi Zirvesi
Robert Gates, Bahreyn’deki son konuşmasında Körfez ülkelerini İran füzelerinin tehlikesinden korumak için bir füze kalkanı oluşturulmasından bahsetti. Bu inisiyatife yaklaşımınız nedir?
Bu Körfez’deki dostlarımızı ilgilendiren bir konu. Biz bu işe karışamayız. Onlar tehditlere karşı kendi açılarından hareket edeceklerdir. Ancak Mısır’ın Körfez’deki dostlarının stratejik derinliği olduğunu söyleyebilirim. Mısır, yarımlaşmaya ve taleplerini yerine getirmeye hazırdır. Ama kendi işlerine kendileri karar verirler.
Neden Mısır’ın Körfez zirvesine katılmasına izin verilmedi. Oysa İran ve Türkiye davet edildi! Acaba Mısır, Körfez güvenliğinin stratejik derinliğini oluşturmuyor mu?
Bizi de davet ettiler. Şahsi olarak bu konferansa katılacaktım. Ancak Leşbuna’daki Afrika-Avrupa Birliği Zirvesi’ndeydim. Mısır’ı bu buluşmada Dışişleri Bakan yardımcısı büyükelçi Vefa Besim temsil etti. Dolayısıyla bu zirveye katıdık ancak medya, bakan katılmadığı için Mısır’ın konferansta bulunmadığını düşündü.
Lübnan sorunu
Gözler Lübnan’a çevrilmiş durumda. Herkes ilgili çevrelerin beklenen kararı almasını bekliyor. Yabancıların Lübnan’ın iç işlerine karıştığı söylentilerini göz önünde bulundurarak durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kim dış güçlerin işine ve geleceğine karışmasına izin verirse hem kendi, hem vatanı hem de gelecek nesiller adına büyük bir hata yapmış olur. Karar sahibi onlar olmalı. Birbirlerine yaklaşmalılar. Lübnan’ın geçtiğimiz yirmi yıldır çektikleri yetmedi mi? Lübnan halkı karar sahibidir. Lübnanlı liderler de bir karar varma noktasında ellerinden geleni yapmalılar. İstikrarsızlık başarısızlık ve hesaba katılmamaış yanlışları beraberinde getirir. Benim nasihatim şudur: Anlaşmazlıklarınızı dışa vurmaktan kaının. Şahsi çıkarlarınızdan geri adım atın ki ümmetin çıkarının önü açılsın.
Suriye’yle ilgili devam eden suçlamalar nedir?
Ben Suriye’nin yahut Amerika’nın rolünden bahsetmek istemiyorum. Dikkat edersen her türlü dış unsurdan bağımsız etmesi gereken Lübnanlı liderlerinden rolüne odaklanmaya çalıştım. Lübnan ordusu operasyon komutanıyla meydana gelen krizin bir dönüşüm noktası olmasını ümit ediyorum. Lübnanlılar tüm Lübnan’ı tehdit eden tehditler olduğunu anlamalılar.
Mısır’ın Kosova’ya Bakışı
Bugün Kosova’dasınız. Moskova, Kosova’nın bağımsızlığı konusuyla yakından ilgileniyor. Tüm Rus basını Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda Arap ve İslam ülkeleri tarafından hızlı bir şekilde tanınacağını söylüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Mısır’ın koşulsuz olarak Kosova bağımsızlığını desteklediğini söyleyemeyiz. Mısır, ulusların kendi kaderini belirleme hakkını savunmaktadır. Ancak bu uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde olmalıdır. İç uzlaşma sağlanmalıdır. İlgili ülke Yugoslavya olarak olsun BM ve Güvenlik konseyi olsun. Dolayısıyla Mısır’ın tavrı belirlenmiş değil. Kimse bizim birtakım kurallar olmaksızın kaderi tayin hakkını savunduğumuzu söyleyemez. Biz böyle düşünmüyoruz.
Çeviri: Yakındoğu haber