YDH-Şarku’l- Evsat gazetesi muhabiri Mina el-Ureybi, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Irak’tan sorumlu yetkili David Satterfield ile Irak’ı ve geleceğini konuştu. Röportajda ABD’nin Irak politikası ve Irak’ta siyasi uzlaşma konusu ele alındı.
Irak’ı son zamanlarda ziyaret ettiniz. Irak’taki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Irak’ta durum 2007 yılı içerisinde gözle görülür bir şekilde iyileşti. Bunu iki etkene bağlıyorum: Birincisi ve en önemlisi Birçok Irak vatandaşı birçok bölgede bugün 2003 yılına göre daha fazla güven içerisinde yaşıyor.
Bu iyileşmenin arkasında birçok neden var. Bunlardan birisi Amerikan güçlerinin sayısının arıtırılması; bunların Bağdat’a, çevresine ve 2006 yılı boyunca süren iç çatışma bölgelerine konuşlanması.
İkincisi daha fazla etkin Iraklı güçlerimiz var. Bu güçler çatışmayı düşmana taşıyabiliyor. ABD güçleri olmadan bağımsız operasyonlar yapabiliyor. Bu da iyi bir eğitim ve silahlanmanın sonucu. Geçtiğimiz yıllarda müttefik güçlerle bunun için çalıştık.
Ayrıca Uyanış Konseyleri’nin de etkisi var. Artık bu konseyler Enbar ilinin dışında da etkin. Bu gelişme de Sünni radikallerin müttefik kuvvetlere ve Irak güçlerine saldırılarını da azalttı. El Kaide’nin Enbar içinde ve dışındaki eylemleri büyük ölçüde sınırlandı.
Son olarak da Mehdi Ordusu’nda yaşanan bölünmeler ve Mukteda Sadr’ın ilan ettiği ateşkes sürecinin etkisi var. Şii milisler ve ölüm timlerinin de şiddet eylemleri azaldı. Tüm bu etkenler son tahlilde hissedilir ölçüde güvenliğin iyileşmesine neden oldu. Bu her açıdan olumlu bir gelişme. Eğer sivillere yahut güvenlik güçlerine saldırılar azalmışsa bu olumludur. Yahut müttefik güçlere veya Amerikan güçlerine saldırılar azalmışsa bu olumlu bir gelişmedir ki bu da yaşandı.
Bize göre 2007 yılında yaşanan diğer olumlu gelişme de ekonomik alandaydı. Artık Irak hükümeti merkezi ve yerel yönetimlerde daha iyi. Merkezi büyçe daha iyi finans sağlıyor ve servetin dağıtımını daha iyi yapıyor. Bu konuda çok hayret verici gelişmeler var. 2006 yılında Irak hükümeti merkezi bütçenin sadece yüzde 15’ini harcayabiliyordu. 2007 yılında bu oran yüzde 65’e ulaştı. Bu da hükümetinde daha iyi planlama yaptığını gösterir.
Aynı şekilde yerel yönetimlerde de bu gelişme yaşandı. Bunun en güzel örneği el-Enbar velayeti. Güvenlik sağlanır sağlanmaz velayetin ihtiyaçları merkezi hükümetle birlikte belirlendi ve hemen giderilmeye çalışıldı. Bize bağlı yeniden imar gruplarının da geçen yılki istikrarda büyük rolü oldu. Yeniden imar gruplarının sayısının 10’dan 28’e çıkardık. Bu gruplara 300 yeni çalışan gönderdik.
Bu gruplar yerel yönetim ve vatandaşlarla birlikte programını geliştirmeye çalışıyor. Iraklıların yaşam kalitelerinin ilerlemesiyle ilgileniyorlar. Ayrıca tüm hizmet ve ekonomi bakanlıklarıyla merkezi hükümeti güçlendirmek için çalışıyoruz. Bununla birlikte önümüzde aşmamız gereken uzun bir yol var. Tehditleri küçümsemiyoruz; ama neler başardığımız açıklamamız da gerekiyor.
Öyleyse güvenlik ve ekonomi alanlarında iyileşmeler var. Peki ya siyasi cephede?
İki olumlu eksenden bahsettik ki bu ikisi de gerçekten önemliydi. Güvenlik ve ekonomi. Ancak şimdi çok daha fazla ilerleme sağlanması gereken bir alana geliyoruz. Bu siyasi ilerleme meselesi; özellikle de siyasi diyalogun ilerlemesi konusu. Bunun sonucu da ulusal uzlaşmanın ilerlemesi demek. Bu gerçekten de önemli ve fiili bir hedefimiz.
Şu anda geçtiğimiz yıl içerisinde Irak’ta eksik olan unsur bu. Bu bizim de Irak hükümetinin de odaklanması gerekn bir husus. ABD’nin Irak büyükelçisi Ryan Crocker da Irak’taki Amerikan güçleri komutanı General David Petraeus da geçtiğimiz eylül ayında açıkça gerçek ulusal uzlaşmanın önemli ve stratejik olduğunu söylediler.
Bu hedefte ilerleme yakın ve orta planda bir an önce gerçekleşmelidir. Bunun için de Irak liderleri, Kürtler, Sünniler ve Şiiler hükümeti daha etkinleştirmek için çalışmalı. Hükümet, ulusal uzlaşma ilkelerini pratiğe dökmeli.
Nitekim bu yılın sonlarına doğru bu alanlarda da olumlu gelişmeler yaşandı. Örneğin emeklilik yasası kabul edildi. Bu yasa birçok önemli unsuru içeriyor. Bu sayede Baasçılarla mücadele yasasından zarar görenler normal hayatlarına döndüler. Bu çok cesaret verici bir gelişme.
Öte yandan baasçılarla mücadele yasası düzeltildi. Irak meclisi bu yasayı onayladı. Yakında başkanlık kuruluna gidecek. Bu da çok önemli bir ilerleme. Bu konuda biz gayet açıktır. Bizim rejimimizde de Irak rejiminde de herkesin ideal göreceği bir kanun yok. Demokratik düzenlerde yasalar birtakım tavizlerle çıkarılır. Bu taviz de baasçılarla mücadele yasasında yaşandı ve hesap verebilirlik ve adalet yasası çıkartıldı.
Önemli olan bu yasanın uzlaşma, büyünleşme ve kopukluklara son verme ruhuyla uygulanmasıdır. Açıkçası bu sürecin işletilmesi sürecinde hükümetle birlikte olacağız. Bu süreç gerçekten olumlu bir süreç. Tüm Iraklı grupları bu noktada desteklemek istiyoruz.
Ayrıca illerin yetkilerinin ve merkezle ilişkilerinin belirlenmesi de öncelikli konularımızdan biri. Bu yasa da önemli il seçimlerinin gerçekleştirilmesi noktasında bir adım. Tüm bunlar bazı nedenelerden dolayı önemli:
Birincisi, Irak’taki federalizmin doğasının belirlenmesi gerekiyor. Ülke ancak bu şekilde ilerleyebilir. Bu sadece yerel değil hem bölgesel hem yerel bir gelişme. Irak için de başka bir ülke için de federalizm noktasında ideal bir çözüm yok. Bizler de ABD’de geçmiş 200 yıl için çeşitli sorular soruyoruz. Aynı şey diğer ülkeler için de geçerli.
İhtiyacımız olan dengeli ve barışçıl bir çözüme ulaşmak. Bununla birlikte Irak’taki olumlu gelişmelerin federalizm için de bir çözüm oluşturabileceğine inanıyoruz. Ancak bu durumun da şu anda çözülmesi gerekiyor. Yerel seçimler gerekli. Bu noktada Sünnilerin boykot ettiği yerel seçimlerdeki dengelerin de kurulması gerekiyor. Bu sadece Sünnilere özel bir şey değil. Irak’ta istikrarın sağlanması ve krizden çıkılmasıyla birlikte tüm gruplar seçmen-aday ilişkilerinin iyileştirecek. Bunun için de bir yasa gerekiyor ki seçmen kimi seçtiğini bilsin. Böylelikle seçmen ile seçilen arasındaki ilişki daha güçlü olacak ve sadece kapalı listelerle kalamayacak.
Son olarak petrol yasası var; Irak hükümetiyle bu kanunun ulusal anlamda öncelikli olduğu noktasında müttefikiz. Irak’ın petrol ve gaz kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması ancak daha modern bir petrol yasasıyla mümkündür. Bu noktada Iraklılar arasında yaşanan tartışmaları da anlayabiliyoruz. Yasasnın türü, merkezle velayetler arasındaki ilişki konusunda anlaşmazlıklar var. Ancak tüm Iraklıların işine gelen bir neticeye varmamız gerekiyor.
Başkan Bush son Körfez ziyaretinde Irak’taki Amerikan güçlerinin sayısı konusundaki herhangi bir kararın pratikteki gelişmelere ve General Petraeus’un tavsiyelerine göre belirleneceğini söyledi. Biz de güvenlik konusunda gözle görülür bir iyileşme yaşandığınız farkındayız.
2008 yılı boyunca Irak’la uzun vadeli stratejik ilişki ve güvenlik ortaklığı konusunda pazarlıklar yapacağız. Böylelikle Irak, BM sözleşmesinin yedinci bendi kapsamında Irak’ta bulunan çok uluslu güç değişecek. Bu önemli bir adım. Irak hükümeti ile stratejik ilişkilerin sadece güvenlik değil ekonomik, siyasi, kültürel ve bilimsel anlamda ilkelerini belirleyen noktalarda görüşeceğiz. Tüm bunları iki bağımsız ülke arasındaki ilişkiler çerçevesinde yürüteceğiz. Bu bu yıl içerisinde en kısa zamanda olacak. Ancak bu en geç Aralık ayına kadar olacak. Bu çerçevede yeni uygulamalara gideceğiz. BM’nin görev süresi dolunca da uzun vadeli bir anlaşma cari olacak.
Peki bu strateji konusunda pazarlıklara başladınız mı?
Daha başlamadı. Ancak önümüzdeki şubat ayında başlayacağını sanıyoruz.
Bazı Iraklı çevreler Amerikayla pazarlıkların Irak halkının tamamını temsil etmeyen bir grupla yapılmasından kaygılı! Bu çevrelere nasıl güven veriyorsunuz?
Bu iki ülke için kilit konulardan birisi. Irak hükümetinin tek taraflı değil ulusal bir karar vermesi gerekiyor. Irak hükümeti bize bir hafta önce 3+1 formülü çerçevesinde ulusal bir grup oluşturulduğu; bunun beş siyasi lideri ve uzman bakanların görüşlerini temsil edeceğini bildirdi. Biz bu gelişmeden memnunuz.
Böyle bir anlaşmanın ABD’ye ne gibi bir faydası var. Nitekim ABD’nin bölgede başka askeri üsleri var?
Öncelikle Irak bağımsız bir ülke olarak ABD ve diğer müttefik ülkelerle görüşmeler yürütebilir. Irak’ta kalacak güçler dış baskıyla eğil Irak halkının onayıyla bulunablir. Irak’ta uzun süre güç bulundurmak gerekiyor. Ancak bunun Irak egemenliğini de ihlal etmemesi lazım. Biz uzun süreli askeri varlığın istikrar yaratacağını düşünüyoruz. Irak ve bölgedeki müttefiklerimiz de böyle düşünüyor. Bölgede Amerikan varlığı önemli. Irak ve bölge ülkeleri birçok tehlikeyle karşı karşıya... Bunun içerisinde ortak tehdit İran var ve bu tehdite karşı ortak strateji belirleme sorunu var. Bu da ancak ittifaka dayalı bir stratejiyle mümkün olabilir.
Irak’ın yeniden İran’la hesaplaşmada aracı bir ülke olma korkusu var. Siz Irak’ı yeniden bu şekilde konumlandırmayı düşünüyor musunuz?
Irak’ın İran ve Arap dünyası arasında yahut Sünni dünya ile Şii dünya arasında çekişme unsuru olmasını istemiyoruz da buna inanmıyoruz da! Irak’ın geleceğinin bu şekilde belirleneceğini düşünmüyoruz. Bu ne Irak’a ne bölgeye ne de bizim çıkarlarımıza yarar. Biz Irak’ı istikrarlı, egemen bir ülke olarak komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde görmek istiyoruz.
Irak diğer komşu Türkiye hakkında ne diyeceksiniz? Sizce ABD Kürtleri korumak için gerekeni yaptı mı?
Ankara’ya gittim ve Türk yetkililerle görüştüm. Türk hükümeti ABD’nin özelilkle de son aylarda ortak tehdit olan terör örgütü PKK’ya karşı verdiği desteği biliyor. Bizler bu tehdite karşı mücadele noktasında ısrarlıyız. Bu terörden kurtulmak için herkese sorumluluk düşüyor. Bu noktada Türklerle ortak hareket etmeliyiz. Biz de bunun için çalışıyoruz. Gerekli adımlar askeri operasyonları da kapsıyor. Ancak sadece bu PKK’nın eylemlerine son vermez; bir terör gücü olarak ondan sadece bu şekilde kurtulamayız. Birçok Türk ve Kürt sivil, bu örgütün neden olduğu şiddet ve göç yüzünden ölmüştür.
Peki Kürdistan Bölgesel Hükümeti konusunda ne diyeceksiniz?
Bu hükümet PKK’ya gerekli lojistiğin ulaşmasını engellemiştir. Ancak daha fazla çalışmak gerekiyor. Bölgesel yönetim liderleri nezdinde PKK’nın bir terör örgütü olduğu, Türkleri tehdit ettiği gibi Kürtleri de tehdit ettiği noktasında bir yanlış anlaşılma olmamalı.
Komşu ülkelerin Irak’taki durumla ilgili rolü noktasında çeşitli sorular var. Sizce Başkan Bush’un bölge gezisi bu noktada herhangi bir gelişme sağladı mı?
Bizce önemli olan Irak’ın komşu ülkeler tarafından desteklenmesidir. Bu noktada istikrarlı bir şekilde ile ilerleme kaydedilmektedir. Arap üleklerinin Irak’taki istikrarı ve güvenliği desteklemeleri konusunda olumlu katkıları var. Bush’un Körfez ve Mısır gezisinde bu çağrı yinelendi. Arap ülkelerinin Irak’ın istikrarı için daha kapsamlı ve olumlu girişimleri gerçekten önemli. Tabi bu bağımsız bir devletin bağımsız bir devletle ilişkileri çerçevesinde yürütülmeli. Başkan Bush, Körfez ülkelerinin İran tehdidi konusundaki kaygılarını paylaşıyor.
Şu anda Amerika’dan sonra Irak’ta en fazla varlık gösteren ülke İran. Bu da Irak’ın Arap komuşlarının çıkarına değil. Durum böyle olmamalı. ABD, güvenlik konusunda İran’la müzakerelere hazır olduğunu Bağdat’ta gösterdi. Şu anda Amerikan-Irak teklifinin İran tarafından yanıtlanmasını bekliyoruz. Ancak halen daha İran’ın Irak güvenliği ve istikrarını tehdit eden faaliyetlerde bulunduğunu görüyoruz. Halen daha Irak’a silah sokuyorlar; Irak’taki şiddet unsurlarını eğitiyorlar. Tüm bu faaliyetlere son vermeliler.
İran’ın silah sızdırmasıyla ilgiliş çelişkili raporlar duyuyoruz. Bazen azaldı deniyor; bazen çoğaldı deniyor. Amerikan yetkililerin açıklamalarında neden böyle çelişkiler var?
İran’ın çeşitli milisleri silahlandırıp eğitmesi konusunda farklı bir değerlendirmemiz yok. İran Amerikalı güçlere karşı kullanılan el bombalarını da sağlıyor ki bu son aylarda arttı. Bu noktada hiç azalma görmedik; dolayısıyla çelişkili bir durum yok.
Irak Başbakanı Nuri Maliki ile ilşkilerinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Biz ulusal bir hükümetin başına demokratik yöntemlerle seçilen lider olması bakımından Başbakanı destekliyoruz. Ona verdiğimiz destek diğer Başkanlık kurulundaki Başkan Celal Talabani ve yardımcıları Adil Abdulmehdi ve Tarık el-Haşimi gibi Iraklı liderlerle işbirliği yaptığı ölçüde gerçekleşiyor. Onlar da geçtiğimiz Ağustos ayında anlaşmaya vardıkları ulusal konulara göre hareket ediyorlar. Bizim beş tarafla da aramız iyi.
Ancak hepsine de mesajımız ulusal uzlaşmanın sağlanması için birlikte çalışmaları... Kilit konularda ortak hareket etmeliler. Örneğin emeklilik, baasçılarla mücadele konularında olduğu gibi. Yerel seçimlerde de böyle olmalı. Halk komisyonlarının hükümete katılımının teknik alt yapısı konusunda da böyle olmalı. Hükümet önceleri kendisiyle çatışan silahlı gruplara karşı nasıl el uzzatıysa ve bu gruplar da el-Kaide ile savaşa nasıl başladılarsa diğer konularda da öyle olmalı. Vakit dar, bu da meselelerin aciliyetini pekiştiriyor.
Ara sıra “B” planına geçilebileceğine dair raporlar yayınlanıyor. Yani şu anki hükümetin değiştirilmesi noktasında... Sizce böyle bir seçenek var mı?
Başkan Bush’un güçlü surette görüşlerini temsil eden Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice aracılığıyla 3+1 yönetimine (Başkanlık ve Başbakan) formülünü desteklediğimizi belirttik. Bu da hükümetin daha iyi çalışabilmesi için gerekli olan birşey; değiştirilmesi için değil!
Acaba Amerika’nın önümüzdeki Başkanlık seçimleri sonrası Irak politikasında köklü bir değişim bekliyor musunuz?
Ne olacağını tahmin etmek zor. Gelecek politika noktasında kehanette bulunamam. Ancak bu yönetimin bu yıl için kalıcı olacağını ve Irak’taki politikasını sürdüreceğini söyleyebilirim.
Peki Kerkük’ün kaderi ne olacak? Bu konuda biz uzlaşma bekliyor musunuz?
ABD, Irak anayasasının 140. maddesinin uygulanmasını davayla ilgili ekin çevrelerin uzlaşmasıyla uygulanmasını gerekli görmektedir. Nitekim Kerkük’e özel bir madde gibi bilinen bu yasa aslında daha kapsamlı sorunların çözümünü öngörüyor. Bize göre 140. maddenin uygulanması ülke bütünlüğüne ve gerginliklerin giderilmesine katkıda bulunmalı.
Bu noktada da BM’nin etkin rolünden memnunuz. Özellikle de büyükelçi Steffan de Mistura’dan... İçeride bu sorunun önümüzdeki yaz başlangıcına kadar çözümü gibi bir tarih konuldu ama bize göre gelişigüzel belirlenmiş tarihler değil tüm gruplar tarafından elle tutulur bir çözüme ulaşılmadı. Bu açıdan herkesi razı edecek sonuçların elde edilmesi bakımından vakit önemli değil!
Halen daha Sadr grubu lideri Mukteda Sadr hakkında bir tutuklama kararı var mı?
Bu Irak’taki siyasi süreç açısından önemli birşey değil; ama bildiğim kadarıyla bu karar değişmedi. Mukteda Sadr’ın niyetini bilemem ama çok uluslu güçlerin, Irak güçlerinin ve Irak hükümetinin şiddetten uzak durmaya hazır olan Mehdi Ordusu komutanlarıyla barışçıl bir diyalog yürütmekten yana olduklarını söyleyebilirim. Aynı şekilde Sadr grubu üyeleriyle diyalog kuruyoruz. Özellikle de ulusal uzlaşma konusunda… Eğer Mukteda Sadr bu da sürecin içerisinde olmak isterse kendi bileceği iş!
Enfal davasının geleceğinin belirlenmesinde ABD’nin rolüne ilişkin sorular var. Acaba Savunma eski Bakanı Sultan Haşim’i idam edilmek üzere Iraklı makamlara teslim edecek misiniz?
Bizim bu konuda tavrımız açıktır. Biz Iraklıların ve Irak hükümetin ortak kararına uyarız. Ancak şu sıralar bu konuda farklı eğilimler var; başkanlık ve başbakanlık kurulları bu konuda anlaşmalı ki biz de gerekli adımları atabilelim.
Irak savaşının üzerinden 5 yıl geçti. Artık Irak’ı Batı tarzı liberal demokrasinin hakim olduğu bir ülkeye çevirme planlarınızdan vazgeçtiğinizi söyleyebilir misiniz?
Irak’ta bizim için öncelik ulusal uzlaşma noktasında ilerlemelerin kaydedilmesi ve kazanımların kaybedilmemesi. Bunu de bize siyasi ilerleme ve siyasi diyalog sağlayabilir. Kişinin Iraklı olmasının bir anlamı olması gerekir. Kişi ulusal bir Iraklı olabilmeli ve diğer gruplarla çatışma halinde olmamalı.
Irak’ta olumlu gelişmeler yaşandığından bahsettiniz. Bunun yanı sıra bazı tehlikelerin de bulunduğunu söylediniz. Peki siz Irak’ın bu zor şartları aşacağı konusunda ümitli misiniz?
Bu konuda, geçen yıl gözlemlediğim güvenlik ve ekonomik alanlardaki ilerlemeler çerçevesinde ümitli olduğumu söyleyebilirim. Ancak son tahlilde bu da siyasi diyaloga bağlı birşey.