1680 Sayılı Karar, Suriye ve Hizbullah

01 Ocak 1970

Lübnan’la ilgili yayımlanan 1559 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı, Suriye’nin Lübnan’dan çıkarılmasına sebep olmuştu, bu kararda ikinci adım olarak öngörülen Hizbullah’ın silahsızlandırılması, yayınlanan 1680 sayılı kararla tekrar vurgulanıyor.

YDH- Lübnan’la ilgili yayımlanan 1559 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı, Suriye’nin Lübnan’dan çıkarılmasına sebep olmuştu, bu kararda ikinci adım olarak öngörülen Hizbullah’ın silahsızlandırılması, yayınlanan 1680 sayılı kararla tekrar vurgulanıyor.

Hadi Hoşsohbet bu yazısında, 1680 sayılı kararı kararın Lübnan ve Suriye’ye yönelik etkilerini değerlendiriyor. İran’da yayınlanan Sabah gazetesinde yayınlanan bu yazıyı Alptekin Dursunoğlu çevirdi.

ABD, İngiltere ve Fransa tarafından desteklenen 1680 sayılı karar, 13 kabul ve iki muhalif oyla (Çin ve Rusya) BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edildi. Bu kararname ile buyurgan bir üslupla Suriye’den Lübnan’la diplomatik ilişkiler başlatması, bu ülkeyle ilişkilerini normalleştirmesi ve Lübnan’la olan sınırlarını belirlemesi istendi. Bununla birlikte, Lübnan Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Lübnan hava sahasına yönelik ihlallerini kınayan bir ifadenin metinde yer alması yönünde yürüttüğü çabalar sonuçsuz kaldı.

Daha önceki 1559 sayılı karardan sonra bu kararın, Batılı ülkelerle Siyonist rejimin Ortadoğu’daki yeni güvenlikle ilgili siyasi hedeflerini gerçekleştirmeyi öngören BM Güvenlik Konseyi’nce kabul edilen en tehlikeli karar olduğunu söylemek mümkün.

Söz konusu ülkelerin 1559 sayılı karar çerçevesinde Lübnan İslami Direniş Hareketi’ni silahsızlandırma konusundaki başarısızlıkları ve Refik Hariri terörünü araştırma komisyonunun bir manivela olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan skandal, Batılı ülkeleri Ortadoğu’da Suriye’yi baskı altına alacak yeni bir domino hamlesi yapmaya götürdü.

Gerçi yeni kararname, uluslar arası hukuk ve dengeler açısından bağımsız bir perspektife muhtaç görünüyor; fakat siyasi açıdan ve güvenlik açısından ulusal söylemler ve Lübnan iç güçlerinin kullanılması yoluyla Hizbullah’ın silahsızlandırılması sağlanamadı, bu yüzden de Suriye’den bunu güçlendirecek taleplere başvuruldu.  

Suriye ile Lübnan arasındaki sınırın belirlenmesi, Şeba Çiftlikleri konusunda Suriye’den itiraf almak için isteniyor. Böylece Suriye Şeba Çiftliklerinin Lübnan’a ait olduğunu söylerse, ikinci adım olarak Siyonist rejim Şeba Çiftliklerinden çekilecek ve Hizbullah, silahsızlandırılmaya mecbur edilecek. Suriye’nin, Şeba Çiftliklerini kendi toprağı olarak ilan edecek olması durumunda ise Hizbullah yine silahsızlanma yönünde baskı altına alınacak; çünkü silahlı direniş için bir gerekçesi kalmamış olacak.

Suriye’nin Şeba Çiftliklerinin Lübnan’a ait olduğunu bildirmesi durumunda, Suriye Lübnan hükümetiyle anlaşarak bunu BM Güvenlik Konseyi’ne itiraf edecek ve böylece bu yasal bir temele kavuşmuş olacak.

Aslında Batılı ülkeler, bir okla birkaç hedefe nişan almış oluyorlar. Suriye’nin Şeba Çiftlikleri ile ilgili her türlü itirafı, yani Suriye’ye ait görmesi de Lübnan’a ait görmesi de öncelikle Hizbullah’ın silahlarını tartışmaya açacak ve Hizbullah’ın İsrail sultacılığı önündeki caydırıcılığını ortadan kaldırarak, Lübnan güvenliğini Siyonist rejimin etkisine açık hale getirecektir.

Elbette Lübnan siyasi ve güvenlik yapısı değiştirilemez ve ABD ve Siyonist rejim buna hakim olamazsa, o zaman Suriye’ye yönelik yeni bir tehdit beklemeliyiz. Bu çerçevede Suriye Taberiye gölünün doğu sahillerinden vazgeçmek ve milli bir sorunla yüz yüze gelmek durumunda kalacaktır.

Suriye’deki düzenin Haddam veya benzeri muhalif alternatiflerin güçlendirilmesi yoluyla içeriden çökertilmesi, muhtemel aşırı-İslami gruplardan güvende olmak bakımından ABD ve Siyonist rejim açısından en iyi seçenektir.

Böylece Siyonist rejimin çevresi bir güvenlik halkasına dönüşmüş olacaktır. Bu da Filistin’in çevreden izole edilmesi ve Filistin davasının yok edilmesi yönündeki Siyonist planların uygulanması için en uygun şartların yaratılmasını sağlayacaktır.

Güvenlik Konseyi’nin 1680 sayılı kararını planlayanların, “akıllı tedbirlerle” Siyonist rejimi korumayı hedefledikleri söylenebilir. Lübnan’daki, Filistin’deki, Irak’taki ve Refik Hariri dosyasındaki tüm başarısızlıklarına rağmen Suriye’ye baskı konusundaki şanslarını bir kez daha deniyorlar.

Lübnan’daki Batılı ve ABD’li bürokratlar, geçen bir yıl boyunca bu projenin uygulanması konusundaki başarısızlıklarını ispat etmiş olsalar da, şu an en kötü şartlarda bulunuyor olsalar da, Rusya, Refik Hariri cinayeti sonrası yapılan Batı propagandalarının etkisinden çıkıp şu an daha kabul edilebilir bir tutum takınıyorsa da Şam yönetiminin 1680 sayılı kararın ortaya çıkardığı bu yeni sorundan başarılı bir şekilde çıkabilmesi için akıllı inisiyatifler kullanması gerekiyor.