Arap Birliği ve Lübnan krizi

01 Ocak 1970

YDH-Lübnan’da yayınlanan el-Ahbar gazetesi yazarlarından Nikola Nasif aşağıdaki yazısında Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa’nın Lüban’daki siyasi bunalımın çözümü için önerdiği planın başarı şansını tartışıyor.

YDH-Lübnan’da yayınlanan el-Ahbar gazetesi yazarlarından Nikola Nasif aşağıdaki yazısında Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa’nın Lüban’daki siyasi bunalımın çözümü için önerdiği planın başarı şansını tartışıyor.

 

Amr Musa'nın dördüncü dörtlü toplantısı Arab Birliği adına girişimlere başladığı günden bu yana girişimleri nasıl sonuçlandıysa o minval üzere sonuçlandı.

 

Hem hükümet tarafı hem de muhalifler siyasi uzlaşmazlığı kabullenmiş durumda, belki de uzlaşmayı zorunlu görmüyorlar.

 

Ocak ayının dokuzundan beri Amr Musa'nın önce muhalif taraflar arsında mekik dokumasının ve daha sonra Meclis Başkanı Nebih Berri ve el-Mustakbel Partisi Lideri Sa’ad Hariri ile aynı masaya oturmasının ardından Mişel Aun ve Emin Cumeyyil de görüşmüş; görüşmeler süresince de manevralar ve görüşülenler değişse de tarafların şartları değişmemiştir.

 

Bir iki üç derken en sonunda Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa anladı ki aslında kendisi bir tarafta görüşmeciler diğer bir tarafta idi.

 

Arap Birliği kendi kusurunu söylemeden görüşmeleri devam ettirdi; fakat Lübnan’daki ihtilafı ortadan kaldırma noktasında başarısız oldu.

 

Lübnanlılar Suudi Arabistan'ın ve Suriye’nin çıkarlarını kendi ülkelerinde tahakkuk ettirmek noktasında başarısız oluyorlar.

 

Lübnan da iki gurup da birbirlerine taviz vermemelerine olanak sağlayan vakti tüketiyorlar; fakat vakit tükendiğinde beraberinde birbirlerine taviz vermelerini gerektirecek ortamı da beraberinde getirecek.

 

Hükümet Suriye’nin nüfuzunun Lübnan’ı yok edecek bir noktaya ulaşacağını, Muhalifler ise Suriye ve Suudi Arabistan arasındaki nüfuz mücadelesinden ne kadar uzun sürerse sürsün Suriye’nin galip çıkacağını ve Lübnan’da kuvvet dengelerinin düzene gireceğini düşünüyor.

 

Dolayısıyla Amr Musa'nın çabaları Arap Birliği girişimlerini uzatmaktan öteye gitmiyor. Yani Avrupa diplomasisinde denildiği gibi Arap Birliği girişimleri ölmüştür; fakat kimse öldüğünü ilan etmiyor.

 

Bununla birlikte düzenlenen toplantılar şunları gösterdi ki;

 

1. Hem 14 Martçı gurup hem de muhalifler kendi şartlarına sıkıca tutunmuşlar ve bu tutumları her ikisini de taviz vermekten kurtaracak ölçülü bir düzenlemeden mahrum bırakıyor. Aslında bu tutumları da Suriye ve Suudi Arabistan arasındaki uyuşmazlık ortadan kalkmadıkça bir değişme olacak gibi görünmüyor.

 

2.Hem 14 Martçı gurup hem de muhalifler ulusal birlik hükümetinin kurulması için gerekli güvenceleri vermiyorlar.

 

3.Geçtiğimiz oturumlarda taraflar seçim kanunu üzerine ittifak ettiler; fakat bunu ulusal birlik hükümetinin teşkili sırasında oluşan tıkanıklıkları ortadan kaldırma sorunu izledi. Sorun sıfır noktasına yani seçim bölgelerini belirleyen kanunun düzenlendiği nisan 1960’a dayanmaktaydı ve muhalefet bu kanun üzerinde ısrar ederken hükümet tarafı kanunun bütün Lübnan’ı Beyrut da dahil olmak üzere üç seçim bölgesine ayırmak üzere yeni bir düzenlemeye gidilmesini istiyordu. Yapılan tartışmalar sonucunda çözüm kapıları kapandı.

 

4.Aslında Arap Birliği kademeli olarak uygulamaya konacak kapsamlı bir çözüm paketi ortaya koymasına rağmen hem muhalifler hem de hükümet tarafı birçok bende karşı çıkmak için çeşitli siyasi manevralar yaptılar.

 

Muhalifler, hükümetin cumhurbaşkanlığı secimi ve bakanlıkların dağılımıyla birlikte ulusal birlik hükümeti kurmaya yanaşmak üzereyken vazgeçtiğini söylerken, hükümet tarafı hiçbir zaman bir mutabakata varmadıklarını söylüyor.

 

Aslında sorun ta en başa, yani General Mişel Süleyman’ı cumhurbaşkanı seçecek meclisin meşruiyetine dönüyor. Bu noktada kapsamlı ve kademeli çözüm paketi işe yaramıyor.

 

http://www.al-akhbar.com/ar/node/65077

 

El-Ahbar’dan çeviren Emrah Kekilli