YDH-Ünlü Mısırlı gazeteci Fehmi Huveydi, Londra’da yayınlanan Şarku’l- Evsat gazetesinde Kerkük ve Türkmen sorununu değerlendiriyor.

 

Türkmenlerin maruz kaldıkları sıkıntıları uluslar arası kamuoyuna anlatabilmek için İstanbul'da toplanmaları ve aynı şehirde Arapların temsilcilerinin Kerkük'ün etnik ve demografik yapısının Kürtler lehine değiştirilmesi konusuyla ilgili olarak toplanmaları ve bunun da Irak işgalinin beşinci yılında gerçekleşmesi tesadüf olmamalı. 

 

Çünkü Irak işgali Kerkük Türkmenlerine aslında rahat kaynağı olması gerekirken nasıl eziyet kaynağı olabileceğini ve nasıl bir halkı geleceğinden şüpheli bir duruma düşürülebileceğini göstermiştir.

 

Irak Türkmenlerinin durumu Irak'ın genelinden daha berbat bir hal almıştır. Kerkük'ün sorunu Türkmenlerin meskûn olduğu bir Irak şehri olmasıdır. Yerleşim birimlerini dağılımını bildiren bütün kurumlar ve haritalar Kerkük'ü bir Irak şehri olarak gösterirken Türkmenlerin orada Araplar ve Kürtler arasında kemer bölgede yaşadığını belirtmedi. Nitekim Kürtler dağlarda yaşarken Türkmenler orta seviyeli yerleşim birimlerinde Araplar ise düzlüklerde yaşıyorlardı.

 

Haliyle zaman içerisinde Irak'a yapılan müdahalelerde –özellikle 20yy başlarından itibaren- Kerkük başlı başına bir Türkmen şehri olarak nitelenmedi. Sonrasında Kerkük'e bazı Kürt ve Arap asıllı guruplar geldi. Şehrin Türkmen şehri olarak nitelenmemesi gariptir; zira şehrin mimarisinden sanatsal yapısına ve diline varıncaya kadar Türk etkisi yoğunluktadır.

 

Hatta Irak devleti kurulduğunda bile 1920 den 1939 kadar Kerkük'te okullarda Türkçe eğitim verilmiştir. Şehirde petrol çıkması bir çekim alanı oluşturmuş ve birçok Arap ve Kürt göçmen bölgeye göçmüştür. Saddam Hüseyin, Arapları bölgede tutmaya çalışırken Türkmenleri ve Kürtleri bölgeden uzaklaştırmak için büyük çaba sarf etmiştir.

 

1957 de Baas rejimi tarafından yapılan sayıma göre bölgenin üçte biri Türkmen yurttaşlarla meskûndu fakat 2003 de dağıtılan erzak karnesine göre ise bölgedeki yerleşimcilerin yüzde 55’i Türkmen yüzde 30'u Arap, yüzde 10’u ise Kürt yerleşimcilerle meskûndu. Kalanlar ise farklı ırklardan insanlardı. Dr. Mahir Nakib'in Kerkük'ün kimliği isimli eseri Kerkük’ün etnik yapısı içinde Türkmenlerin baskın karakterini tarihsel veriler ve belgelerle iyi bir şekilde anlatmıştır.

 

Kitap, temelde Osmanlı arşiv vesikalarını esas alarak hazırlanmış. Kitaba göre Kerkük'te ilk belediye hizmeti 1876’da başlamış ve bu belediye hizmetleri o zamandan Baas rejiminin 2003’te çökmesine kadar devam etmiş. 126 yıl süren bu belediye hizmetleri sırasında belediye başkanları, belediye başkanlıkları sırasında bölgenin ayanlarına ve ileri gelenlerine dayanarak görevlerini sürdürmüşler.

 

126 yıllık süre zarfında 32 belediye başkanı değişir ve bunlardan 17'si Türkmen 12'si Arap 3 tanesi ise Kürt'tür. Yine bu 126 senelik sürede başkanlık koltuğunun da 71 yıl Türkmenler 22 yıl Araplar 20 yıl ise Kürtler oturur. Dr. Nakip daha tafsilatlı bir şekilde anlatamaya devam etmektedir çünkü Kürt bir araştırmacının iki tane Kürt başkanın ismini vererek Kerkük'ün Kürt olduğunu ispatlamaya çalışmasını çürütmek istemektedir.

 

2003 yılında Bağdat'ın ABD tarafından işgal edilmesinin ardından durum değişmiş. Kürt liderler farklı amillere dayanarak istediklerini yapma kuvvetini elde etmişlerdir. Bu amillerden olarak; 1990 da Irak kuvvetlerinin Kuveyt'ten çekilmesinden bu yana Kürdistan bölgesinde durumun sağlam ve istikrarlı olması, Irak operasyonuna karşı olan liderler de dahil olmak üzere bir çok Kürt liderin ABD'nin himayesi altına girmesi, merkezi Irak yönetiminin zafiyeti nedeniyle Kürtlerin isteklerine ulaşırken zorluk çekmemesi sayılabilir.

 

Bunun yanında bölgede bulunan onlarca milyon varillik petrol rezervlerinin karşı konulmaz kışkırtıcılığının yanında Kürt liderlerin sahip olduğu kuvvet unsurları ve merkezi Irak yönetiminin duçar olduğu zaaflar eklenince durumun değişmesi kaçınılmaz olmaktadır.

 

Bu iki vesileyi kullanarak Kürt liderler Kerkük'ü Kürdistan bölgesi diye isimlendirilen bölgeye ilhak etmek için üç araca müracaat ettiler. Kerkük'e peşmerge kuvvetlerini soktular, bunlar Saddam dönemimden kalma silahlarla kuvvetlendirilmiştiler. Kerkük'te yönetim mekanizması içindeki eğitim, sağlık, hizmet, iskan ve ziraat vb. birimleri ele geçirdiler.

 

Bölgenin demografik yapısını değiştirmek için İran da dahil olmak üzer farklı bölgelerden yarım milyonun üzerinde kişiyi Kerkük vilayetine tehcir ettirdiler ve bunu yaparken de acele etmeyi ihmal etmediler. 2003’te 830 bin olan bölgenin nüfusu bu sene 1 milyon 300 bine yaklaştı ve hala Kerkük'e Kürt göçü teşvik edilmektedir. Ve bölgedeki Arap ve Türkmenleri bölgeden tehcir için tehdit veya mali yönden yüksek rakamlar vermek yoluyla göç ettirmeye çalışmaktalar.

 

Bu güç ilişkilerinin Irak anayasasının referandum ile alakadar 140. maddesine dayanarak, tartışma konusu olan bölgelerde bölgesel Kürt yönetimine dahil olmak veya olmamak noktasında halk oylamasına gidilmesini mümkün kılacak düzlemde olması, bölgeye gelen yarım milyon Kürt göçmeninde dikkate alarak değerlendirilirse, yapılacak referandumun sonucu şimdiden kesin olarak belli.

 

2003 yılından bu yana bölgesel Kürt yönetiminin uygun şartlardan da yararlanarak Kerkük’ü Kürdistan bölgesine ilhak etmek istemeleri bazılarında Kerkük Kürdistan'ın ayrılmaz bir parçasıdır gibi bir algı bile oluşturdu. Hatta Kürt halkının ortak söylemine Kerkük Kürdistan'ın ayrılmaz bir parçasıdır gibi bir şiar da girmiş oldu. Aslında tarihsel olarak bir gerçekliği yokken güç dengeleri bu söylemi mümkün hale getirdi.

 

Bütün bu değişimler ve göçlerden sonra (Arap ve Türkmenlerin ittifaken) Kerkük'te  bölgesel Kürt yönetimine bağlı olmayan, her gurubun 32 temsilci ile Hıristiyanların ise 4 temsilci temsil edildiği müstakil bir yönetim istemeleri ne fayda verir bilinmez. Fakat halihazırda Kerkük İl Meclisi’nin 26+1 şeklinde başkanı Kürt olmak üzere 20 Kürt üye 3 Arap 3 Türkmen ve bir de Hıristiyan üyeden oluştuğunu biliyoruz.

 

Bu fikir bütün kesimlerin kendilerini temsil edebilecekleri orta yollu bir fikir gibi görünüyor . Bu sayede Kürtlerin yaptığı zulüm biraz olsun önlenebilir.

 

İstanbul da düzenlene konferansta Türkmen gazeteleri Kerkük'ün Irak'ın olduğu ve halkının zulüm gördüğünü ilgilenenlere duyurmak için çalıştılar. Görsel, işitsel ve kitabi çeşitli medya kuruluşlarından gelen gazeteciler kendilerini Türkmen gazetesi yüksek meclisinde temsil edecek temsilciler seçtiler ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Türkmen temsilcileri uzun uzun tartıştılar.

 

Kerkük'te toplanan Arap zirvesine siyasi temsilciler ve Uyanış Konseyi lideri katıldı. Açıkça ana eğilim birliği gerçekleştirmek Kürtlerin baskılarına ve terör saldırılarına karşı birlikte saf tutmak yönünde idi. Genel olarak Kürtlerin diğerlerine hiçbir rol bırakmayan tekelinden şikayet edildi ve ortak mutabakata ve anlaşmaya varıldığı halde Kürtlerin silah kuvvetine müsteniden bu anlaşmaları hiçe saymalarından şikayet edildi.

 

İstanbul da defalarca sordular Irak parçalanırken Kerkük ahalisi sürgün edilirken Araplar neredeydi? Cevaben; Kerkük Irak işgali ile Irak'ta Arapların yenilgisiyle çöküşe geçti dedim.

 

Şarku’l- Evsat’tan çeviren: Emrah Kekilli

 

http://www.asharqalawsat.com/leader.asp?section=4&article=463318&issueno=10704