YDH-Bedir Örgütü Genel Sekreterliği, Irak’ta yaşanan son çatışma süreci içerisinde milis olgusuna ilişkin tutumunu ve mücadele anlayışını ortaya koyan bir açıklama yayımladı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Bedir örgütü devrik Saddam rejiminden bu yana kasıtlı bir karalama kampanyasına maruz kalmış ve bu karalama kampanyasın dozu son zamanlarda giderek artmış ve vatanın muhafazası için uğraşan Bedir Örgütü’nün ismi kirletilmek istenmiştir. Dolayısıyla vatan evlatlarının gözünden kaçma ihtimalini göz önünde bulundurarak, Bedir Örgütü hakkındaki gerçekleri dile getirmek için bu açıklamayı hazırlamaya karar verdik.
Geçtiğimiz asrın yetmişli yıllarında Saddam rejiminin, 1980’de Muhammed Bakır es Sadr'ın şahadetine kadar uzanan, İslami hareketlere, Havza-i İlmiyelere ve Iraklı entelektüellere karşı başlattığı geniş kapsamlı kanlı tasfiye süreci, Irak halkının önünde; siyasi projelerinden tamamıyla vazgeçmek veya silahlı bir mücadele yöntemi geliştirmekten başka yol bırakmamıştır.
Bu süreçte ortaya çıkan silahlı mücadele fikri, “farz-ı kifayedir” diyerek silahlı mücadeleye fetva veren Şehid Muhammed Bakır es-Sadr'ın fetvasıyla birlikte Irak'ın çeşitli yerlerinden destek buldu. Irak halkı bütün zorbalık ve baskılarına rağmen Saddam rejimine karşı silahlı mücadele kararı almıştı.
Şehid Sadr'ın bu fetvası sonucu oluşan algılama biçimi, Irak'ın çeşitli yerlerinde bağımsız silahlı gurupların doğmasına neden oldu ve bu guruplar sınırlı bazı eylemler gerçekleştirdi. Buna tepki olarak baskıcı Saddam rejimi Irak'ın tarihinde görülmemiş bir tutuklama operasyonu gerçekleştirdi.
1980 başlarında Muhammed Bakır es-Sadr'ın şehit edilmesiyle birlikte, hiçbir siyasi kurum ve örgütle alakası olmayan dindar Müslümanlar, camilerden ve hüseyniyelerden toplanarak tutuklanmaya başladı.
Bununla İslami hareket mensuplarını ve Muhammed Bakır es-Sadr'ın öğrenci ve arkadaşlarını kötü duruma düşürmek istiyorlardı. Bunun üzerine Müslümanlar Irak'ın dışına hicret ederek, bölgesel devletlerden ve çeşitli Arap örgütlerinden o zamana kadar geniş çaplı destek alan Saddam rejimine karşı, safları sıklaştırma ve cesaret tazeleme yoluna gitti. Bu, baskıcı Saddam rejimine karşı verilen mücadelede yeni bir dönmedi.
Bu direniş fikri baskıcı rejimin barbarca saldırıları altında binlerce şehit verecek olan Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen unsurlar arasında tedricen yayıldı. Bu fikir Bedir Örgütü fikrine doğru evrildi ve devrik Saddam rejimine karşı Irak'ın çeşitli yerlerinde şehir içlerinde ve dışlarında kanlı çarpışmalara girecek olan Bedir Örgütü’nü doğurdu.
Bedir Örgütü ondan sonraki yirmi yıl boyunca Irak halkına feryat sesleri arasında yaşmayı reva gören baskıcı Saddam rejiminden Irak halkını kurtarmak gibi haklı bir davaya hizmet ederek silahlarını en kötü şartlar altında dahi bırakmamıştır. Binlerce şehit vermesine ve mensuplarının tutuklanmasına rağmen duruşlarını değiştirmemiş diğer direnişçi guruplardan aldıkları destekle baskıcı Saddam rejimini yıpratmak için mücadele vermiştir.
Bedir Örgütü, 9 Nisan 2003’te Saddam rejiminin devrilmesi ile birlikte, Mihrap Şehidi Ayetullah Uzma Muhammed Bakır el-Hekim'in, dönemin gereklerini ve geleceği dikkate alarak derinlemesine bir tetkikle ve basiretle aldığı karara binaen Irak'ın yeniden yapılandırılmasına yardım edecek siyasi ve toplumsal bir örgüte dönüştürülmüştür.
Bu karar 9.5.2003’te Muhammed Bakır el-Hekim'in Irak'a girmeden önce Bedir Örgütü’nün hedefi olan Saddam rejiminin devrilmesinin tahakkukuna binaen aldığı bir karardı. Şimdi Irak'ın siyasi askeri ve toplumsal yapılandırılması yönündeki ikinci hedefi tahakkuk ettirmek zamanıydı ve Bedir Örgütü mensupları Irak'a girdikten sonra silahlarını bırakarak, askeri ve silahlı görevlerinin bittiği inancıyla medenî görevler üstlenmeye koyuldular.
Buna rağmen bazıları, hiçbir dayanağı olmayan asılsız iddialarla karalama kampanyası başlattılar, vahhabilerin, tekfircilerin ve eski rejim artıklarının gerçekleştirdiği işleri Bedir Örgütü mensuplarına yıkmaya çalıştılar. İç ve dış mihraklarca başlatılan bu karalama kampanyasına Bedir Örgütü mensubu olan, mühendisler, doktorlar, üniversite hocaları, bürokratlar, iktisatçılar ve ulema, bu karalama kampanyasıyla töhmet altında bırakıldı. Bu karalama kampanyasını başlatanlar Saddam rejimine özlem duyan Baascı artığı unsurlardır.
Biz baştan beri söyledik, hala söylemeye devam ediyoruz Bedir Örgütü’nün Irak’ta meydana gelen herhangi bir şiddet olayının arkasında olduğunu hiçbir şekilde delillendiremezler. Bunu söylüyoruz; çünkü biliyoruz ki Bedir Örgütü’nün siyasi ve toplumsal bir örgüte dönüştürülmesi taktik bir dönüşüm değil, Irak'ın geleceğini siyasi ve toplumsal yapılanmada görmemizden kaynaklanan inancımızdan doğan stratejik bir dönüşümdü.
Bedir Örgütü milis gurubundan bahsetmek ve onu herhangi bir yasadışı milis gurubu ile bir tutmak, Irak'ın en parlak evlatlarını cihat uğruna kurban etmiş bu büyük ve kahraman örgütün tarihine sürülmüş kara bir leke olacaktır. Bu yönde çıkan haberler ise göz boyamak için çıkarılmaktadır. Bedir Örgütü Saddam rejimi devrilmeden önce Irak halkının mazlumiyetini dünyaya en yüksek sesle anlatmaya çalışan örgüttü.
Bedir Örgütü devletin askeri, polisiye ve kurumsal hiçbir organına tek bir kere dahi herhangi bir saldırıda bulunmamıştır, bunu kendine uygun da bulmamaktadır; çünkü Bedir Örgütü kendini Irak halkını koruyucusu olarak görmektedir.
Herhangi bir özel mahkeme tahsis etmemiştir. Herhangi bir devlet müessesesini yakma veya kundaklama girişiminde bulunmamıştır. Irak vatandaşlarının evlerine veya işyerlerine, herhangi bir bombalı saldırıda bulunmamıştır. Bedir örgütü mensupları hiçbir zaman silahlarla donanmış olarak, devlet görevlisi polis ve askerleri ve vatandaşları korkutmak ve sindirmek amacıyla dışarı çıkmamıştır.
Herhangi birinin evini veya işini gasp etmemiştir. Sözü geçenlerden hiçbirini kamu hizmeti yapmaktan alı koymamıştır. Hiçbir toplumsal kurumun veya siyasi hareketin herhangi bir bürosuna bir saldırıda bulunmamış, hiç kimseyi evinden sürgün etmemiştir.
Bedir Örgütü bunlardan hiçbirini yapmamış; fakat ona bu suçlar isnat edilmiştir. Suikast, tehcir ve alıkoyma, bazı kurum ve kuruluşların bürolarını kundaklama, gibi suçlar isnat edilmiştir. Bu nerden bakılırsa bakılsın zulümdür ve Bedir Örgütü’nü bunlara karşı sabrederek Irak'ın yeniden yapılandırılması için uğraşmakta ve yüksek ulusal çıkarlar için siyasi arenada etkin rol oynamaktadır.
Saddam rejiminin devrilmesinin ardından ortaya çıkan yeni durumda silaha sarılmak, en kolay ve en hatalı yoldur; dolayısıyla Bedir Örgütü bunu doğru bulmamaktadır.
Karalama kampanyasının içinde yer alan “hükümet güçlerine katılım” iddiasına gelince… Devlet görevinde bulunmak o makamda bulunmaya salahiyeti olan bütün Irak vatandaşlarının hakkı olduğu gibi, kendi uzmanlık alanlarına göre bütün Bedir Örgütü mensuplarının da hakkıdır. Yani herhangi bir devlet görevine girmekle Bedir Örgütü mensupları her Irak vatandaşının hakkı olan bir şeyi ifa etmektedir.
Bu görevde bulunacak herhangi birinin sahip olması gereken en önemli vasıf, kendini o devlete ait hissetmektir ki bu, Bedri Örgütü mensuplarında mevcuttur.
Bu katılım kararı Irak yasama meclisi zamanında alınmış ve sadece Bedir Örgütünü kapsayacak bir düzenleme olmayıp, Saddam rejimi karşısında savaşmış bütün ulusal kuvvetleri toplayıp, ulusal yapılanmada kullanmak amacına matuf bir karardır.
Bu kararın kapsamına Kürt guruplar, Dava Partisi, İslam Partisi, Komünist Parti, Ulusal Kongre, Ulusal Birlik ve Hizbullah grupları da dahildir. Bunların içinden ve Saddam rejiminin yıkılmasını müteakip oluşan milis gurupların hiçbir faydası olmadığı gibi, bunların Iraklıların yaptıklarına zarar verdiğini söylemek de mümkündür.
Irak halkı tarafından seçilmiş parlamento, hükümet ve bağımsız yargı organları Irak halkının güvenlik ve istikrarı yaşaması için gerekli olan kurum ve kuruluşlardır. Bunlara karşı çıkmak kanuna karşı gelmek demektir. Irak'ın çıkarlarına ters düşmek ve Irak halkının canını ucuza satmak demektir.
Biz buradan herkese ortaklık ve kardeşlik ruhundan hareketle ve aklıselimle hareket etmeyi diğer çıkar odaklarının diliyle konuşmamayı tavsiye ediyoruz.
Vatanın herhangi bir gurubun çıkarları için kullanılması doğru olmadığı gibi tek bir gurubun malı olmadığı da gerçektir; çünkü vatan bütün evlatlarının ortak malıdır.
Herkesin Irak'ın çıkarları için görüşlerini parlamentoda dile getirmesi en uygun olanıdır, bu yapılırken de Saddam döneminden kalma tehdit edici bir üslup kullanılmamalıdır.
“İşte ahiret yurdu. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.” (Kasas Suresi:83) Aziz olan Allah doğru söyler.
http://www.almejlis.org/news_article_1197.html
Çeviren: Emrah Kekilli