YDH-Sadr gurubuna ait internet sitelerinden “manhajalsadren”de Haşim el-Iraki imzasıyla yayımlanan “Sadr grubu ve hükümet güçleri arasında patlak veren krizin fitilini kim ateşledi” başlıklı yazıda Sadr grubunun federalizm karşıtı bir direniş grubu olduğu için ortadan kaldırılmaya çalışıldığı savunuluyor.

 

Sadr grubu ve hükümet güçleri arasında patlak veren krizin fitilini kim ateşledi

 

Sadr gurubu ve hükümet kuvvetleri arasındaki çatışma, bir karşılık verme veya siyasi bir yanlış anlamadan kaynaklanmamaktadır. Sadr Gurubu'na karşı düzenlenen planlar ve ümmetin asırlar boyunca maruz kaldığı fitne, bu ümmeti siyasi arenada çok tecrübeli hale getirmiştir.

 

Siyasi ve askeri olarak maruz kaldığı saldırılar ve basın tarafından başlatılan linç girişimi, Irak işgale uğradığı günden buyana, Sadr gurubunu bir önceki hükümet ve şimdiki hükümet ile kavgalı hale getirmiştir.

 

Caferi ve Maliki hükümetleri Sadr gurubu mensuplarını, tekfirci zümre ve bombalı eylem yapan guruplara karşı kullanmıştır. Sadr gurubu mensupları sayesinde birçok sıcak bölgede güvenlik tesisi edilebilmiştir.

 

Eğer İmam Mehdi'nin askerleri olmasaydı, bugün Bağdat'tan Diyala’ya bütün güney Irak şehirleri hayalet şehir haline gelmiş ve sadece yabani hayvanların yaşadığı bir hal almış olacaktı. İşgale ve mezhepçi devletlere yaslanarak mezhepçilik örtüsü altında özellikle Şiileri öldüren teröristlere karşı yapılan eylemler ise Merciiyyetin gözetimi altında yapılmış ve Sadr Gurubu'nun evlatları olan Mehdi ordusu askerleri ise medyanın gösterdiği gibi asla Irak'a zarar verecek bir davranışta bulunmamıştır.

 

Zira bu Sadr Gurubu'nun öncülleriyle de uyuşan bir durum değildir; çünkü Sadr gurubu, Iraktaki bütün guruplara vahdet çağrısı yaparak her türlü bölünmeye ve federalizme karşı çıkmıştır. İşgale karşı direnen Sünni gurupları destekleyen ve takviye eden tek gurup olarak mezhepçilikle suçlanması anlamsızdır.

 

Negroponte, Halilzad ve Crocker ve Beyaz Saray'ın soyluları tarafından oluşturulan ve himaye edilen ölüm mangalarının ve çeşitli suç örgütlerinin ve kirli ilişkilerin ortaya çıkması Sünni ve Şii kanatta şaşkınlığa yol açtı.

 

Şii ve Sünni gurupların mezhepçilik kartını Irak'ı bölme yolunda en etkin ve kazançlı kart olarak görmeleri ve mezhepsel kargaşanın bu yolda kullanılacak en iyi silah olarak görülmesi ve federalizm yolunda kullanılıyor olması artık bilinen bir şeydir.

 

Bütün bunlardan sonra hükümet güçleri ve Sadr gurubu arasında patlak veren krizi kimin ateşlediğini sorabiliriz.

 

Burada birçok farklı yön ve bir çok müdahil söylenilebilir.

 

Birinci yön: Amerikan işgali, bu cihet, bu işgalin neden olduğu şiddetli kargaşaya atfen işaret edilen bir cihet değildir ve gerekçelendirilebilir.

 

Birinci gerekçe; İşgalci kuvvetlerin kademeli stratejileri arasında işgale siyasi ve askeri olarak direne Sadr Gurubunu ortadan kaldırmak bulunuyor. Çünkü Sadr Gurubu işgalcilerin planlarını, Irak'ın kuzeyinden güneyine kadar geniş etki alanı olan toplumsal desteği geniş liderlerle başarısızlığa uğratmaktadır.

 

İkinci gerekçe; hükümet 18 şart içeren kararnameyi imzalayarak işgal askerlerinin başarısını onaylamış ve onlara teslim olmuştur, bu kararnamenin içinde en önemlisi milis kuvvetlerinin ortadan kaldırılmasıdır.

 

Bu plan çerçevesinde Sünni guruplar Amerika tarafından finanse edilen ve silahlandırılan ve onların denetimindeki Uyanış Konseyleri içinde eritilecek ve bir kısmı da hükümetin güvenlik güçlerine aktarılacaktı. Bu plan karşısında direnebilen Iraktaki yabancı işgali karşısında sabit bir duruşu olan Sadr Gurubundan başkası olamamıştır.

 

Üçüncü gerekçe; Irak güvenlik güçlerinin aldığı bazı kararlar ve devam eden tutuklamalar, işgal güçlerinin bunaltıcı baskısı ve bazı tutukluları Irak hükümetine teslim etmemesi bazılarının mahkemelerinin ise kapalı oturumlarla yapılması, Irak hükümetinin gücünü elinden almıştır.

 

Burada okuyucunun “acaba Sadr Gurubu ve onun silahlı kanadı olan İmam Mehdi Ordusu’ndan başka gurup yok mu ki Amerika sadece onlarla uğraşıyor?” sorusuna birkaç noktaya değinerek cevap vermek istiyorum;

 

Birinci nokta; Sadr gurubu diğer direniş guruplarına nazaran toplumsal etki alanı geniş liderleri olan bir guruptur ve bu işgalci Amerikan güçlerini korkutmaktadır dolayısıyla Sadr gurubu üzerinde askeri siyasi ve medyatik baskı kurmaya çalışmaktalar.

 

İkinci nokta; Irak'ın batısındaki Ehlisünnet kardeşlerimizin temsil ettiği direnişin temsilcilerinin tamamen siyasi arenaya dahil olmaları ve Uyanış Konseyleri aracılığıyla diğer gurupların Amerika'nın teçhiz ettiği birimler haline gelmeleri söz konusudur.

 

Diğer direniş gurupları halen mevcut olmakla birlikte, dayandıkları Sünni aşiretlerin direniş ve işgal güçleriyle mücadele yolundan sapmalarından sonra sınırlı bir durum almıştır.

 

Üçüncü nokta; diğer bazı gurupların ise acık bir siyasi programı olmamakla birlikte Baas Partisi ile meçhul bir irtibat içinde olmaları söz konusu.

 

İkinci yön; birinci yön olarak bu fitne ateşinin fitilinin yakılmasına neden olarak işgal kuvvetlerini gösterdik. Şimdi ikinci yön olarak ateşi fitile dokunduranlar yani Amerika'nın projelerinin gerçekleştirilme yolunda onun safında bulunanlar özellikle karar mekanizmasında bulunanlar yani Şii İttifakı ve iki Kürt partisi yani dörtlü oluşuma yani Dava Partisi, İslami Konsey ve iki Kürt partisine işaret etmek istiyoruz. Bu partiler Irak siyasi arenasına girdikten sonra işgal kuvvetleri birden “kurtarıcı güç” olarak anılmaya başladı. Bu ithamın nedenleri olarak;

 

Birinci neden; Bu Dörtlü İttifak ve Sadr gurubu arasında Irak’taki yabancı işgali karşısında kesin görüş ayrılığı.

 

İkinci neden; Sadr gurubu tarafından siyasi ve toplumsal muhalefetin yanında silahlı direnişte bir yol olarak benimsenirken, Dörtlü İttifak tarafından bu yolun terörist bir yol olduğu ve kanun dışı olduğunun benimsenmesi.

 

Üçüncü neden; gelecek il meclisleri seçiminde Sadr gurubunun etkili toplumsal liderlerinden çekindikleri için Sadr gurubunun oturduğu zemini sarsmak istiyorlar. Bütün siyasi analiz uzmanları bu operasyonların Sadr gurubuna yönelik güvenlik içerikli bir operasyon değil, tilki kurnazlığı ile planlanmış ve Sadr gurubunu bir sonraki seçimden alıkoyma eylemi olduğunu söylüyorlar.

 

Üçüncü yön; küçük siyasi çıkarları için Dörtlü İttifak ile uzlaşmaya varmış olan diğer siyasi guruplardır. Bu ufak siyasi guruplar birçok maddi çıkar elde etmiş olan hükümet ve Dörtlü İttifak’ın safına katılmak için birçok masumun kanının akmasına neden olmaktalar.

 

Siyasi güvenlik meclisinin toplanarak bu gurupların milis kuvvetlerini güvenlik güçlerine ilhak etmesi ve Sadr gurubunun da milis kuvvetlerinin ortadan kaldırılması gerektiği yönünde bir karar alması fitne ateşini yakan nedenler arasındadır.

 

Bu şekilde diğer guruplar işgal güçlerinin denetimine geçtiği gibi Sadr Gurubu da işgal kuvvetlerinin denetimine geçirilmek istenmekte ve gelecek seçimlerden alıkonularak bundan korkanların istekleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

 

Dolayısıyla Şaban ayında gerçekleşen Kerbela olayından Diyala olaylarına başlatılmak istenilen, tek direnişçi gurup olan ve her türlü diktatör rejimin karşısında duran ve Irak’taki işgalcilerin varlığını şiddetli bir şekilde reddeden Sadr gurubunun tasfiye sürecidir; fakat Sadr gurubu sonuna kadar işgal güçlerinin ve diktatörlüğün karşısında duracaktır.

 

http://www.manhajalsadren.com/almakalat/2008/05/011.htm

 

Çeviren: Emrah Kekilli