YDH- İsrail’in Şeba Çiftlikleri’nden çekilip buranın BM denetimine bırakılmasını öngören planın Hizbullah’ın silahını tartışmaya açmayı hedeflediğini öngören genel kanaatin aksine Şarku’l Evsat gazetesi yazarı Rıdvan es-Seyyid, bu planın ciddiye alınacak bir yanının olmadığın savunuyor.   

 

İsrail'in Şeba Çiftçilikleri'nden çekilmesi konusunda Batı'nın birden başlayan ilgisini, Hizbullah ve televizyonu el-Menar dışında kimse ciddiye almadı ve kimse bu girişimlerin bir sonuç vereceği zannına kapılmadı. 

 

El Menar televizyonu iki gün önce Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Lübnan ziyaretiyle ilgili bir haber verdi. Habere başlamadan önce bu habere atıf yaparak “Lübnan’daki 14 Martçı guruplar ve onlara yakın olan kesimler, İsrail'in Şeba Çiftlikleri’nden çekilmesi, buraya BM kuvvetlerinin yerleştirilmesi ve Lübnanlı esirlerin serbest bırakılması halinde Hizbullah'ın silahlı varlığının hiçbir makul tarafı kalmayacağı kanısına sahip” şeklinde bir yorum yaptı.

 

Fakat Araplar, Lübnanlı diğer kesimler ve İsrail açısından olaya bakacak olursak, İsrail'in Şeba çiftliklerinden çekilmesine ilişkin sözler hiçbir ciddiyete sahip değil. Aynı şekilde İsrail-Suriye arasındaki barış girişimleri de bir ciddiyete sahip değil. 

 

İsrailli uzmanlar ve yazarlardan başlayacak olursak, onlar Olmert hükümetinin hiçbir ciddi iş yapamayacağı, özellikle Golan Tepeleri'nden çekilmek gibi ciddi bir işi hiç yapamayacağı kanaatinde. İki gün önce bu konuda görüş beyan eden Haartez gazetesi, Olmert hükümetinin herhangi bir ciddi iş yapmaktan aciz olduğunu dolayısıyla da Golan'dan ya da Şeba Çiftlikleri'nden çekilmek gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade etti. 

 

Aynı şekilde İsrail genelkurmayı da bu görüşe muhalif. İsrail genelkurmayından naklen görüş belirten İsrail Dışişleri Bakanı Tzippi Livni, "İsrail; Lübnan, Suriye ve Filistin konularında Bush yönetimi için hiçbir taviz veremez" şeklinde sözler saffetti. 

 

Aynı şekilde Olmert hükümeti ne büyük Filistin ve Suriye konusunda ne de küçük Şeba Çiftlikleri konusunda gerekli olan halk desteğine sahip değil. De facto olarak İsrail Başbakanı Olmert 18 Haziran 2008 tarihinde yaptığı konuşmada İsrail'in Şeba Çiftlikleri'nden çekilmek için iki şartı olduğunu söyledi. 

 

Bunlardan biri Lübnan hükümeti ile ikili ilişkilerin kurulması bir diğeri ise İsrail'i tehdit eden Hizbullah'ın askeri varlığının ortadan kaldırılması. Bunun üzerine Lübnan başbakanı, basın bürosu aracılığı aracılığıyla "Bizim Şeba Çiftlikleri konusunda İsrail ile görüşme yapmak gibi bir niyetimiz yok. Zira Şeba Çiftlikleri konusunda bizim muhatabımız 421 ve 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde BM'dir" şeklinde bir açıklama yaptı.

 

14 Martçılara yakın siyasi analiz yapan yazarlar; Araplar ve Batılılar, Başkan Bush'un başkanlığının son demlerinde diplomatik girişimler yoluyla gerçekleşebilecek en ufak bir çözüm ihtimali bile görmüyorlar. 

 

Şeba Çiftliklerini de bu kapsamda değerlendiriyorlar. Onlar bu konuya ilişkin İsrail Başbakanı Olmert'in öne sürdüğü gerekçeleri öne sürüyorlar. Buna ilave olarak 2006'dan bu yana Neo –Conların yönetimdeki etkinliğini kaybederek, yönetimin istihbarat ve askerlere kaydığını, onların ise Amerika'yı Irak dar boğazından çıkarma, İran'ın nükleer gücü karşısında strateji geliştirme ve Amerika'nın etkili olduğu bölgelerde,  Bush'un yönetimi boyunca izlediği belirsiz politikalarla başarısızlığına neden olduğu Amerikan askeri ve siyasi yapısını düzenleme peşinde olduklarını söylüyorlar. 

 

14 Martçılara yakın bir kaynağın belirttiğine göre bu nedenle Condoleezza Rize bir etkiye sahip değil. Faraza etki sahibi olsa bile Lübnan, Filistin ve Suriye konusunda bir şeyler yapacak olan biri, başkanlığının son dönemine kadar beklemezdi. Ayrıca Amerikalılar açıkça dolaylı Suriye-İsrail görüşmelerine karşı çıkıyor.

 

Fakat Amerikalıların ve İsraillilerin bu konulardaki ciddiyetsizliğinde ittifak eden stratejistler, Başkan Esed'in İsrail ile başlattığı barış görüşmeleri konusunda farklı görüşler dillendiriyorlar. Bunlardan bir kısmı Suriye'nin uluslar arası ve bölgesel ambargoyu kırmak istediği kanısındalar.

 

Aslında Suriye'nin bunu, bir noktada Türkiye ve Fransa ile geliştirdiği ilişkiler balgamında yaptığı söyleniyor. Suriye bu görüşmelerin ona bir şey kaybettirmeyeceği kanısında; zira Golan Tepeleri 1967'den bu yana işgal altında. Bu nedenle Suriye, İsrail ile bu konuda teklifsiz olarak her şekilde görüşebilir. 

 

Öteki kesim ise uluslar arası ve ulusal güçlerin uzun zamandır Suriye'den İran ile olan münasebetlerini kesmesini ve Hizbullah'ı desteklenmekten vazgeçmesini talep ettiklerini, bu nedenle Suriye'nin 2000 yılında Hafız Esed'in ölümünün ardından birçok dosyayı yaktıkğını ve yeni yolda yapması gereken birçok şey olduğunu söylüyor. 

 

Bu arada İran'ın bu konuya ilgisi daha da artarken, Suriye üzerinde de İran'dan tedricen uzaklaşması yönünde uluslar arası ve bölgesel birçok baskı var.

Şüphesiz çoğunluğun gözünde bu konu geçmiş tecrübe dikkate alınarak okunmalı.

 

Zira geçmişte Amerika'nın ve İsrail'in barışçıl ve uzlaşma yanlısı bir tutum takınmadığı bilinmekte. Öte yandan iki tarafın ve arabulucu Türkiye'nin de vurgu yaptığı açıktan yapılan İsrail-Suriye görüşmeleri ciddi ve önemli bir olay. 

 

Avrupalılar ise Amerikalıların yaptığı gibi bu olaya şüphe ile yaklaşmadı hatta Fransa Esed ve Olmert'i 14 Temmuzda Paris'te bir araya getirme girişiminde bulundu. Lübnan ve Şeba Çiftlikleri konusundan önce ise Filistin'in yeni durumu üzerinde konuşmamız gerekiyor. 

 

Mısırlılar senelerden beri Filistin yönetimi ve İsrail, el-Fetih ve Hamas arasında arabuluculuk yapıyorlar fakat şimdiye kadar hiçbir başarı elde edemediler. 

Şimdi birden bire ne olduysa İsrail-Hamas arasında ve el-Fetih-Hamas arasında bir ateşkes sağladılar. Amerikalılar, Avrupalılar ve uluslararası aktörler bu iki ani gelişmeyi sevinçle karşıladılar. Uzun süre cehalet karanlığında kalan Filistinli taraflar birden bire hikmet elbisesi giyip Filistin halkının yüksek çıkarları için birleştiler. Bir de bunun üzerine İsrail, Gazze tarafı ile ateşkes imzaladı.

 

Şimdi Lübnan ve Şeba çiftlikleri konusuna gelecek olursak. 2006 Temmuz Harbi sırasında Lübnan hükümeti yedi madde içeren bir program ortaya attı ve program BM'nin 1701 sayılı kararının bir parçası haline geldi. 

Bu karar ile Şeba Çiftlikleri BM kontrolüne bırakıldı ve İsrail'in oradan çekilmesinden sonra uluslar arası güçler oraya yerleştirilecekti. Suriye ile anlaşıldıktan sonra da Lübnan yönetimine teslim edilecekti. 

 

O zamandan bu zaman iki hafta geçmedi,  bu konu gündeme getirildi ve Sinyora, Amerikalıları, Avrupalıları, Arapları alınan karar kapsamında kendilerine yardım etmeye çağırdı; ama bu isteğine kimde cevap vermedi. 

 

Fuad Sinyora'nın çabaları ancak medhü sena ile desteklendi. Sinyora Doha'da, Bush da Şarmu'ş- Şeyh'te birbirlerine methiyeler yağdırmıştı; ama Hizbullah silahlarıyla Beyrut'a girince öyle kuru kuruya medhü senanın bir işe yaramadığı ortaya çıktı ve bu da Amerika'nın Şeba Çiftlikleri'nden çekilmesi konusunda İsrail'e baskı yapması olarak tezahür etti.

 

 Kelimenin tam anlamıyla Şeba Çiftlikleri konusunda Batılı aktörler ve uluslararası aktörlerin bir yığılması söz konusu. BM Genel Sekreteri bu konuda açılama yaptı. İngiliz Dışişleri Bakanı, Beyrut'ta bu konuda konuşma yaptı. Fransızlar bu konu hakkında konuştu. Condoleezza Rice İsrail'den Lübnan'a geldi.

 

Bu sırada Türkiye'nin arabuluculuk yaptığı Suriye-İsrail görüşmelerinin ikinci turunun başarıyla sonuçlandığı açıklandı. Fakat bu Şeba Çiftlikleri meselesi çözülecek gibi görünmüyor; zira İsrail, Olmert'in açıklamasında görüldüğü üzere Hizbullah'ın silahlandırılması gibi bir şart öne sürüyor. BM Genel Sekreteri 1701 sayılı kararın gereği kapsamında oraya uluslar arası güçlerin yerleştirilmesini söylüyor.

 

Lübnan, Filistin ve Suriye düzleminde gerçekleşen bütün bu ani gelişmeler Lübnanlılara Hizbullah konusunda yardım etmekten çok Suriye–İsrail görüşmelerinin desteklenmesi için, 2006 Temmuz Harbinden sonra Beşşar Esad direniş ve özgürlük metodunun, Lübnanlılar ve Araplar tarafından kabul edilen İsrail yapımı metotlardan ne kadar üstün olduğunu açıklamıştı. Fakat şimdi Suriye bu metottan vazgeçerek Golan'ı kurtarma yolunda savaşsız diplomasi yolunu tuttu. Hasan Nasrallah ise Siyonist düşman karşısında dolaylı zaferi ilan etti; zira Lübnanlı esirler Hizbullah'ın elindeki ceset parçaları ile değiştirilecekler.

 

Geçmiş bize birçok ders vermiştir. Şimdi çok farklı yorumlar yapılıyor en iyisini bilen Allah'tır.

 

Çeviren: Emrah Kekilli

http://www.asharqalawsat.com/leader.asp?section=3&issueno=10800&article=476044